


Helsinki
Türkiye'yi "Helsinki heyecanı" sardı... Bir süre "bu heyecanla" geçer... Sonra "başka heyecan" hazır...
"Çankaya heyecanı."
"Mevsimlik" ya da "günlük" heyecanlar, gündemimizi doldurmaya yetiyor.
Ama "günlük heyecanların" üretime bir katkısı yok.
"Eğitim düzeyini" yükseltmiyor.
"Milli geliri... Refahı" artırmıyor.
Açıkçası...
"Sanal" gündemlerle...
"Heyecanlı" günlerle...
Zaman öldürüyoruz.
***
"Eskiden" heyecan veren... Üretime... Refaha dönük bir projemiz vardı: GAP.
Gerçi "hâlâ" var.
Ama artık "rayına girdi, yürüyor."
Bize "yeni dev projeler" lâzım.
"Heyecan uyandıracak" projeler.
Fakat ona da "para yok."
***
Dünya değişiyor... Globalleşiyor.
2000'li yıllarda, bu siyasi yapı Türkiye'yi nasıl taşıyacak?
Globalleşmeyi "günlük heyecanlarla mı" karşılayacağız?
En iyisi, yeni binyıla "para, pul istemeyen bir büyük projeyle" girmek.
"Heyecan verici" bir projeyle.
"Demokrasi... Üstyapı reformu" projesiyle.
***
"Siyasi reformu" yapabilseydik, acaba "günlük heyecanların" esiri olur muyduk?
"Helsinki öncesi", böyle, sünnet çocukları gibi, sokağa dökülür müydük?
Bize "Avrupa sözü" 36 yıl önce verildi. (12 Eylül 1963. Başbakan İsmet İnönü'nün imzasının bulunduğu Ankara anlaşması.)
Helsinki'de "1963'teki söz" tekrarlanacak.
Hepsi o kadar.
***
"Helsinki heyecanı" bize acı gerçekleri unutturmamalı.
Yunanistan, Avrupa Birliği'nden, bugüne kadar, doğrudan, "elli milyar dolar" aldı.
Ya biz?
Bizim, Avrupa Birliği'nden aldığımız para "Suriye'nin aldığından bile az."
AB "Akdeniz havzası fonundan", Akdeniz ülkelerine para verir.
"Aslan payı" İsrail'e.
"İkinci sırada" Mısır var.
Avrupa'nın "terörist ülke" ilân ettiği Suriye "altıncı sırada."
Türkiye ise... Yedinci."
***
Biz Avrupa Birliği'ne alınacağız diye "Gümrük Birliği"ne girdik.
Girdikten sonra da...
Her yıl "beş milyar dolar" içeri girdik.
Avrupa, bizi Gümrük Birliği'ne alırken "Kıbrıs sorunu var" demedi.
"Ege" demedi.
"İnsan hakları" demedi.
Ama şimdi...
Sıra "Avrupa Birliği'ne" gelince...
Avrupa "ağız değiştiriyor."
Biz Gümrük Birliği'ne girerken "Kıbrıs" aynı Kıbrıs, "Ege" aynı Ege değil miydi?
***
Helsinki'de gururumuz okşanacak.
Ve "halka heyecan veremeyen siyaset", Helsinki rüzgarı ile, heyecanlanacak.
"Yapay" bir heyecan.
"Asıl heyecan" ise...
Bu "bozuk... Rant bölüşümüne dönük... Mafyalaşmış" siyasi yapıyı değiştirmekle yakalanabilir.
***
Evet, Helsinki'de heyecanlanacağız.
Deprem falan bir süre aklımızdan çıkacak.
Bayram yapacağız.
Ama "bir şeyi" unutmamakta yarar var.
Biz Helsinki'de...
"1960'larda İsmet İnönü ile dönemin Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin'in elde ettiği..."
1970'lerde Demirel ile Çağlayangil'in "aslanlar gibi savunduğu..."
Ve 1980'lerde...
"Bozuk para gibi harcadığımız... Birkaç tank uğruna, askıya alınmasına göz yumduğumuz (Kaynak: Der Speigel)" haklarımızı aramaktayız.