Atatürk, başın sağ olsun...
Ahmet Taner Kışlalı'yı kaybettik... Atatürkçü düşüncenin aydın, saygılı, uygar bir savaşçısı daha öldürüldü. Atatürk, başın sağ olsun...
***
20. yüzyıl toplumlarının en can yakıcı olgularından biri, simge kişilerin siyasi nedenlerle öldürülmesidir. Suikastlar tarihinin en yoğun yaşandığı asır, şu bitmesine altmış gün kalmış olan yüzyılımızdır.
En ünlü siyasal cinayet, Sezar'ın öldürülmesidir. Bu cinayet güya, Roma Cumhuriyeti'ni bir diktatörden kurtarmak isteyenlerin yurtsever cesaretiydi. Brütüs'ün hançeri Sezar'ın sırtına bu heyecanla saplandı.
İşin aslı, Sezar'ın en büyük rakibi Pompeius'un öldürülmesinin intikamıydı. Bir düşüncenin karşıtları siyasi cinayetleri böyle başlattılar...
Sonra, bu hastalıklı tavırdan yararlanmak isteyenler çıktı. Görünmeyen güçler oluştu. Kendilerini ülkenin "aranan hâmi"si gibi gördüler. Yönetimin görünmeyen eli oldular.
Bir düşüncenin karşıtlarını sırayla yok ederek huzursuzluğu arttırmayı meslek haline getirdiler.
Böylece insanları, hak ve özgürlük talep etmekten uzaklaştırıp güçlü bir yönetime teslim olmaya zorladılar.
2000 yıl önce dünyanın başından geçen bu macera bugün Türkiye'de yaşanıyor...
***
1990 da radikal kesimlerin giriştiği siyasal cinayetler çok değerli insanlarımızı hedef aldı. 3 Ocak 1990 günü Muammer Aksoy'un öldürülmesiyle başlatılan süreç, tırmandırıldı ve 24 Ocak 1993 günü Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle doruklaştırıldı. Bahriye Üçok'un, Turan Dursun'un öldürülmeleri bu tehlikeli gidişin talihsiz isimleridir.
Şimdi karşımızda iki örnek var. Birincisi Aksoy, Üçok, Mumcu cinayetlerinin bulunmayan failleri, ikincisi, Akın Birdal suikastının yakalanan fakat nedense bir türlü bağlantıları kurulamayan sanıklarıdır.
Ecevit'in konuşmalarına bakılırsa, konunun boyutları ve sonuçlarının başbakanca kavrandığı tereddüdü doğmakta.
Demirel'in konuşmalarına bakılırsa, konunun bütün boyutları ile kavrandığı hemen görülmekte ama gelişmeleri kontrol edebildiği tereddüdü yaşanmakta...
İkisinin de ne denli endişe verici olduğunu düşünebiliyor musunuz?
Bu koşullarda halkın bu menfur cinayetten korkup sinmemesi mümkün mü? Hele amaç böyle bir sindirmeyi gerçekleştirmek ise bundan kaçınmak imkanı olur mu?
Uğur Mumcu olayında delillerin profesyonelce toplanıp değerlendirilmesinin yapılamadığı kanısı yayılmıştı. Sonra bu kanı pekişti ve umutsuzluk arttı. Endişe korkuya dönüştü.
Kışlalı olayında jandarmanın delilleri daha profesyonelce toplayıp değerlendireceği beklentisi var. Bu yüksek beklenti de bir sonuç getirmezse halkın korkup hak ve özgürlük taleplerini askıya alması kaçınılmazlaşır. Belki de istenen budur...
Cumhurbaşkanı "faili meçhul cinayet bir devletin ayıbıdır" diyor.
Doğru diyor... Bu doğru ifadenin içeriğindeki en önemli nokta, devleti aciz görmekten çok suçlu görmeğe yatkın oluştur...
***
Dünyanın hiçbir ülkesinde Brütüsler kendiliğinden doğmaz.
Birileri onları bir yerlerden bulup çıkarırlar ve sonuçta bir idealin sırtına saplanacak ihanet hançeri bilenmiş olur.
Edebiyete kadar payidar olacak Cumhuriyetimiz, yürekli, bilgili, aydın ve uygar bir evladını daha menfur bir cinayete kurban verdi...
Atatürk, başın sağ olsun...