


Şeytan üçgeni
Dün Rauf Tamer, ilginç bir noktaya değiniyordu: "Hükümetin ortağı, hatta patronu Mesut Yılmaz, Kışlalı'nın katilleri için:
İran'dan geldiklerini, şimdi Almanya'da olabileceklerini söylüyor."
Tamer, bu açıklamanın medyada yankı bulmamasına ve hükümeti etkilememesine şaşırıyor ve soruyordu:
"Siz bu haberi mi ciddiye almıyorsunuz, yoksa Mesut Yılmaz'ı mı?"
***
Vallahi, kimin kimi ciddiye aldığını pek bilemem ama sezdiğim şey; bu memlekette bir şeytan üçgeni kurulduğu.
Öyle bir şeytan üçgeni ki çekim alanına giren her konuyu, her skandalı yok ediveriyor.
Üçgenin iki ucu Ankara ve İstanbul.
Üçüncü uç ise değişken: Bazen Susurluk oluyor, bazen Bursa, bazen Yüksekova, bazen Manisa, bazen Adana.
Bu üçgenlerin arasına düşen her şey unutuluyor, hiç varolmamış sayılıyor.
Mesela Susurluk komisyonunun raporları ve ortaya çıkan tüyler ürpertici suç dosyaları Ankara-İstanbul-Susurluk şeytan üçgeninde unutuluşa terk edildi.
Karadeniz otoyolu skandalı da öyle!
POAŞ ihalesinde üçüncü geleni birinci yapmak ayıbı da öyle!
Türkbank yolsuzluğu da öyle!
Çakıcı-Aşık telefon görüşmeleri de öyle!
Meclis yolsuzluğu da öyle!
Türkmenbaşı'nın Cumhur Ersümer'e "Mesut Yılmaz ve siz, halkınızı hiç düşünüyor musunuz? Niye Türk halkına ucuz doğalgaz sağlamaya karşı çıkıyorsunuz?" deyişi de öyle!
Siz bu listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz.
***
Radikal gazetesinde Güldal Mumcu, Nilgün Cerrahoğlu'na dehşet verici şeyler söylüyor: Ecevit'le görüştüğünü ve onun kendisine, "Uğur Mumcu arı kovanına çomak soktu. Bu işle uğraşma." dediğini açıklıyor.
Aynı şeyleri Mehmet Ağar da söylemiş.
Ne bir yalanlama geliyor bu sözlere, ne bir itiraz!
Yine Radikal gazetesinde eski bir MİT mensubu olan Mahir Kaynak, Neşe Düzel'e "devletin terör örgütü kurduğu"nu anlatıyor.
Yine suskunluk!
***
Hukuka saygılı ülkelerin hangisinde olsa, yukarda sıraladığımız olayların her biri için fırtınalar kopardı.
Ama bizde suskunluk; derin, koyu, ağır bir suskunluk egemen!
Artık Türkiye'yi anlamak da zor, yorumlamak da.