kapat

23.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NEBİL ÖZGENTÜRK(nebilo@sabah.com.tr )


Bir başka suikast ve hatırlattıkları!

Kışlalı, suikasta uğradı. Ve bize bir başka suikasti hatırlattı. "Dini akidelerini zedeliyor" diye Gazeteci Ahmet Emin Yalman'a 1952'nin Kasım ayında suikast girişiminde bulunmuştu Akit yazarı Hüseyin Üzmez.. Aradan yıllar geçmiş her iki "taraf" da suikasti, kitaba aktarmıştı.. Ama nasıl?

Bizim gazete, dün "Ölüm Fermanı"nı yayınladı sürmanşetten..

Ferman, "radikal İslamcı" olarak bilinen Akit Gazetesi'nin iç sayfalarında gizliydi..

Ve "ferman"da Ahmet Taner Kışlalı'yı hedef gösteren satırlar, şahsi hakaretler olduğu gibi, fotoğrafının üzerine de "ölüm" anlamına gelen bir çarpı işareti konmuştu...

Tüm bu değerlendirmeler beni alıp iki yıl öncesine götürdü..

Sanırım 97'nin Temmuz'u..

O günlerde arka arkaya iki kitap düşmüştü masama..

Biri, 50'li yılların ünlü gazetecilerinden Vatan Gazetesi sahibi ve başyazarı Ahmet Emin Yalman'ın anıları, diğeri de Akit Gazetesi köşe yazarı Hüseyin Üzmez'in "Malatya Suikastı," adını verdiği anı kitabı..

Şimdi, bu iki isim ve kitabın ne ilgisi var "Ahmet Taner Kışlalı suikastı"yla diyeceksiniz belki ama..

Her olayın bir başka olayla bağlantısı illa ki kurulmaz fakat bir ortak yan var ki o da suikast!

Peki, Yalman ve Üzmez'in hayatı nerde çakışıyor?

Ahmet Emin Yalman, 22 Kasım 1952'de Malatya'da suikasta uğrar.. (Koma halinde hastaneye kaldırılır ve sonra sağlığına kavuşup anılarını yazar..)

GENÇ TETİKÇİ
Suikasta girişen genç adam ise "İslam Demokrat Partisi" mensubu olduğu öne sürülen Hüseyin Üzmez'dir.(Tutuklanıp hapse atılır, yıllar sonra tahliye olur ve gazetecilikte karar kılar. Şimdi Akit Gazetesi'nde köşe yazıyor.. Yani, Kışlalı'yı "pişkin zorba, zorba kemalist" olarak değerlendirip, fotoğrafına çarpı işareti koyan gazetede..)

O günlerde, her iki kitap da çok ilgimi çekmişti ve sayfalar arasında dolaşmaya başlamıştım.. Çünkü Yalman da suikastı, anlatıyordu Üzmez de..

Yani "Suikastın iki yüzü"nü okuyordum ardı ardına..

Okudukça çok şaşırmıştım doğrusu..

Şimdi tekrar hatırlatmanın zamanı, siz de çok şaşıracaksınız emin olun..

Fakat önce, Hüseyin Üzmez'in Ahmet Emin Yalman'ı neden öldürmek istediğini özetleyelim.. Yani 48 yıl önceye gidelim.

ooo

Yalman, gazetesi adına yurt gezisindedir. 22 Kasım 1952'de Malatya'ya gelir. Menderes ve arkadaşları da, Demokrat Parti kongresi nedeniyle Malatya'dadır. Haber ve yazı toparlamak amacıyla iktidar partisinin faaliyetini adım adım izleyen Yalman, kongre, akşam yemeği derken, yazılarını geçmek üzere postaneye gelir, çıktığı anda da kurşun yağmuruna tutulur. Koma halinde hastaneye kaldırılır ve birkaç ay sonra da iyileşir. Soruşturmanın ardından, kurşunlayan "el" saptanır tabii. "İslam Demokrat Partisi"nin Malatyalı mensuplarından olduğu öne sürülen Hüseyin Üzmez...

ANI KİTAPLARI
Üzmez, ifadesinde, "Yalman'ı dini akidelerimi zedeleyen yazılar yazdığı için öldürmek istedim!" der. Tutuklanıp hapse atılır Hüseyin Üzmez ve "hayatın tecellisi" bu ya, yıllar sonra "gazeteci-yazar" olur. Bu arada anılarını yazar!

Ahmet Emin Yalman ise suikastın üzerine "kül" serpip gazeteciliğine devam eder, 1971 yılında "normal" bir biçimde yaşamını yitirir. Bu arada Yalman da anılarını yazar!

Şimdi gelelim her iki tarafın suikastı yorumlayış biçimine.. Sıkı durun!

