İrlanda'nın çingeneleri birinci..
Sihirli bir el, dünkü İrlanda yazımıza el atmış.. İrlanda'nın müthiş bir eğitim seferberliği yaptığını yazmış ve "Bu seferberlik öyle bir boyuta ulaştı ki, şimdi ülkede vasıfsız işçi sıkıntısı var" demiştik..
Var, olmuş, yok..
Yanlış.. İrlanda'da fena halde vasıfsız işçi sıkıntısı var.. Herkes lise, üniversite mezunu olunca, ayakkabı boyayacak adam kalmamış..
Ve birden İrlanda'yı çingeneler sarmaya başlamış..
Evet bizim bildiğimiz çingeneler..
Efendim yasa şöyle.. Bir yolunu bulup İrlanda'ya kapak atar ve "Mülteci dairesi"ne baş vurabilirseniz, tamam. Adada kalma hakkını kazanıyorsunuz, üstelik size 75 İrlanda Lirası maaş da bağlıyorlar.. Yasaları böyle..
"Yahu dört yanı deniz, buraya insan nasıl gizlice gelir" derseniz, bunu oturup Dublin sokaklarını dolduran çingenelerle konuşmanız gerek..
Konu yaşam kavgası olunca, insanoğlu bir yolunu hep buluyor.
İrlanda bir yandan Ada'ya göçü önlemeye çırpınıyor, bir yandan, öyle insan hakları yasaları var ki adaya göçü fena halde teşvik ediyor..
Dublin Sefirimiz Günaltay, eşi Gülsüm bir gece eğlenmeye karar verdik.. Beni Johnnie Fox's diye bir puba götürdüler.. Şehrin dışında.. "İrlanda'nın en yüksek pubu" diyorlar. Haklılar, ülkenin en yüksek dağının tepesinde kurulmuş. 800 metre falan yüksekliği.. Ankara daha yüksek bunların en yüksek dağından..
Neyse.. Girdik.. İnsanların sırt sırta oturdukları bir tarihi dağ evi.. Harika sıcak bir dekor.. 1798'de kurulmuş pub.. O hali devam ediyor.
Kapıdan girerken kocaman bir yazı var..
"Biz buradakiler yabancılar değiliz. Biz daha evvel karşılaşmamış dostlarız.."
Lafta değil..
Müzik yapan minik orkestra, bizim orada olduğumuzu fark edince anons etti..
"Türk dostlarımız da var bu gece.." Etraftan şerefe kadehler kalktı.
Bitti gidiyoruz.. Enstrümanlarını kenara koyup bana koştular, elimi sıktılar veda ederken ve "Yarın geceki maç için bol şans diliyoruz" dediler..
İrlandalı işte bu.. İrlanda'da spor anlayışı işte bu..
Mustafa Denizli "İçimizdeki İrlandalılar" derken bunu kastediyorsa, iltifat ediyor aslında..
Sporu keşke İrlandalılar gibi kabul edebilsek..
Dublin'de maç öncesi, Düzce depremi için saygı duruşu yapıldı. Sinek uçsa duyulurdu. Üstelik hepsi maçtan önce şişelerce bira içmiş ve maça kıpkırmızı bir burunla gelmiş İrlandalılardan çıt çıkmadı.
Şimdi televizyonlardan rica ediyorum.. İrlanda'daki bu saygı duruşu ile İzmir'de, Polonya maçından önceki saygı duruşunu arka arkaya yayınlasınlar..
Bizde atılan rezil çığlıklarla saygının, nasıl saygısızlığa dönüştüğünü göstersinler..
Üstelik ölüler bizim ölülerimiz, acı bizim acımızken..
Keşke içimizde binlerce İrlandalı olsaydı.. Olabilseydik..
İrlandalı gazeteci, maç öncesi Bursa'da İrlanda milli takımı teknik direktörü McCarthy'ye koştu..
"Denizli" dedi, "İrlanda'yı yeneceğime yemin ederim, diyor.."
İrlanda'nın hocası yanıt verdi:
"Ben bunu hep merak ederim.. Nerden anladın Denizli'nin böyle dediğini.. Sen Türkçe biliyor musun?. Bu çocuklar gariptir. Chow Mein ve tavada pilav dışında Çince bilmez, kollarına Çince dövme yaptırırlar. Sorarsınız bunlara.. `Böyle dediğini kim dedi size..' falanca söylemiştir. Dedikleri falanca Çinlidir. Yani gerçek şudur ki, araya üçüncü şahısları kattın mı, herşeyi söyleyebilirsin. Bu yüzden biri bana gelip `Türk teknik Direktörü şöyle şöyle demiş' derse dinlemem bile.. Bu arada.. Demişse eğer, diyelim ki demiş.. Ne var bunda.. Onun yerinde ben de olsam İrlandalıları yenmeye yemin ettiğimi söylerdim.."
Mustafa Hoca da keşke birazcık içimizdeki İrlandalılardan olabilseydi, zafer anında..
