Cumhurbaşkanı Demirel "Türkiye bir hukuk devletidir ve halkın hür iradesiyle seçtiği meclisi vardır. Devletin kurumlarını kötülemeye karşıyım."
Ecevit "TBMM şimdiye kadar büyük bir hızla çalıştı. Kimse karamsar bir hava yaymasın."
Yılmaz "Fikir özgürlüğünden korkmamalıyız. Eksiği olmayan bir demokrasi şart. Partileri tek sepette görmesinler" diyor.
Ne zaman sistem ya da Meclis eleştiri alsa devletin, hükümetin başında bulunanlar şiddetle karşı çıkıyorlar. Sonra bir bakıyorsunuz "Bu düzende gitmez" diye başlayarak yönetiminden hukukuna her şeyi kıyasıya eleştiren Yargıtay Başkanı'yla aynı düşünceleri paylaştıklarını söylemek üzere yarışa girmişler. Bakıyorsunuz aslında hiçbiri sistemden memnun değil. Önemli olaylar karşısında çoğu kez çaresiz kaldıklarını da kabul ediyorlar. Örneğin: Depremde geç kaldıklarını, hâlâ tam olarak çare üretemediklerini.. Hayati önem taşıyan kurumların yozlaşmış yönetimlerle laçkalaştığını.. Ülkenin en değerli aydınlarının birbiri ardına kurban gittiği cinayetlerin aydınlatılamadığını ve bunun devleti zan altında bıraktığını kabul ediyorlar.
Ama aynı eksikleri başka biri dile getirince fena halde bozuluyorlar. Hukukçuların itirazlarından söz etmiyorum, basın için de durum aynı. Gerçekleri söylediniz mi hemen sitemler, kırgınlıklar, "Basın devlete saldırıyor" suçlamaları başlıyor.
Oysa; Türkiye bir hukuk devleti ama hukukun düzgün bir şekilde işletilmesi bir türlü sağlanamıyor.
Halkın hür iradesiyle seçtiği bir meclisi var ama milletvekilleri genel başkan korkusundan hür iradeleriyle konuşamıyor.
TBMM büyük bir hızla çalışıyor ama Af Yasası üzerinde.
"Kimse karamsar hava yaymasın" deniyor ama ekstra gayrete gerek yok, bu hava zaten ülkeye sürekli hakim durumda.
"Eksiği olmayan demokrasi şart" ama bunu söyleyen liderlerin hiçbiri eksiksiz demokrasiye uyanları partilerinde barındırmıyorlar.
Şimdi, yüzyılın son 29 Ekim'inde, eksiksiz demokrasi isteyen liderlerimizden ben de bir vatandaş olarak şunları istiyorum:
En kısa zamanda, Af Yasası'nda gösterdikleri el çabukluğunu göstererek Seçim ve Partiler Kanunu'nu çıkarsınlar. Çıkarsınlar ki samimiyetlerine inanalım.
Parlamenter bile olsa, Anayasa'ya göre suç işleyen herkesin tıpış tıpış gidip hesabını vermesini, gerekiyorsa cezasını -yasalarda ne yazıyorsa ona göre- çekmesini sağlasınlar. Sağlasınlar ki hukuk devletine inanalım.
Pişirilip pişirilip önümüze sürülen irtica hikayesini, yazarın, çizerin, düşünürün can güvenliği sorununu bitirsinler. Bitirsinler ki bu karamsarlıktan milletçe kurtulalım.
Haydi, hodri meydan. Eksiksiz demokrasi bizi bekliyor!
Haliç kenarında, Sütlüce'deki Rahmi Koç Müzesi'ni ilk kez geçtiğimiz hafta, Rahmi Bey'in Amerikalı işadamı Rockefeller için verdiği akşam yemeğinde gördüm ve gurur duydum. Bir çoğu İngiltere, Fransa, Amerika gibi ülkelerden toplanmış antika makineler, radyo, daktilo, gramofonlar, planör, bisiklet, motosiklet, araba, gemi, tren modelleri, gemi makineleri, 1922 yapımı bir İngiliz gemisinin orijinal parçalarıyla dizayn edilmiş kaptan köşkü.. Açık alanda F-104 Starfighter savaş uçağı, 1934'te sefere başlayan Kadıköy-Moda tramvayı ve daha birçok ilginç antika eser..
1994'te ziyarete açılan müze 1996 yılında Avrupa Konseyi "Yılın Müzesi Özel Ödülü"nü almış. Müzenin içinde nefis yemekler yiyebileceğiniz cafeleri de var. Bir hafta sonu çocuklarınızı alıp mutlaka gidin. Bayılacaksınız.
Lise 2. sınıf öğrencisi olan kızım Nazlı bugün okulundaki, sunuculuğunu yapacağı töreni bu sözlerle başlatıyor. Ülkenin her köşesinde Türk gençleri, Atalar'ının en değerli mirası olan Cumhuriyet'in ilanının yıldönümünü içlerinden gelen derin bir coşkuyla ve hazırladıkları özel törenlerle kutluyorlar.
Hükümetin, deprem nedeniyle Cumhuriyet Bayramı'nın da en sade şekilde kutlanmasını istemesine rağmen.. Onların, hangi nedenle olursa olsun Cumhuriyet Bayramı'nın "fazla önem verilmiyormuş havası içinde kutlanmasını anlayabilmelerine imkân yok.
Bizim de.. Depremin üzerinden iki buçuk ay geçmiş. Evet, kaybımız büyük, üzüntümüz sonsuz, ama milli bayramlar zaten ciddi törenlerin, kutlamaların yapıldığı bayramlardır. Balo tarzı kutlamaların kaldırılması yeterlidir. Onun için bu karar lüzumsuz bir karardır. Kimsenin umursamaması da bunu gösteriyor.
Sevgili okurlar, Cumhuriyet Bayramı'nızı coşkuyla, içtenlikle kutluyorum.