Bu kez katiller bulunacak.
Gerçekten bulunacak..
Hem de tez zamanda bulunacak...
Çünkü, ilk kez, bir cinayetin sonrasında Türkiye; devletin tepesinden "sokaktaki adam"ına kadar akıl yürütüyor.
Neden-sonuç ilişkileri üzerinde duruyor..
Daha önceki cinayetlerden sonra sorulmamış soruları soruyor,.
"Bunu şunlar, şunlar yapmıştır" diye ilk anda akla gelenin ötesine geçiyor; "kimin işine yaramıştır" sorusuna kafa yoruyor.
Dün, "cinayet" mahallindeydim..
Daha önceki hiçbir cinayette olmadığı kadar sakindi ortalık...
Sanki herkes bir şeylerden emindi..
Ya da, sonuça çok yaklaşıldığını hisseder gibiydi..
Ve de daha tuhaf bir duygu; ama bir duygu işte.. Katil, yakınlardaydı sanki... Çok ta uzaklaşamamıştı cinayet mahallinden..
İkide bir gelip gidiyordu..
Bütün katiller gibi...
Aslında, sadece Çayyolu'ndaki "cinayet mahalli"nden sözetmiyorum...
Bu cinayet Türkiye'ye karşı işlenmiş bir cinayetse şayet -ki bunda herkes hemfikirdi- katil, hepimizin kalabalığının arasındaydı..
Belki o da; herkes gibi "fikir" yürütüyordu.. Ekranları, gazeteleri izliyordu...
Cinayet mahallinden uzaklaşamıyordu bir türlü.. Gidip geliyordu..
Başımızı çevirsek görecektik belki de...
Onu, kalabalığın arasından bulup çıkarmak da zor değildi..
Bir tek soruya verilecek cevap katili ele vermeye yeterdi.. O bir tek soruya verilecek "en kötü" cevap ama...
Niçin? Niçin sorusuna!..
Niçin sorusuna cevap veremeyecek tek kişi oydu çünkü..
Günlerdir herkes, her olasılığa kafa yorup, bir sonuca varmaya çalışıyor..
"Kimin işine yaramıştır?" sorusuna cevap arıyor..
Doğrusunu yapıyor..
Dünyanın hiçbir cinayeti, "kan ya da parmak izleri"nden yola çıkılarak çözülmemiştir...
"Şüphe"lerden yola çıkılarak çözülmüştür...
Şüpheler açığa çıkarmıştır en gizli sırları...
"Kan ya da parmak izleri" ise çözülen esrarın kanıtı olmuştur sadece...
Mahkeme divanının delil zarfında birkaç sayfadan ibarettir o "izler"e ait zabıtlar...
Şüphe ise, beynin kıvrımlarında çıkılan zahmetli yolculukların sonunda varılan aydınlığın sinsi ve kudretli miladıdır..
Türkiye, bugünlerde "şüphe" ediyor. Doğrusunu yapıyor...
Öyleyse, çözülecektir bu sır...
Bu kez "katil" bulunacaktır...
Ancak; bu kez...
"Niçin?" sorusuna verilecek cevabı olmayan "tek" kişidir aramızdaki katil...
Çünkü; her neyi amaçlamışsa; öyle bir şey olmayacaktır..
Öyle bir amaca varılamayacaktır..
Bu cinayet, 2000 yılına koşar adım giden Türkiye'nin yakın tarihine; amacına ulaşamayan son siyasi cinayet olarak yazılacaktır...
Ne Avrupa Birliği, ne AGİT, ne Helsinki Zirvesi, ne demokrasi ve Cumhuriyet macerası, ne "hep birlikte barış içinde yaşama arzusu", ne uygar ve çağdaş dünyanın kompartımanlarında yolculuk heyecanı; önceki gün patlayan bombanın zerzerelerinden, "zerrece" etkilenmeyecektir.
Göreceksiniz; etkilenmeyecektir...
Çok değil birkaç gün içinde, yolcu yoluna; "yol kesmeye çalışanlar" kendi kovuğuna... Bir "amacı" var sanılanların "amaçsız" kaldığı tez zamanda görülecektir.
Bu cinayet, kafileden ayrılanların ve "soruları cevapsız, cinayetleri amaçsız" kalanların sığındığı kovuklarda çözülecektir.