Chelsea'nin Levent'teki Köşebaşı Restoranı'ndaki kaçamağını sadece SABAH izledi. Muhabirimiz Serfiraz Ergun, yemek sırasında Chelsea'nin masasına oturarak, onunla Türkiye izlenimleri hakkında konuştu. İşte Chelsea'nin anlattıkları:
* Bayan Chelsea merhaba, nasılsınız?.
- Teşekkür ederim... Merhaba..
*Sebze orucunuzu bozdunuz mu yoksa vejeteryanlığa devam mı?
- Evet devam. Sebzeden vazgeçmem
*Bu akşam ne yemeyi düşünüyorsunuz?
- Mezeler çok lezzetli... Onlardan yiyorum.
* Stanford Üniversitesi'ndesiniz değil mi?
- Evet... İkinci sınıf öğrencisiyim.
* Üniversitede hangi fakültede okuyorsunuz?
- Tarih bölümünde okuyorum.
*Anneniz ve babanızın yaptığı gibi Tarih bölümünü bitirdikten sonra Hukuk Fakültesi'ne devam etmeyi düşünüyor musunuz?
- Düşünüyorum ama bu konuda kesin karar vermedim henüz.
*Türkiye'de en çok ne hoşunuza gitti?
- Tarih okuduğum için Türkiye çok ilgimi çekiyor şüphesiz. Tarihi zenginliği beni büyülüyor.
*Peki Türkiye'nin en çok neresini sevdiniz?
-Efes... Efes antik kenti gerçekten harika.
*Peki ya İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu sorum üzerine birden Chelsea'nin sol tarafında oturan Hillary Clinton'un başdanışmanı Kelly Craighead, "Bu galiba bir mülakat. Özür dilerim ama Chelsea mülakat veremez" diyerek araya girdi. Chelsea ile göz göze bakıştık. Bu kadar sempatik, doğal ve çocuksu bakış uzun zamandır görmemiştim. Derin mavi bakışlarıyla benden özür diliyordu.
- Özür dilerim, bana kalsa konuşurdum ama, mülakat verme iznim yok.
Chelsea'yi zor durumda bırakmak istemedim, belli ki bütün doğallığına rağmen çok sıkı yasakları da beraber yaşıyordu. Mecburen gidip masamıza oturduk. Ama gözüm Chelsea'deydi.