kapat

06.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Özal kaderi oldu
Siyaset hayatı boyunca devlet içinde tüm makamlara gelen Yıldırım Akbulut, 'işin sırrını' SABAH'a anlattı

Yakın siyasi tarihimizde Devlet makamlarına onun kadar çok oturan olmadı. Meclis Başkanvekilliği, Bakanlık, iki kez Meclis Başkanlığı, Başbakanlık ve yeniden Meclis Başkanlığı... Özal'la anılarını "Aradan yeterli zaman geçti" diyerek, ilk kez SABAH'a anlattı. İşte Türkiye protokolünün iki numaralı ismi, TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut...

'BIRAK BAŞKASI DESİN'
Türk milleti sizi çok az insana nasip olacak makamlara çıkardı. Bunu neye bağlıyorsunuz?

- Millete minnet borcumuz var. Ben 1983'ten itibaren ANAP Milletvekili olarak TBMM'de bulundum. İlk görevim Meclis başkanvekilliğidir. Üç sene de İçişleri Bakanlığı görevinde bulundum. 1987 seçimlerinden sonra Meclis Başkanı seçildim. Meclis Başkanıyken Başbakan oldum. İki seneye yakın.. Şimdi yine Meclis Başkanıyım... İnsanın kendisini değerlendirmesi, kendisi hakkında müspet şeyler söylemesi zor. Bizim yetişme tarzımız da buna müsait değil. Biz isteriz ki, başkaları söylesin. Çünkü biz işin reklam tarafını pek bilemeyiz. Bunca makamda bulunduk ve hepsinde milletin parasına en iyi şekilde sahip çıktık. Çok şükür ne benim, ne hanımın, ne de çocuklarımın en ufak bir yolsuzluğa ismimiz karışmış değil. Erzincan'da 13 sene avukatlık yaptım, hanımım da 10 sene kadar Erzincan'da hâkimdi. Ne onun ne benim hakkımda verilmiş bir şikâyet dilekçesi vardır..

'REKOR BENİM'
Geldiğiniz her görev bir başkasını kendiliğinden mi doğurdu?

- Aldığım görevi en iyi şekilde yerine getirdim. Başbakanlığımızda Türkiye'nin büyüme hızı 9.8 dir. Körfez Savaşına rağmen enflasyon fazla değildir. Körfez Savaşında bir kişinin burnu kanamadı Türkiye'de.

Hâlâ sizin rekoru kıran olmadı mı?

- Tabii olmadı. Bunlar vakadır. Rakamlar ortada. Benim döneminde ara seçim olmuştur. Açılsın bakılsın, yüzde 37 oy alınmıştır. Bir daha bu kadar oy alan olmamıştır. Şimdi Meclis Başkanı olmasam neden olmadığını söylerim. Övünmek Allah'a mahsustur. Bu noktalara gelişimizdeki sır da budur. Bu davranışlarımız vatandaşımız tarafından da takdir görmüştür ki, bana bu görevi yeniden tevci ettiler. Yaşantımızda en ufak bir değişiklik olmadı. Bir şaaşa, bir debdebe içine girmedik.

Temizlik ve saflık ülkemizdeki siyasette prim yapıyor mu?

- Ben vatandaşın değerlendirmelerine her zaman saygılı oldum. Toplum kendinden birilerini istiyor; onlardan kopuk, onlara 'rağmen' idare edenleri istemiyor. Bunu da her seçimde oyları ile gösteriyor.

Kamuoyundaki imajınızın nasıl olmasını isterdiniz? Şimdi olduğu gibi mi, daha farklı mı?

- Kamuyoyundan şunu isterdim. Nasıl bir insandım? Nasıl yönettim? Bunun tam açıklığı ile kamuoyuna yansımasını isterdim.

'FIKRALARA GİRMESEK'
Yansımadı mı?

- Hayır, tam yansımadı. Çok noksan, hattâ yanlış yansıdı.

Daha çok fıkralarla...

- Yok, oraya hiç girmeyelim.

Artık hakkınızda fıkra üretilmiyor. Siz mi değiştiniz, toplum mu?

- Fıkraların kasıtlı olduğunu herkes biliyor. Toplumun değerlendirmelerine bir diyeceğim yok. Ama toplumu yönlendirmeye çalışan mekanizmalar var.

Bu mekanizmalarla aranızda uyuşmazlık mı oldu?

- Biz bu milletin bir mensubuyuz. Depremde insanlar soğuktan titrerken, kimi insanlar işsizken, yoksulluk çekerken, kimileri haksız kazanç sağlıyor, servet sahibi oluyorsa, böyle devam etsin diyemeyiz. Bunun bir düzen gereği olduğunu düşünemeyiz. Bizim böyle işlerle alakamız olmaz. Kimse üzerimizde hak iddia edemez. Sade vatandaşız.

Rakipleriniz sizi saf dışı etmeye mi çabalıyor?

- Bazıları dediler ki "Efendim bir taşra avukatı gelir de Başbakan mı olur?.." Peki kim olurmuş? Olur olur. Taşra avukatı da olur, köydeki çocuk da olur. Yeter ki bazı hasletlere sahip olsun. Elbette, mükemmelen olur. Neden olmasın?

Kadere inanır mısınız?

- İnanırım, ama bu tedbir almamak değildir. Şunu söylüyorsanız, bu deprem nedeniyle; takdiri ilahidir. Ama bu demek değildir ki, tedbirini almayın ve buna bütün sonuçları ile rıza gösterin. Sair konularda da ben kadere inanırım.

Siyasi hayatınızda ulaştığınız makamların kaderiniz olduğuna da inanıyor musunuz?

- Şimdi, hem gayret hem kader... Bakın, '83 senesinde milletvekili seçilip geldim. Meclis Başkanvekili oldum. Nasıl oldum? Ben kimseyi tanımıyordum, kimse de beni tanımıyordu.

Bunun sebebi şu: Rahmetli Özal, ilk açık hava toplantısını Erzurum'da yapacaktı. Bir gün evvel Erzincan'a geldi. Sabah yola çıktık. Onlar otobüste biz otomobillerle gidiyoruz. Programa göre Tercan'da 5 dakika konuşacak. Herkes bekliyor ki Özal onlara 5 dakika "Merhaba" desin. Baktık, Özal toplantı yerine gitmiyor. Otobüs Tercan'ı geçti, Erzurum'a ilerliyor. Millet arkasından koşuyor. Şaşkın vaziyetteyiz. Ben şoföre talimat verdim. Dedim "Bu otobüsün önünü kes!" Otobüstekiler şaşırdı.. Çıktım otobüse, Özal'a dedim ki "Sizin herhalde milletvekiline ihtiyacınız yok. Başbakan olmaya da niyetiniz yok. Ama ben buraya kendi şerefimi, haysiyetimi koymuşum. Sen bana dedin ki, Tercan'da konuşma yapacağım. Şimdi çekmiş gidiyorsun. Nereye gidiyorsun böyle..."

HAYSİYET MESELESİ
Özal "Haklısın" dedi. Döndü, Tercan'a geldi, konuştu. Bizim Özal'la ilk tanışmamız böyle oldu. Allah rahmet eylesin, bize kızmadı. Beni öyle tanıdı. Bunu değerlendirmek ona kalmıştı. Değerlendirdi. Şimdi kadere inanıyorsak, işte kader... Belki Özal o toplantıya direk gelseydi, hiçbir problem olmazdı. Ve Özal bizim nasıl bir adam olduğumuzu bilmezdi...

YARIN: Merdiven çıkarken Başbakan oldu...

Mehmet ÇETİNGÜLEÇ


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır