|
ATİLLA DORSAY(adorsay@sabah.com.tr
)
|
Bataklık çiçekleri
Zeki Demirkubuz, 'Üçüncü Sayfa'da yine toplumun sorunlu kesimlerine, 'bataklık çiçekleri'ne çeviriyor kamerasını... Film, özgün yapısı ve başarılı oyuncularıyla taze Türk sinemasının iyi bir örneği
Zeki Demirkubuz yine "bataklık çiçekleri"ne eğiliyor. Toplumun en alt kesimlerinden gelen, yaşamları binbir sorun ve dertle örtülü insanlara çeviriyor kamerasını... Yaşadıkları genelde gazetelerin üçüncü sayfalarındaki haberlere konu olan, varlıklarını sadece bir haber boyu öğrendiğimiz, sonra yine genelde sorunlu, giderek sefil bir hayatın girdaplarında kaybolup giden küçük insanlar...
BİR AVUÇ DOLAR!
Filmlerde ve TV dizilerinde figüranlık yapan ve en son genç bir Arabesk şöhretinin dizisinde oynayan İsa'nın başı, "bir avuç dolar", tamamı tamamına 50 dolar için derde giriyor!... Bu parayı çalmakla suçlandığı için polisten feci dayak yiyen İsa (işte bir üçüncü sayfa haberi), intihar etmeyi denerken üzerine gelen ve ısrarla alacağını isteyen ev sahibini öldürüveriyor. (Bir diğer üçüncü sayfa haberi!). Ancak bu olay gazetelere düşmüyor, çünkü İsa'nın suçu gizli kalıyor. O da bu arada aynı binada oturan ve kocasından sürekli dayak yiyen bir kadınla tanışıyor. Feleğin sillesini yemiş iki insan arasında kolay anlatılmaz bir ilişki başlıyor sonra... Demirkubuz, gerçek gazete haberlerinden esinlendiği senaryosunda, bir kez daha ezilenlere adanmış bir öykü sunuyor bize... Filmi çeşitli yan ögelerle zenginleştirilmiş. Örneğin günümüzün TV dizileri ve popülizme teslim olmuş bir yayıncılık sürekli alaya alınıyor. Ne yazık ki zaman zaman şematik kalmak ve tekdüzeliğe düşmek pahasına...
İÇLERİNİ DÖKÜYORLAR
Filmde yer yer kahramanlar kameraya dönerek konuşuyor, bir anlamda içlerini döküyorlar. Böylece film biraz "epik" bir tavır kazanıyor. Bertolt Brecht'in tiyatro anlayışına yaklaşıyor. Demirkubuz'un şu anda dünya turuna çıkan filminde sık sık kullandığı yüzde yüz yerli deyişlerin, örneğin "dayak cennetten çıkmadır", "hocanın bittiği yerde gül biter" türü deyişlerin yabancılara nasıl anlatılacağını ise bilemiyorum!... "Üçüncü Sayfa", belki "Masumiyet'in o trajik şiirselliğini içermiyor. Ama belki de Demirkubuz'un "Masumiyet" reçetesini özellikle yinelemediği daha farklı ve özgün bir deneyim bu...
Filmin en büyük şansı oyuncuları. Antalya'da ödül alan Başak Köklükaya olsun, alamayan Ruhi Sarı olsun, çok ciddi birer karakter yaratma çabası içine girmişler. Ve büyük ölçüde de başarmışlar. İkisine de gönülden "helal olsun" diyor ve bu yeni, taze Türk sineması örneğini belki en çok onlar için görmenizi öğütlüyorum.
"Üçüncü Sayfa" Viyana'ya gelemedi
Jürİ başkanlığı yaptığım Viyana şenliği sona erdi. Demirkubuz'un filmi "Üçüncü Sayfa" yıllardır bu festivale katılacak ilk film olarak merakla bekleniyordu. Viyanalılar'ın Türk olan her şeye karşı tarihten gelen ilgisi de bu beklentiyi arttırıyordu. Üstelik çok parlak olmayan yarışmalı bölümde filmin şansı da vardı. Ama ne yazık ki "Üçüncü Sayfa" Viyana'ya gelemedi. Çünkü katıldığı Chicago şenliğinden gönderilen kopya, yolda kaybolmuştu!.. Türkiye'yle yapılan temaslar da sonuç vermedi. Ve film izlenemedi. İnşallah seneye!... Bu arada şenlikte "Nordrand" adlı çok düzeyli bir Avusturya filmine ödül verdik. Fransa adına yarışan "Voyages-Yolculuklar" adlı film ise bir özel mansiyon kazandı.