Big Boss'un Türkiye Seyahati
Bunu da mı görecektik?! Ünlü Amerikalı sihirbaz Bill Abi, büyük bir gövde gösterisi için yavruvatan Türkiye'ye geldi. Ve bakın neler oldu.
* Depremden korkan Bill önce karısını Türkiye'ye yolladı. Niyeti Hillary'i ileri sürüp bir şey olup olmayacağını kontrol etmek, ona göre Türkiye'ye gelmekti. Hillary ise bu durumu fırsat bilip uçaktan iner inmez gece klüplerine gitti ve Hande Ataizi, Demet Şener gibi tehlikeli maddelerin Bill görmeden alıkonulmasını sağladı.
*Ertesi gün Büyük Patron Bill Clinton ülkemize teşrif etti. Uçağın merdivenlerinden eli cebinde inen Bill önce bu hareketlerinden ötürü eleştirildi. Elinde 1 milyar dolar olduğu anlaşılınca affedildi. Ricky Martin gibi sisler ve dumanlar arasında uçağın merdivenlerinden inen başkanı Demirel de Tarkan gibi karşıladı. "Bill hepsi senin mi?!" diyerek "muck you" yaptı.
*Karşılama merasiminden sonra limuzinine binen Bill konvoy eşliğinde hızla oteline gitti. Yolda kendisine ceza kesmeye kalkan trafik polisine Serdar Ortaç'ın "Asrın Hatası" isimli son kasedi hediye edildi ve Siirt'in Güdükbudak köyüne "Köyün delisi" olarak tayin edildi.
*Clinton zor sahneler için ülkemize dublörünü de getirdi. Dublör özellikle Yıldırım Akbulut'un İngilizcesine 15 dakikadan fazla dayanarak takdir topladı. Ancak Yıldırım beyin İngilizce fıkra anlatmaya başlaması üzerine olduğu yere yığılan dublör tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
*Kızılay Meydanı'nı Kızıl Meydan'la karıştıran solcularımız Clinton'u "Yankee go home" diye bağırarak protesto ettiler. Göstericilerden bir kısmı göz altına alınırken diğerleri başarılı geçen eylemi Mc Donald's da Big Mac yiyerek kutladılar.
*Başkan TBMM'de bir konuşma yaptı. Başkanın konuşmasını can kulaklığıyla dinleyen milletvekillerinin yabancı dil bilgisi göz yaşarttı. "Ana dili gibi" İngilizce bilmeyen Kamer Genç durumu "anlayana sivrisinek gaz anlamayana davul zurna laz" diyerek izah edemedi.
*Bu arada Meclis'te bir Amerikalı'nın konuşma yapması bazı milletvekillerini rahatsız ederken Amerika'nın Türkiyeli Dostları yani Fazilet Partililer durumu nedense doğal karşıladılar.
*Hillary Clinton, eşinin yanından hiç ayrılmadı ve sürekli elini tutarak Başkan'ın kaşla göz arasında çapkınlık yapmasına mani oldu.
* Deprem bölgesini de gezen Başkan yıkıntıları görünce çok duygulandı ve "Monica da Oval Ofis'ten her ayrılışında ortalık aynı böyle olurdu" dedi.
*Başkan deprem bölgesindeyken 3.5 şiddetinde bir deprem oldu. Bu durum başkan ve adamlarının üç buçuk atmasına yol açtı. Clinton, Bakü Ceyhan Boru Hattı yerine Kuzey Anadolu Fay Hattı için söz verdi ve David Copperfield'a bu fay hattını yok ettireceğini açıkladı.
*Başkanın burnunu sıkan 6 aylık bebek gözaltına alındı. Ancak CIA ajanlarının tüm çabalarına rağmen konuşmadı. Bebeğin başkanın burnunu sıkması "Bebek başkanın her işimize burnunu sokmasına mani olmaya çalıştı. Başkanın üzüntülü görünme çabalarını bebek yemedi ve yüzündeki maskeyi çıkartmayı denedi" şeklinde yorumlandı.
*Başkanın gece onuruna düzenlenen konserde çok etkilendiği gözlendi. Bilhassa orkestranın üflemeli çalgılar bölümüne bakarak dalıp dalıp gitti.
*Clintonlar için İstanbul'da da çok geniş güvenlik önlemleri alındı. Başkanın etrafında kuş uçurtmayan korumalar Başkan, Yeni Cami önünden geçerken bir hayli zorlandılar
*Başkan İstanbul'da en çok Mısır Çarşısını beğendi. Bu arada bir çuval fındık alan Bill hediye paketi yaptırdı ve hemen Monica'ya yolladı. Ardından bir açıklama yapan Bill "Aganigi naganigiii!!!" dedi.
Hakan Utku hotmail.com
BİZİM DUVAR
Hükümete gel hükümeteeee.. Ne insan haklarına iyi geliyor, ne demokrasiye.. Af yasasıyla kamu vicdanını yaralıyor. Ekonomiyi batırıyor. IMF'nin kucağına oturtuyor. Ayrıyeten AGANİGİNAGANİGİ..
Hakan&Utku
Kocatepe!..