Üzmez, kitabında 1952 Kasım'ını şöyle anlatıyor:

"Hayatta iki defa öldürmek kastıyla silah kullandım. İkisinde de altı el ateş ettim. Öbür olayda da yine haklıydım. Her iki olayda da tabancamda dokuz mermi vardı. Tabii ki ateş ettiğiniz zaman kaç el attığınızı bilemiyorsunuz. Sonradan tabancamda kalan mermileri sayıyordum ki altı el ateş etmişim. Garip ama her seferinde bu sayıdan haklı olduğum sonucunu çıkarıyordum. İmanın şartı altı değil mi? Her biri için bir defa tetiğe basmış oluyordum. Bu Allah için... Bu melekler için... Bu kitaplar, bu resuller, bu Ahiret Günü, bu da kader için gibilerden." (Üzmez Nisan 97'de Akit Gazetesi'ndeki köşesinde de konuya değinir ve şunları yazar; 1952 yılında Ahmet Emin Yalman'ı öldürmek istedim. Altı kurşun sıktım, beşi tam isabet etti. İkisi ölüm yerine değdi. Öldürmeyen Allah öldürmezdi. Demek ki eceli gelmemişti.)

Peki, Ahmet Emin Yalman, kitabında suikastı nasıl anlatıyor?

"Üzerime yedi kurşun sıkan 18 yaşındaki lise öğrencisi Hüseyin Üzmez'le (hasta odasında) olan konuşmam, gazetecilik hayatımın en heyacanlı hatıralarımdan biri oldu. Süfli ve geri bir takım adamların, hayatının henüz başında bulunan istidatlı bir genci, zavallı bir işçi kadının binbir fedakârlıkla büyüttüğü ve okuttuğu oğlunu zehirlemelerinden ve bir suçlu mevkine düşürmelerinden dolayı şer alemine lanet ederim."

NECİP FAZIL ÜSTAD
Ve Hüseyin Üzmez'in kitabından suikast nedeni;

"Necip Fazıl Üstadımız, Büyük Doğu Gazetesi'nde Yalman aleyhinde bir kampanya başlatmıştı. Üstadın bu nefret seli hakkındaki değişmeyen takdimi de şöyleydi; (Vatan satıcısı dönme Ahmet Emin Yalman'a karşı, artık romanlaşan milli infiali tefrikaya devam ediyoruz) diyordu. Herkes kızıyor, herkes lanetliyor, yine de kimse Yalman'a bir şey yapamıyordu. Bu hal, bizi inancımızdan, şüpheye düşürmüştü. Bir tarafta 30 milyon Müslüman, bir taraftan onlara mütemadiyen küfreden bir dönme. Kimse de çıkıp, (Üstadın deyimiyle kalemini O'nun münasip bir yerine) sokamıyor. İşte bu bizi çıldırtıyordu. Colombiya Üniversitesi'nde tahsil görmüşmüş. Arkasında Amerika varmış. Büyük yazarmış. Bütün bu sözleri, hırsımızı ve kinimizi daha fazla arttırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Sonradan öğrendik ki Üstad Necip Fazıl da aynı duygulara kapılmış, 'Bu millet ölmüş. Aylardır yazıp çiziyoruz. Bir babayiğit çıkıp da şu herife (Yalman'a) bir mantar tabancası dahi patlatmıyor.' Bu sözlerden tam bir hafta sonra, ben silahı Yalman'a boşaltmıştım. Kısa zamanda artık dönülmeyecek bir yola girmiştim. Yalnız Yalman'ı değil, dünyadaki bütün dönmeleri, münafıkları ve kafirleri öldürmeye hazırdım. Adeta ezanın asli dilinde okutulmasına karşılık olarak Vatan Gazetesi bir güzellik kraliçeliği yarışması başlatmıştı. Bu bardağı taşıran son damla oldu."

YALMAN, BAĞIŞLIYOR
Yalman ise, yine suikast nedeniyle ilgili kitabında şunları anlatıyor;

"Hüseyin Üzmez'i hastanede yattığım odaya getirdiler, hiç şüphesiz kötü bir niyeti yoktu. Hüseyin'le şöyle konuştuk. Neden o kurşunları sıkmadan gelip beni dinlemedin. Hakkımda sana verilen fikirlerin doğru olup olmadığını neden aramadın. Bir güzellik müsabakası, bir milletin kızlarını peşkeş çekmek manasına gelmez. Hüseyin Üzmez'in emeli, Ortadoğu Üniversitesi'nde veya Hukuk Fakültesi'nde tahsil görmekti. Malatya suikastında başrolü oynayan bir gencin, cezaevinde geçirdiği yıllar esnasında iyiye doğru aldığı yol hoşuma gitti. Affı hakkında başyazılar yazdım."

ooo

Evet, son söz...

Tüm bu hatırlatmaların "Ahmet Taner Kışlalı Suikastı'yla ilgisi yoktur!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır