Romen Independenta tankeri 1979 Kasım'ında bir yabancı gemiyle çarpışıp Boğaz'ın Marmara girişinde değil de geçiş sırasında patlasaydı ne olacaktı sorusu, aradığımız cevabı veriyor:
Tankerden dökülen petrol Boğaz'ın iki tarafındaki koylarda birikecek, bir kıvılcım 10 milyonluk kenti yakacaktı;
Marmara ve Ege kıyılarını, akıntının getirdiği petrolden temizlemek yıllar alacaktı;
Denizde hayat sönecek, turizm ölecekti;
Rüzgârın savuracağı petrol zerrecikleri kilometrelerce içeri doğru bütün kıyı şeridinde yeşil örtüyü ve tarımı bitirecekti.
Binlerce ölü ve yaralı, harap olmuş bir tarih ve doğa, harabe bir İstanbul..
1989'da Alaska kıyılarında Exxon Valders tankeri 40 bin ton petrol yükü ile battığında dünya ayağa kalktı. Kuş uçmaz, kervan geçmez bu bölgeyi temizlemek 3 yıl aldı ve tam 18 milyar dolar harcandı.
İstanbul yalnız bizim değil. Ama onu insanlığa ait bir tarih mirası olarak korumanın sorumluluğu bize ait.
Rusya Hazar petrolünün kendi limanlarından yüklenecek tankerlerle Boğazları geçerek dünya pazarına sevk edilmesi için bastırıyor.
Bu, İstanbul'un ölüm fermanı.
Boğazların petrol kanalı haline getirilmesine asla izin verilmeyeceğini Türkiye, bu ay ev sahipliğini yapacağı AGİT zirvesinden yararlanarak bütün dünyaya ilan etmelidir.
Bakü-Ceyhan boru hattı, Hazar petrolünü dünya pazarına sunacak alternatif yol değil, tek yoldur.
Çevre duyarlılığı bu kadar gelişmiş bir dünyada bu gerçeği kabul ettiremezsek bu yalnız bizim başarısızlığımız olmaz, insanlığın da bahtsızlığı olur!
Yargılanan bir organize suç örgütünün üyesi olan Kasım Gençyılmaz, Ahmet Taner Kışlalı suikastından sonra avukatı aracılığıyla müthiş bir açıklama yaptı:
"1997 Kasım'ında Tarabya Oteli'nde Akit gazetesinde çalışan Hasan adlı biri benimle görüştü. Yanında iki İranlı vardı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden'in öldürülmesi için 2 milyon dolar teklif etti. Olaydan sonra sahte pasaportla İran'a geçmemi sağlayacaklarını söylediler.."
Dün Ankara'da Akit gazetesinden Hasan ismini taşıyan 2 kişi, olayla ilgisiz 5 kişinin arasına konuldu ve yüzleştirme yapıldı.
Ve Gençyılmaz, Akit yazarı Hasan Karakaya'yı teşhis etti. Sonra da "Bu örümcek kafalıları kamuoyu tanısın istedim. Açıklama yapacağımı duyunca benim gibi bir kabadayıyı bile tehdit ettiler" dedi.
Suçlanan taraf "olay komplodur" diyor.
Terör ortamında en akla yakın ihtimalle en olmadık ihtimal gerçeğe aynı uzaklıktadır.
Bir gazetecinin yabancı servislerle suikast tertibinde yer alması vahim bir iddia.. Yargının bu soruşturmayı en kısa zamanda sonuçlandırması büyük önem taşıyor.
Hem adalet isteyen bir Türk vatandaşı, hem de gazeteci olarak, gerçeği kısa zamanda talep ediyoruz!