Ey Gaziler yol göründü.. Yok canım.. Görünmesine göründü, kısmetse pazartesi sabahı Bologna'ya hareket edeceğiz, bizim dükkan kepenkleri cumaya kadar gene indirecek de, demem o değil..
Ali Kocatepe, bu ülkenin bana sorarsanız en iyi "Eğlendirici"si, Dragos'ta Görsav Sanatçılar Evi'nde üç cumartesi üç gala yapacak.. Sevgili Aysun ve minik grubu da beraber..
Gidenler bilir.. Ali müthiş.. Sazı eline aldı mı, dört saatten evvel durmaz.. Dünyada kaç müzik türü varsa, hepsinden çalar.. Müzikten ne kadar uzak olursanız olun, sizin de katılacağınız enaz bir şarkı mutlak bulur..
Ali için Dragos'a gitmeye değer!..
Zülfü!..
Dünkü Zülfü'yü okudunuz mu?.. Cumhurbaşkanlığına Ali Bey'i aday gösteriyordu.. Kim mi Ali Bey?.. Hayır.. Anlatmaya kalkmam o harika yazıya ihanet olur. Bulun dünkü Sabah'ı okuyun..
Türk televizyonları bir gece evvel, 25 yıl önceki AGİT zirvesinden kalan tek liderin Demirel olduğunu nerdeyse iftihar ederek açıklarken, ertesi sabah Zülfü'nün aslında sert bir tokat olan kara mizahı acı acı güldürdü beni..
Odasına gidip kutlayacaktım, o benim odama geldi.. "Sana 30 yılımı getirdim Hıncal" diyerek..
30 yılını derlemiş iki CD'de.. En ünlü şarkıları var.. Leylim Ley'den, Karlı Kayın'a.. Artık cenazelerde Shubert'in yerini alan Yiğidim Aslanıma..
Beni en çok duygulandıran "Kardeşin duymaz, eloğlu duyar" şarkısıdır Zülfü'nün.. Bir gün bana anlattı gözleri nemli bu şarkının hangi duygular içinde yazıldığını.. Size nakledemem.. Çok özel çünkü.. Yeri günü gelirse kendi anlatır..
Hey koca Zülfü.. 30 yılı sığdırdığı o iki minik diskin nice 30, 300, 3000 yıllar yaşayacağını bilmek ne büyük gurur.. Ne büyük keyif..
Arkasında böyle anıtlar bıraktıklarını bilenlere nasıl gıpta ediyorum..
Onlar hep yaşayacaklar, biz giderken..
"Best of Livaneli"yi hemen bugün alın.. Bakarsanız hafta sonu yağmurlu geçer, "Güneş toplamaya çıkarsınız, kendiniz için.." Zülfü'nün şarkılarında..
Tantan'a çağrı!..
Adnan Hocacılar operasyonunun başarıya ulaşması için halkın devlete güvenmesi gerek.. Ama güvenmiyorlar..
Bizzat İçişleri Bakanı "Poliste adamları var" derse, Ekrem Pakdemirli gibi bir devlet adamı Meclis çatısı altında operasyonu eleştirirse, nüfuzlu insanların çocuklarının bu işten sıyrılacağı izlenimi daha ilk günden savcılıkta başlayan serbest bırakmalarla sürerse, bu ülkede özellikle genç kızlar, nasıl devlete güvenir de, bu şantaj ve tehdit çetesi hakkında polise ya da adliyeye baş vurabilirler..
Kızları Adnan Hocacıların eline düşmüş anneler, bizzat genç kızların kendileri arıyor beni.. "Ne yapalım" diye..
"Devlete güvenin ve gidin" diyemiyorum, başlarına geleceklerin ne olacağından emin olamadığım için..
Sevgili Tantan!..
Bizzat ortaya çıkıp bu operasyonun başarıya ulaşacağına kamuoyunu inandırmazsanız, açık söylüyorum, kimse devlete başvurmaz.. Vurmayacaklar da..
Sizin tuttuklarınızı mahkeme serbest bırakacak..
Böylece adamlar aklanacak. Söylenecek söz de kalmayacak..
Bunu iyi bilesiniz..
SEVDİĞİM LAFLAR
Hemen herkes sıkıntıya göğüs gerebilir ama, insanın asıl karakteri eline kuvvet geçtiğinde ortaya çıkar.
Abraham Lincoln
TEBESSÜM
Sarışın bomba, banka müdürünün odasına girdi. "Önce birşeyi kesin öğrenmek istiyorum" dedi.. "Bir kadın bankadan borç almış. Ödeyemeyince müdüre gitmiş, `Borcumun tamamı ödenene kadar sizinle gecesi 100 dolardan yatarım' demiş, böyle birşey olur mu?.."
Banka müdürü güldü, "Ben böyle birşey duymadım" derken, karşında Temel İçgüdü'nün Sharone'u gibi oturan kadına bir daha baktı "Ama olmayacak şey değil?.." diye ekledi.
"Güzel" dedi, sarışın.. "Şimdi 280 bin dolar kredi istiyorum!.."