Düşük profilli Moskova seferi
MOSKOVA
Ziyaretin "anahtar cümlesi", iki Başbakan arasındaki görüşmede, Bülent Ecevit'in, Putin'e söylediği "şu sözler" olsa gerek:
- Rekabeti bırakalım, işbirliği yapalım.
"Hangi konularda" işbirliği?
Ecevit:
- Ekonomik ve siyasi ilişkileri güçlendirmeliyiz.
Bülent Bey Türkiye ile Rusya arasında "kader birliği" olduğunu ifade ediyor ki...
Önemli bir yaklaşım.
Madem kader birliği var.
Öyleyse...
İlişkileri "daha canlı" tutsaydık.
"Temasları... Ziyaretleri" artırsaydık.
Eğer bunu yapabilseydik...
"Bu son ziyaretin zamanlaması" Kafkaslar'ı... Türki Cumhuriyetleri'ni bu kadar "incitici" olmazdı.
Ve Bülent Bey'in Moskova seferi "düşük profilli" bir hal almazdı.
***
Ecevit'i izliyorduk.
Hafiften, hafiften karla karışık yağmur başlayınca...
Trafik kitleniverdi.
On dakikalık yolu, bir saatte alabildik.
Ve Rus şoförümüz, kızgınlıkla, Başkanlık Sarayı'nı gösterdi:
- Prezident dirinki, dirinki...
Sonra da "trafiği... Yollardaki insanları" işaret ederek...
"Çaresizlik anlamında" kollarını yana açtı.
"Sade vatandaşın" gözüyle "manzara" bu.
"Başkan içiyor... Halk ise perişan."
**
Rusya, yeniden yapılanıyor.
Ama, yeni ekonomik düzenin "kurumlarını" kuramamış.
"Yasal altyapıyı" ise...
Hiç oturtamamış.
Öyle olunca da...
Tam bir "kaos" yaşıyor.
Caddeler "Mercedes-600" dolu.
Dünyada, bir başka Başkent'te "bu kadar çok Mercedes-600" olduğunu sanmıyoruz.
"Casino" da öyle.
Adım başı "kumarhane."
Barlar... Eğlence yerleri tıklım, tıklım dolu.
Fakat "halk perişan."
Nüfusun dörtte üçü "fukaralık sınırında."
Ortalama ömür 57 yıla inmiş.
Et, süt üretimi yüzde 75 azalmış.
Gıda maddelerinin yüzde 50'si ithal.
Rus ekonomisinin, dünya üretimi içindeki payı "sadece yüzde iki."
Ve ülkenin en güçlü "sektörü" mafya.
***
Bütün bunlara rağmen... Hasta olmasına rağmen... Rusya hâlâ "dev."
Ve bu dev, bizim "önemli bir ticari partnerimiz."
"300 Türk firması" var.
Bu firmalarda "kırkbin işçi" çalışıyor.
"Ufak işyerlerini... Ünlü Arbat Sokağı'ndaki Türk dönercileri" falan saymıyoruz.
Türki Cumhuriyetleri'ni Kafkaslar'ı "incitmeden... Ürkütmeden" Rusya ile ilişkileri "ısıtmamız" gerekiyor.
***
"Gerekli olan" iki şey daha var.
"Bavul ticaretine" ivme kazandırmamız.
Bun yaparken de...
"Kazık" atmamamız.
"Kötü mal" satmamamız.
Dikkat edeceğimiz "ikinci husus" ise...
Her Rus kadınına "Nataşa" diyerek, bir ulusu aşağılama alışkanlığına son vermemiz.
Bir zamanlar "ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzü" dedik...
Arap turisti küstürdük.
Bari "turizmin taze kanı" durumundaki Ruslar'ı "Nataşa edebiyatı ile" kaçırmayalım.
***
Moskova seferini "düşük profilli" diye değerlendirdik.
Ziyaretin Rus medyasında "fazla yer almayışı", bu düşük profilin "somut göstergesi" değil mi?