Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri, 1998 yılı vergi matrahları üzerinden, yüzde 5 oranında "ek gelir ve ek kurumlar vergisi" ödeyecekler.
Devlet iç borçlanma senetleri için de, iki kez vergi ödeyecekler. Örneğin bir anonim şirket, almış olduğu Devlet İç Borçlanma senedi nedeniyle yüzde 4'den başlayıp, yüzde 19'a kadar varan "faiz vergisi" ödeyecek. Ayrıca, faiz geliri nedeniyle "geçici vergi", "kurumlar vergisi", "fon payı" ödeyecek. Kâr dağıtımı yapması halinde de, yüzde 15 stopaj ödeyecek. Başlangıçta ödediği faiz vergisini ise hiçbir vergiden mahsup edemeyecek. Çünkü yasanın 16. maddesinde, bu yönde özel bir hüküm var.
Yasaya son anda eklenen "faiz vergisi" özellikle finans çevrelerinde şok etkisi yarattı. Yasaya göre, bu vergi ödemeyi yapanlar tarafından kesilecek. Ödeme sırasında, elinde bulunduran kim ise, vergiyi de o ödeyecek. Vadesine göre 1-91 gün kalan tahvil ve bonolardan, ödeme sırasında yüzde 4 "faiz vergisi" kesilecek. Örneğin, vadesine 1-2 gün kalan tahvil ya da bonoyu almış olan bir kişiye, faiz ödemesi yapılırken yüzde 4 "faiz vergisi" kesilecek. Bu durumda, ödenen vergi toplam faiz geliri üzerinden olacağı için, tasarrufçu "zarar" etmiş olacak.
Vergi yasalarında "faiz vergisi" adı altında bir kavram ya da vergi hiçbir zaman yeralmamıştır. Vergi kesintisi anlamına gelen "vergi tevkifatı" başlığı altında, Gelir Vergisi Yasası'nın 94. maddesinde; faizler de dahil, çeşitli ödemelerden yapılan vergi kesintileri ve oranlarına yer verilmiştir.
Faiz vergisinde eleştirilebilecek iki husus daha var. Bunlardan biri "kanunların geriye yürümezliği ilkesi"nin çiğnenmiş olması nedeniyle, Anayasa'ya aykırı oluşu. Tasarrufçu tarafından Devlet iç borçlanma senetlerini alınırken, "faiz vergisi" adı altında bir vergiye tabi olmayan bu kıymetlere, sonradan, geriye dönük vergi getirilmesi Anayasa'ya aykırı olmuştur. Olayın bir diğer boyutu da, vade uzadıkça, vergi oranının artması ve yüzde 19'lara ulaşması ile ilgili.