kapat

23.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Telafi

Siyaset Meydanı, İletişim Fakültesi'nin 1. sınıfından yayınlandı bu kez... Ahmet Taner Kışlalı'nın, katledilmese gidip ders vereceği sınıftan...

Benim, onu ilk gördüğüm sınıftan...

Yine bir Ekim ayıydı. Yıl: 1978.

O zamanlar adı Basın Yayın Yüksek Okulu olan üniversitenin 1. sınıfında ondan ilk "Siyaset Bilimi" dersini alan öğrenciler arasında ben de vardım.

Kürsüdeki hoca kibar ve sempatikti. Düzgün ve akıcı bir Türkçe ile sıkmadan anlatıyor, konusuna hakim bir bilim adamının rahatlığı yüzünden okunuyordu.

Ertesi yıl, bambaşka bir ortam içinde beraber olduk. Ağabeyi Mehmet Ali Kışlalı'nın çıkardığı Yankı Dergisi'nde işe başlamıştım.

Sabahları okulda, o kürsüde, ben sırada derse giriyor, öğleden sonraları ise Konur Sokak'taki büroya gelip aynı masa üzerinde yazı yazıyorduk.

Hiç unutmam, bir derste, "İlerde hepiniz birer gazeteci olacaksınız" demiş, sonra gözü bana takılınca gülümseyip, eklemişti:

"Bir kısmınız şimdiden oldunuz bile..."

Mehmet Ali ağabey, bizim başta şaka sandığımız bir uygulamayla, çalıştığımız odanın kapısını üzerimizden kilitler, yazılar bitmeden dışarı çıkmamızı yasaklardı. Öğlenleri mutfakta hazırlanmış birer kaşarlı tostu paylaştığımız günleri şimdi biraz hüzün, daha çok hasretle hatırlıyorum. Çok özel bir insandı.

Karşısındakini zarafetiyle büyüleyen, zihninin berraklığıyla etkileyen, sıcaklığıyla yakınlaştıran, alçakgönüllülüğüyle hayran bırakan bir kişiliği vardı.

Bakan olduğunda tavırlarında en ufak bir değişme olmamış, koltuğu devrettikten sonra da, eski tevazuu ile bizim "kaşarlı tost" seanslarına dönmüştü.

***

Dün Siyaset Meydanı için 20 yıl önceki okuluma yeniden gittim.

Kantinde hocamın şerefine bir kaşarlı tost yedim. Sonra aynı sınıfta "Siyaset Bilimi" dersine girdim.

Bülent Çaplı hatırlattı:

Okulda herhangi bir nedenle yapılamayan bir dersin açığını kapatmak için "telafi dersi" yapılır. Siyaset Meydanı bir telafi dersi gibiydi bu hafta...

Telafisi imkânsız hocamızın ardından, onun açığını kapatmaya soyunmuş öğrencilerinin bir veda toplantısından çok, bir kararlılık gösterisi gibiydi. "Siyaset Bilimi" dersinin konusu "şiddet"ti. Dersin hocası, dersini verdiği konunun kurbanı olmuştu. "Siyaset, Çatışma ve Uzlaşma" kitabında anlattığı ve çözüm yollarını gösterdiği şiddete yenik düşmüştü.

Ama bize, o şiddete teslim olmamanın, boyun eğmemenin yollarını öğreterek, adeta kendini çoğaltarak gitmişti.

Artık biliyoruz ki "siyaset bilimi" bunun üstesinden gelebilecek güçtedir.

Dün gazetelerin yorum sütunlarına ve liderlerin açıklamalarına yansıyan tablo, hemen bir günah keçisi bulup onun aleyhine sloganlar atarak kamplaşma yaklaşımının nihayet terk edildiği yönündedir. Artık asıl oyunun, ılımlıları yok ederek, şiddetin kök salmasını sağlamak ve tam savaş baltaları gömülecekken, barışçıl ortamı dinamitlemek olduğunu herkes görüyor. O yüzden gözler tetikçilere değil, daha yukarılara, böylesi bir şiddetten çıkar sağlayabilecek olanlara çevriliyor. İç kavgalarını çözerek Avrupalı olan bir Türkiye'de egemenliğini kaybedecek olanlardan kuşkulanılıyor.

(İnsan istiyor ki, bu yeni yaklaşımı Akit gibi yayın organları da fark etsin ve Kışlalı'nın çarpı işaretli resmi ve "Gemi Azıya Aldı" manşeti için özür dilesin. Ama tersine: Akit, dün aynı başlığı bu kez Türkan Saylan için atıp yangına körükle gidiyor.)

***

Bugünkü cenazede bize düşen işte bu oyuna gelmemektir.

Eski kan davasına yeniden başlamamızı istiyorlar. O kan davasında birbirimizi kırıp geçirirsek hükümranlıklarını südürebileceklerini düşünüyorlar. Umuyorum ki, bu oyuna ilk "Hayır" diyenler, Kışlalı hocanın, YÖK kararlarına rağmen dersine alıp diyalog kurduğu başörtülü öğrencileri olacaktır.

Dün okul önünde gözyaşı dökenlerin başında onlar vardı. Cenazede onlarla "her şeye rağmen aydınlık bir ülke" için omuz omuza yürüyeceğiz.

Eğer bunu başarabilirsek, işte o zaman acımızı bir nebze olsun "telafi" etmiş olacağız.

Benim, "siyaset bilimi" derslerinden öğrendiğim budur.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır