Cazgırları Çiller'i 20 Kasım'daki DYP Büyük Kongresi'ne "çağdaş, ılımlı ve uzlaşmacı lider" yaygarası ile hazırlıyor.
Oysa görüntüsünden başka çağa uyan hiç- bir özelliği yok; millet biliyor. O yüzden defterinden sildi. Kimse adını anmıyor..
Girdiği bütün seçimleri kaybederek partiyi barajın kenarına getirdi. Ama DYP'nin felaketi pahasına koltuğu bırakmıyor.
Sadece çıkarına mültefit, yanlışını gösteren herkese müstebittir. Medyadan orduya, işçiden yargıya, iş dünyasına herkesle kavgalı..
Parti içi muhalefet bütünleşip karşısına geçemediği için önümüzdeki kongreyi büyük ihtimalle tekrar kazanacaktır.
Bu Pirus zaferi, merkez sağın toparlanma umutlarını tümden yok edecektir. Çünkü Çiller'in zaferi, ANAP'ta Mesut Yılmaz'ın koltuğunu da sağlamlaştıracaktır.
Aldığı oylara ihanet ederek Refah'ı iktidar yapan, siyasi yaşamı yalan ve dolanla geçen, servetinin ve örtülü ödenek harcamalarının hesabını veremeyen Tansu Çiller'le DYP ne olacak, nereye gidecek?
Çiller'e yeni imaj yaratsın diye getirtilen bir İngiliz, kısa araştırmasından sonra görevi reddedip dönerken şunu söyledi:
"Güvenilmez imajınız öyle bir yerleşmiş ki artık düzelemez!"
Yargıtay'dan bu tahmini hüküm haline getiren bir karar çıktı:
Çiller, nüfuz kullanarak Antalya Beldibi'nde devlete ait bir araziyi kiralamıştı. Burada inşa ettirdiği lüks turistik tesisin işletme hakkını, sözleşmeye aykırı olarak birine sattı.
Maliye Bakanlığı'nın başvurusu üzerine yargı bu işlemi iptal edip araziyi, üstündeki tesisle birlikte Çiller'den alıp gerçek sahibi olan devlete geri verdi.
Yargıtay da kararı oybirliği ile onayladı.
Bu suçüstü, Çiller'in siyasetten ne anladığı ve ne aradığı konusundaki sorulara en doğru cevabı veriyor.
Büyük Kongre'nin "Çiller fedaileri" olarak özenle seçilmiş delegelerini bakalım bu gerçek etkileyebilecek mi?
Siyasi ahlak..
Amerikalı ve İngiliz parlamenterler meclisin bir salonunda bizimkilere "siyasi etik" dersi vermişler..
Tahmin edileceği gibi, dinleyicileri öyle pek fazla olmamış.. Çünkü bizimkilerin derdi etik değil, imtiyaz ve çıkar sağlayan etikettir.
Konukların sözleri öğütten çok iddianame metnine benziyor:
"Yolsuzluk yapanların çıkarlarına dönük düzenlemeler yapması parlamentoyu yaralar. Yolsuzluk varsa demokrasi yoktur.. Suç işleyen kamu görevlilerinin affına, Batı mevzuatında tek örnek bulamazsınız.."
Oysa bunların hepsi bizde mevcut..
Kirlenen liderlerin mecliste birbirlerini aklaması bizde.. Bu yüzden halkın sandıkta mahkum ettiği siyasetçileri af kanununa dahil etmek bizde.. Görevini kötüye kullanan kamu görevlilerini affetmek yine bizde..
Af kanunu zaten bunlar için çıkıyor, öbürleri bahane.. Şaibeli siyasetçiler ve suiistimalci memurlar, katilin, hırsızın, uğursuzun arasına karışıp kurtulacak..
Bu affın kendisi bile başlı başına büyük bir yolsuzluktur.. Bu yolsuzluğu da gözümüzün içine baka baka yaptıklarına göre..
Türkiye'de demokrasi yoktur!