Yıldız Tablosu
Gözler Tamamen Kapalı * **
Yıldız Savaşları * **
Çatlak Yönetmen * **
Üçüncü Sayfa * **
Notting Hill * *
Gülün Bittiği Yer * *
Kayıkçı *
Blair Cadısı *
İşkence ve toplumumuz
Bir dönemin adı "sağcı"ya çıkmış yönetmeni (ama tüm bu deyimler, ki üstelik çoğu zaman yakıştırmaydılar, geçerliliğini çoktan yitirdi) İsmail Güneş'in Antalya'da gördüğümüz ilginç filmi "Gülün Bittiği Yer" sinemalarda. Ve özellikle ülkemizin demokratikleşmesi, insan hakları vb. konularda kafa yoranlar için üzerinde durulmaya değer bir tartışma zemini oluşturuyor.
KÖTÜ DENEYİM
Film, 12 Eylül döneminde işkence gören bir genç adamın memleketi olan Anadolu kasabasına dönüşünü ve sonrasını hikâye ediyor. Adam belleğindeki korkunç günlerden bir türlü kopamıyor. Nasıl kopsun ki.. Yaşadıkları tam bir cehennemdir. Ancak işkence görmüşlerin bilebileceği, insanın her şeyiyle çiğnendiği, karanlık yüzlü adamların elinde fiziğinden onuruna, namusundan inançlarına her şeyiyle aşağılandığı bir iğrenç deneyim...
Ve ne yazık ki genç adam iflah olmayacaktır. Ne trende ona ilgi gösteren, kendi yavrusu da benzer bir sürece kurban edilmiş deneyimli savcı, ne onu ısrarla, elindeki gülle hergün beklemeyi sürdüren yavuklusu, ruhundaki yarayı iyileştirmeyi başaramayacaktır...
İŞKENCENİN KÖKENİ
Güneş, işkence gören kişinin kim olduğunu, hangi örgütü temsil ettiğini, sağdan veya soldan olduğunu hiç açıklamıyor. Çok da iyi ediyor. Böylece olay soyutlaşıyor, belli bir görüş değil, tüm insanlık adına verilen bir bildiriye dönüşüyor. Üstelik Güneş, gayet iddialı biçimde işkencenin Türk toplumunda, giderek Türk tarihindeki kökenlerine değinmeyi de deniyor. Osmanlı'dan başlayan, aile, evlilik, okul gibi kurumlarda sürekli pekişen işkence... Sonda ise, Eisenstein filmlerini hatırlatan bir kurguyla verilmiş bölümde, işkencenin Türk topulumuyla ilişkisinin tam bir genel manzarası veriliyor.
Ne yazık ki film tüm bu savları ve bu önemli bildiriyi taşıyacak güçte değil. Gözkamaştırıcı bir uzun çekimle, sinema dili açısından umut verici biçimde başlasa da, zaman içinde tekrarı, dramatik gücü azaltıyor. Trendeki "sayıklama" bölümleri sayıklamadan başka her şeye benziyor. Deneyimli Cüneyt Arkın ve Bülent Bilgiç'in olgun kompozisyonlarının yanında, genel oyunculuk yerlerde sürünüyor.
Ülkeyi büyük bir hapishane gibi gösteren bu karamsar film, sinemasal eksiklikleri nedeniyle de beklenen başarıya erişemiyor.
Gülün Bittiği Yer
Yönetmen: İsmail Güneş Senaryo: Ömer Lütfi Mete-İ.Güneş Görüntü: Mehmet Gün Müzik: Haluk Levent Oyuncular: Tolga Tibet, Cüneyt Arkın, Yağmur Kaşifoğlu, Bülent Bilgiç, Mümtaz Sevinç, Deniz Oral, Haldun Boysan Feza Film yapımı.
|
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|