kapat

20.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Yeni çağa merhaba!

Ne finaldi ama?.. Clinton ile Yeltsin'in "İstanbul Düellosu", sancılı bir çağın heyecanlı kapanış sahnesi gibiydi. İki liderin iki cümlesi, eskiyen ve yeşeren iki yaklaşımı gayet net özetledi:

"İnsan hakları bahanesiyle iç işlerimize karışamazsınız" diye gürledi Yeltsin...

"Karışmak hakkımız..." dedi Clinton, "... Bir şeyi, başka bir ülke toprağında oldu diye eleştirmeme durumunda değiliz."

Geride bıraktığımız yüzyılda uğruna bunca can verdiğimiz, onca kan döktüğümüz "ulusal egemenlik" kavramının yüzyıl sonunda zalim tiranların, halkını rahatça ezmek için kullandıkları bir kalkana dönüşmesi acı değil mi?

Yeltsin'in "egemenlik" kavramından "Bağımsız ülkeyim, keyfimce asar keserim"i anlaması size de ürpertici gelmiyor mu?

Oysa AGİT zirvesi bir kez daha gösterdi ki, artık böyle bir "egemenlik" yok. İnsan hakkı ihlalleri, devletlerin "iç işleri"nden sayılmıyor nicedir... Yüzyıl başındaki egemenlik fikri, yeniden tanımlanıyor. İnsanlık ailesi, çocuklarını döven komşusunun kapısını çalarken bunu "haneye tecavüz" saymıyor artık...

Bireyin hürriyeti, dünyanın herhangi bir yerinde zedelendiğinde, etkisini yerkürede hissettiren hassas bir fay hattı gibi, üstüne titrenen bir değer haline geliyor.

İnsan haklarının yüzyılı başlıyor.

***

Dünya, 20. yüzyılda iki kez örgütlenmeyi denedi.

İkisi de büyük savaşların ardından geldi.

İlki 1. Dünya Savaşı'nın ardından kurulan Milletler Cemiyeti...

Diğeri 2. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Birleşmiş Milletler...

İkisi de "Ebedi barış ütopyası" konusunda beklenen başarıyı gösteremedi.

AGİT, işte bu yeni dayanışma ruhunun ortaya çıkardığı 3. bir örgütlenme çabası olarak beliriyor yüzyıl sonunda... Soğuk savaşı izleyen içe dönük bir güvenlik anlayışı, yerini işbirliğine dayalı bir bütünleşme gayretine terk ediyor.

Uluslar "özgür, demokratik ve bütünleşmiş" bir dünya için eski egemenlik haklarını uluslararası toplumun kolektif egemenliğine gönüllü devrediyorlar.

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargılama yetkisini tanıyor. Hükümet, mevzuatını Avrupa standartlarına kavuşturabilmek için TBMM'ye kanun tasarısı yağdırıyor. Askerlerin Anadolu'da bulundurabileceği tank sayısından sanayicilerin çalıştırabileceği gençlerin yaş sınırına, çevreyi kirleten tesislerin izin belgelerinden zanlıların gözaltı süresine, yazarlara ödenecek teliflerden üretilecek arabaların emniyet koşullarına kadar pek çok konuda "Size ne" dayılanması ile "Bana ne" duyarsızlığı tarihe karışıyor.

Eskiden sadece "askeri önlem"i çağrıştıran "güvenlik" kavramı, ekonomik, ekolojik, kriminolojik vb. yeni anlamlar kazanıyor.

Uluslararası terörizmden sermaye dolaşımına, çevre kirliliğinden afet kurtarma çalışmalarına, mülteci akımından uyuşturucu trafiğine kadar genişleyerek "küreselleşen sorunlar", "küresel çözümler"i dayatıyor.

Düne kadar "iç iş" sayılan konular "insanlığın ortak derdi"ne dönüşüyor.

***

Yepyeni ulusların kurtuluş savaşlarıyla sahneye çıkıp "dünyayı parçalamasıyla" açılan 20. yüzyılın, sınır tanımayan yeni bir egemenlik anlayışının "dünyayı bütünleştirmesiyle" kapanıyor olması şaşırtıcı...

Parametrelerini global çağın senaristlerinin belirlediği bu sürecin, müreffeh devletlerin yeni bir tahakküm silahına dünüşebileceği yolunda haklı endişeler var. Lakin bu endişeleri, istikbalin belirsizliği karşısında maziye sarılarak gideremeyeceğimiz de ortada...

İnsanlık tarihinin gürültüyle açılan bu yeni sayfasında, paslı kalkanların ardına sığınarak tutunmaya çalışanlardan ya da gelişmeleri pasif bir hayranlıkla seyredenlerden olmaktansa, evrensel standartları yakalayıp, çağın yeni değerleri sayılan, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını kuşanarak yarına hazırlanmak ve insanlığın ortak geleceğinin yazımında eşit söz sahibi olmaya çalışmak daha akılcı değil mi?

Demirel, AGİT'in kapanış konuşmasında Nazım'ın "Bir ağaç gibi tek ve hür/ bir orman gibi kardeşçesine yaşamak" ütopyasını "devletleştirirken", önümüzdeki süreci, "farklılıkları koruyarak bütünleşme" olarak tanımladı.

Hem ulusal düzeyde, hem uluslararası düzeyde yeni çağın formülü budur.

"Son düello", bunu başarabilenlerle, buna direnenler arasında olacaktır.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır