Memurları Yargılama Yasası
Tevrat'ın tarifine göre, "Cehennemde ışık bile karanlıktır. Su, ateşi değil, ateş suyu öldürür."
Bu tanımlamayı mistik bir göz korkutma gibi yorumlamayın. Aksine, bir yanlışı düzeltirken işlenen daha büyük bir hatanın insani tanımıdır.
***
Yıllardır şikayet edilen ve değiştirilmesi istenen "Memurin Muhakemat" yasasındaki değişiklikler TBMM'de tartışılıyor. Sekiz maddesi kabul edildi. Anlaşılıyor ki tasarı yasalaşacaktır. Tasarının görüşülmesinde muhalefet çok seviyeli bir eleştiri ciddiyeti sergiledi. İç tüzük oyunları ile görüşmeleri geciktirmeye gitmeden, bilgilerini, deneylerini, görüş ve önerilerini, aktardılar. Saffet Arıkan Bedük, Ahmet İyimaya, Turan Güven'in deneylere dayanan isabetli eleştirileri oldu.
Sonuç nedir?
***
Memurların yargılanması için ilgili birimlerden izin alınması koşulunu içeren kanun hükmündeki kararname 86 yıl önce çıkarılmıştı. Amaç, görevlerini yapan memurların kötü niyetli şikayetler ile yargıya gönderilmesini önlemekti. Hedef, kamu hizmetinin aksamadan yürütülmesini sağlamaktı.
Başlangıçta iyi niyetlerle düşünülmüş olan düzenleme, zaman içinde suç işleyen memurları koruyan yasal zırha dönüştü.
Özellikle Susurluk olayında karşılaşılan durum bu konuda yurttaşları bıktırmış ve yasanın değiştirilmesi yolunda kamuoyu baskısı oluşturmuştu. İşkence uygulayanlar hakkında bu yasa nedeniyle gerekli kovuşturmalar yapılamıyordu. Sonuçta bu yasanın mevcudiyeti, Türkiye'de insan hakları sorunu haline geldi. Avrupa Birliği'ne girmemizin önemli engellerinden birisi olarak ileri sürüldü. Pekiyi şimdi yapılan değişiklik ve varılan nokta nedir?
***
Bu yasayı, yeni milenyumun gerektirdiği hukuk anlayışı içinde önemli bir değişiklik veya iddia edildiği gibi radikal bir düzenleme saymak mümkün mü?
Elbetteki değil!..
Bu yasanın bazı iyileştirmeler getirdiğini söylemek mümkün mü?
Sanırım mümkün!..
Ancak bu kanunun çıkarılması, Türkiye'nin hukuk düzenlemesindeki üslup anlayışının değişmesi olarak yorumlanamaz. Bu düzenlemenin bir devrim kanunu niteliği taşıdığı hiç söylenemez. Fakat, bu kanun öyle görmezlikten gelinecek kanun da değildir.
***
Anayasanın 2. maddesi cumhuriyetimizin en önemli niteliğinin demokratik olduğunu yazıyor. Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'ya göre Türkiye demokratik değil, bürokratik bir devlettir. Türkiye'de parlamentonun bulunması, milletvekillerinin özgür seçimlerle bu parlamentoya gelmesi, tek başına demokratik cumhuriyetin gerçekleştiği anlamına gelmiyor. Çünkü bürokratik devlette de parlamento ve bu parlamento hür seçimlerle gelen milletvekillerinden oluşuyor. Ancak bürokratik devlette, milli irade anayasal olarak milletin, ama fiilen bürokrasinin otoritesinde tazahür ediyor.
***
Bu yasa memurlar arasında imtiyazlı durumu kaldıracak mıdır?
Hayır!.. Aksine tercihli olanların zırhı kalınlaştırılacaktır. Örneğin eğer Adalet Bakanı dokuzuncu maddedeki ısrarını sürdürürse cumhurbaşkanlığı genel sekreteri yargılanması asla mümkün olmayan bir dokunulmazlıkla donatılmış olacak... Bu yasa şikayet edilen sorunları çözer mi? Hayır!.. Çünkü Anayasa'nın 129. maddesi kaldırılmadıkça bu konuda reform niteliğinde bir düzenleme yapmak mümkün değildir.
Çocuk Hakları
Yeni milenyumda 2 milyar 700 milyon çocuğumuz olacak... Hepsi binlerce sorunla dünyaya gelecek ve bizlerden hak talep edecekler... Bugün "Dünya Çocuk Hakları Günü." Bugün Türkiye ilk çocuk hakları okulunu açıyor. Bu okulda çocukların hakları öğretilecek.
Bu okulda, her doğan çocuğun, haklarını bilme hakkına sahip olarak doğduğu anlatılacak. Çocuk haklarının, aslında hayat bilgisi olduğu öğretilecek. Mutlu bir çocukluğun yaşanmasının, ancak çocuk haklarının bilinmesi ile mümkün olabileceği belirtilecek.
Ve bugün çocuklarımıza, işkence yapanların artık yargıç karşısına kolayca çıkarılabileceğinin ilk adımını attığımızı öğreteceğiz... Tabii, "Ciddi mi" diyen soran olmazsa...