kapat

09.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


İstikrar ya da demokrasi...

Amerika, birkaç gündür 2000 sonbaharında yapılacak Başkanlık seçimlerinin favorilerinden Cumhuriyetçi Teksas Valisi George W.Bush'un "kısa bilgi sınavı"nda nasıl çaktığını konuşuyor.

Bostonlu bir gazeteci mülakat yapmak için buluştuğu George W.'ya (Amerika'da kendisinden böyle söz ediliyor) dört devlet başkanının ismini bilip bilemediğini soruverdi.

Sorular, dünyanın Amerika'yı doğrudan doğruya ilgilendiren kriz bölgelerindeki lider isimlerinden seçilmişti. George W'dan istenen sadece Çeçenistan, Tayvan, Pakistan ve Hindistan liderlerinin isimlerini bilmekti. George W, bunların arasında sadece Tayvan Cumhurbaşkanı Lee Teng-hui'nin ismini, "Lee idi galiba" diyerek kuşkulu biçimde bilebildi. Aslan Meşhedov'un ve Hindistan'ın yeni seçim kazanmış ve üstelik zaten birkaç yıldır iktidarda bulunan başbakanı Atal Behari Vajpayee'ı bilemedi. Pakistan'a gelince "Yeni general değil mi? Kısa süre önce seçilmişti- seçilmedi, görevi devraldı" diye karmaşık cümleler kurdu, ismini çıkaramadı ama şu değerlendirmede bulundu:

"Öyle anlaşılıyor ki, bu adam ülkesine istikrar getirecek, bu da sanırım iyi bir haber"...

100 üzerinden 25 alacak bir Başkan adayı profili çizen George W, kontratağa kalktı ve kendisi de bir soru yöneltti: "Peki siz bana Meksika'nın Dışişleri Bakanı'nın adını söyleyebilir misiniz?" Gazetecinin cevabı kısa ve basit oldu: "Hayır efendim. Ama ben Başkan adayı değilim"...

George W. yandaşları "Amerikan halkı için önemli olan, bir Başkan adayının kaç tane yabancı lider adını bilmesi değil; Amerika'nın dünyadaki stratejik rolüne ilişkin bir vizyonu olup olmadığıdır" cinsinden savunmaya giriştiler. Amerikan siyasi gündeminde çok üst sıralarda bulunan kriz bölgelerindeki liderlerin adını bile bilemeyen bir kişinin bu tür vizyona nasıl sahip olabileceği de tartışıldı.

Asıl canalıcı noktayı, dünkü köşe yazısında William Safire yakalamıştı: "Bush'un danışmanlarının kendisine tavsiye edecekleri mesaj şudur: Ayakta tutulacak bir demokrasi, yolsuzluk dönemlerinden geçse de, halk için en yumuşak veya olumlu diktatörlük veya teknokrasi yönetimlerinden iyidir." (Bizim Türkiye'de hala bazılarına anlatamadığımız basit gerçek...)

"İstikrarı demokrasinin önüne getirip oturtmak", 2000'lerin Realpolitik'ine de oturmayacak. Amerika'da, Amerikan çıkarları açısından bakıldığında, dünyanın çeşitli köşelerinde istikrar mı yoksa demokrasi mi önde gelir; sürekli tartışılan bir teorik meseledir. Cumhuriyetçiler, "önce istikrar, sonra demokrasi" tercihine daha yatkın görünebilmişlerdir. George W'nun babası, Başkanlık hayatının en büyük falsolarından birini Kiev'de, "önce istikrar" zihniyeti yüzünden Ukrayna'ya Sovyetler Birliği'nden ayrılmaması gerektiğini bildiren konuşmasında yapmıştı. Birkaç ay sonra, Ukrayna, bağımsız oldu ve Sovyetler Birliği dağıldı...

Bu arada, Demokrat Başkan adaylarından ve şu sıradaki Başkan Yardımcısı Al Gore da, rakibi George W'ya cevabı dikkate değerdi. "Sanırım" dedi "dünyanın en eski demokrasisi olan ülkemizde bir başkan adayının bir demokrasi bir askeri darbe sonucu devrildiği zaman bunun Amerika için iyi haberler demek olmadığını bilmemesi önemlidir."

Amerika'da "Cumhuriyetçi" ve "Demokrat" eğilimler arasındaki "istikrar mı önde gelir; demokrasi mi" tartışması, bizim gibi ülkeleri yakından ilgilendiriyor. Zira, biz, Türkiye olarak daha bunun kararını verememiş durumdayız. Vermiş olsaydık, Çeçenistan katliamına sırtını dönerek Başbakanımız Rusya'ya koşar ve Vladimir Putin adındaki eski KGB sorumlusu ile "Çeçenistan'a ihanet protokolü"nü imzalar mıydı? Cumhurbaşkanı, Pakistan'ın -George W'nun adını merak etmediği- darbeci lideri General Pervez Müşerref'i Türkiye'de ağırlar mıydı? Müşerref, hangi demokratik Batı ülkesine gitmeye cesaret edebiliyor?

Türkiye, Başbakanlarının katliam esnasında Rusya'ya koşup, utanç belgeleri imzalamadığı, darbeci generallerin dostluk gösterisi yapmak için gelmeyi seçemedikleri bir ülke olduğu vakit, bu tartışmayı sonuçlandırmış olacak...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır