Moskova molasında af...
On yedi aydan beri af tartışıyoruz. Dünyanın hangi ülkesinde ceza siyaseti böylesine ayağa düşürülmüştür?
Halkının eğilimiyle çatışarak demokrasi gerçekleştirildiği görülmüş müdür?
Halk affa karşı çıktı ve tavrını açıkça koydu. Artık gereksizliğin üzerinde ısrar etmenin anlamı var mı?
Demirel halkın tepkisini dikkate aldı. Tepkinin derinliğini ve içtenliğini gördü; sorunu ciddiye aldı. Bu tepkinin bir demokratik diklenme olduğunu ve toplumsal değer yargılarının önemsenmesi gerektiğini fark etti.
Bu yasanın veto edilip geri gönderilmesi bu demokratik diklenmenin içtenliğinden ve haklılığından kaynaklanmıştır.
Halk tepkilerinin yeni tasarıya yansıtılarak TBMM'ne getirildiği kuşkusu derinleşiyor.
Yeni af tasarısının ısıtılıp sofraya konmuş temcit pilavından farkı yok.
***
Bu yasa çerçevesinde hükümetin bir krize girdiği iddiaları var. Hükümet böyle bir gerekçe ile krize girmez. Siyasetçi her ne kadar halk eğilimleri doğrultusunda yasa tasarılarını tartışır görünür ama iş hükümet krizine dönünce, gereken çözümü mutlaka bulur.
Göreceksiniz, yine bir kulp bulunup halkın demokratik diklenmesi bastırılacak.
Olay Kırcı üzerinde yoğunlaşıyor. DSP, Kırcı'nın affına karşı çıkarak dikkat çekmek ve baklava çalan çocuk dramı üzerinde bir af edebiyatı yapmak istiyor.
MHP, Kırcı olayı etrafında adalet tartışması yürütüyor; açıkçası yasa ve hukuk önünde eşitlik ilkesi için mücadele verdiğini ileri sürüyor...
DSP'nin "hayır"; MHP'nin "evet" dediği konu bir süre daha tartışılacak gibi görünüyor. Halkta eski ilginin kalmadığı varsayımına dayanan bu tartışma vodvili gerçekte çok önemli bir demokrasi sorunu içermekte.
İşin özeti şudur: Gereği olmayan bir yasa çıkarılmak istenirse bu durumlar kaçınılmaz olur.
***
Bundan beş yıl önce dile pelesenk olmuş bir sloganımız vardı. Yerli yersiz her vesile ile dillerden düşürmezdik. "2000'e beş kala" deyip dururduk.
Bu slogan her şeyi beş yıl içinde çözeceğimiz bir hedef ahlakı gibi anlatılırdı. Geldiğimiz aşamaya bakın; 2000 yılı üç beş hafta sonra takvimlerimizin ilk sayfası olacak. Biz hâlâ gereksiz bir af yasası etrafında Türk ceza siyasetini milletin önünde sakız gibi çiğniyoruz.
2000 yılı için beş yıldır kurduğumuz hayalleri alt üst eden bütçe zaafı üzerine tek söz söylenmeyen ortamda Meclis, af yasasının bir kaşıklık suyunda fırtına yaratıyor.
Burada can alıcı nokta şudur. Siyasetçi af konusunda kendinden beklenen dürüstlük cesaretini gösterememiş ve uzlaşma adı altında yasayı çıkarmıştır. Adalet bürokrasisinin de çok duyarlı davrandığı söylenemez. Üniversitelerin tavrı da sade suya tirittir.
Bu yasaya direnen halk olmuştur. Halk...
Halk bu yasayı istememiştir.
Şimdi halka karşı demokrasi oyunu ile anlaşma zeminleri üretilmekte...
***
Adalet Komisyonu Başkanı Emin Karaa deneyimli bir siyasetçi ve değerli bir hukukçudur. Yetkisini isabetle kullanmış ve halkın tercihleri doğrultusunda bir af yasası çıkarılmasını sağlamak için tasarıyı gündeme almamıştır.
Buna filmin en heyecanlı yerinde "antrak" verme diyoruz. Kimileri de "Moskova Molası" diyor...
Ecevit dönünce antrakt bitecek ve film başlayacak. Korkulan odur ki, makinist filmin seyredilen birinci bölümünü yeniden makaraya sarıp göstermeye başlayacaktır.
Bu geyik muhabbeti 2000 yılına kadar sürebilir.