Baba'nın içi rahat olsun!
"Güzel Türkçemiz'i Her Yerde Kullanalım.." konulu kanun teklifinin Baba ile bir ilgisi yok.. Bu hakikat gerçeğini çok sonradan fark ettik ama fark edene kadar yazdığımız yazıyla da Baba'nın rikkat kalbini hoplattık..
Bende fikir önce birikir, sonra taşar.. Taşmadan önce de keskinleştiğinden akıl küpüme zarar verir.. Çatlatır, sızar..
Ailemizin milletvekili Işılay Saygın Hanımefendi'nin hazırladığı "Güzel Türkçemizi Yaşatalım.." konulu kanun teklifine ilk baktığımda "Hah! Baba'nın yolunu kesmek istiyorlar.." demem bu yüzden..
Oturup, konuya tüy diken bir de risale yazdık.. Gerekçemizi de Baba'nın Türkçe'ye elinde olmadan verdiği hasar üzerine kurduk.. Yanılmışız!
ooo
Lakin Baba'da da kabahat var!
Yıllardır tepemizde "dam düzelten" lök taşı gibi durduğundan, başımıza birşey geldiğinde aklımıza başka bir sebep gelmiyor.. "Derede teke bağlı, boynuzu köke bağlı.." fikrinden gidip, Baba'nın adını her türlü vukuata dahil etme huyu peyda ettik..
Gerçi kötü olmuyor.. O'na da iş icat etmiş oluyoruz.. Biz bir sayfa yazı yazıyoruz, Baba üç sayfa cevap gönderiyor.. Böyle böyle vakit geçiyor..
Asıl hedef Hülya Hanım..
Işılay Hanım'ın "İngilizce düşünüp Türkçe konuşalım.." konulu kanun teklifine dikkatli bakmam sonraların işi..
Evde çekirdek çitliyordum.. Çekirdekleri bir kağıdın üzerine yaymam icap etti.. Elime Işılay Hanım'ın hazırladığı "Güzel Türkçemizi Japonlara Kaptırmayalım.." konulu kanun teklifinin metni geldi..
Çekirdekleri çitlerken yan gözle de metni okudum işte o zaman asıl hedefin Baba değil Hülya Avşar olduğunu anladım..
Kendi kendime "Evet.." dedim.. "Bu kanunun asıl hedefi Hülya Avşar.. Işılay Hanım (Benim canım) bu kanunu Hülya Hanım'ın sunuculuk hayatına kastetmek üzere hazırlamış.."
Neden derseniz işin evveliyatı var.. Işılay Hanım faal bir milletvekili olarak erkek egemen Meclis'te kadın hakları için mücadele ederken Hülya Avşar da bir kanalda program yapıyordu..
O zaman aralarında bir mesele yoktu..
Ne zaman ki Işılay Hanım parti değiştirdi, işler biraz karıştı.. Aklımda tutamadım ama bir süre sonra bir daha partisini değiştirdi.. Şimdi görev yapmakta olduğu partide karar kıldı..
Meclis içinde yaşanan bu gel git olayları haliyle iki merkez sağ partinin liderlerini etkiledi.. Işılay Hanım'ın oraya buraya seyirtip, parti değiştirmesinin demokratik yapının özünü zedeleyeceğini düşündüklerinden başını bağlamak istediler..
Liderlerden biri "Ortada çok dolaşmasın, pencereye çıkmasın.." derken, diğeri de "Biz bunu parti gurubunda zaptedemiyeceğiz, bari bakan yapalım da yeri yurdu belli olsun.." fikrinden gitti..
Doğal olarak Işılay Hanım kendisine bakanlık veren partide kalmayı tercih etti..
ooo
Buraya kadar yazdıklarım doğru.. Lakin benim diğer köşe yazarlarından farkım partilerin adını aklımda tutamamam..
O yüzden Işılay Hanım'ın hangi partiden bakan olduğunu bilemiyorum.. Mesela Can Ataklı olsa şıp diye bilirdi..
Tabii bu durum yazarlık hayatımın bir ayıbıdır.. İşin iyi tarafı da Işılay Hanım'ın bakan olduğunu bilebilmem.. Beni teselli eden de bu..
Ayrıca Aileden Sorumlu Memleket Bakanı olduğunu da biliyorum.. (Bunu da bir artım olarak not edebilirsiniz..) Çok da başarılı bir bakanlık yaptı.. Ağzını her açtığında, evde oturup kısmet bekleyen ne kadar aile kızı varsa, birbirine girdi..
Bu sorulara cevap gerek..
Ayrıca bakanlık teşkilatını harekete geçirip "Kısmet bekleyen kızlar" için yayınlar hazırlattı.. En hayati konulara açıklık getirdi ki bazılarını şöyle hatırlıyorum:
* Kısmetin iyisi nasıl anlaşılır?
* Kına geceleri saat kaçta bitmeli?
* Modern gelin kaynanasının elini öper mi?
* Çeyizden KDV alınması caiz mi?
* Şaşkın ördek neden kıçın kıçın dalar?
O yayınların çok etkili olduğunu yakın çevremden biliyorum.. Işılay Hanım'ın Aileden Sorumlu Memleket Bakanlığı'ndaki hizmetleri bununla bitmedi.. Koca delisi bekar kızlara yönelik yayınlar yaptı:
Suya giderim bazı
Arkamda kara kuzu
Varman kızlar kocaya
Ne tadı var ne tuzu
Şeklindeki yayınlarla bekar kızların evde oturmasını, Ören Bayan yünlerinden kazak örüp, aile ekonomisine katkıda bulunmasını teşvik etti.. Evli kadınlara da "Kötü söyleme eşine, zehir katar aşına.." telkininde bulunarak, kocalarına asi olmamalarını tavsiye etti..
ooo
Bizim memleketin insanına iyi birşey gösterdiğin zaman ayağı geri geri gider.. Kötü birşey göstersen üzerine atlar..
Işılay Hanım'ın Aileden Sorumlu Memleket Bakanlığı sırasındaki hizmetlerine de böyle baktılar.. Bakanlık eliyle yapılan nasihatleri tutacakları yerde, feministlerin aklına uyup koca Bakan Hanım'a laf yetiştirdiler..
Laf yetiştirenlerden biri de bu Hülya Avşar Hanım.. Bakanlık genç kızlarımıza "Oranızı buranızı açmayın.." diye nasihat ederken o inadına televizyona el kadar bir elbise ile çıkıyordu..
Ekrana çıkarken giydiği fistanların el kadar olduğu program bitince katlayıp bozuk para çantasına tıkıştırmasından belliydi.. Haydi diyelim ki kıyafet konusunda kumaştan tasarruf ediyorsun.. İkide bir güzelliğini övüp, nisbet yapmalar neyin nesi?
Kaşlarım katar katar
Kirpiklerim ok atar
Yanağım dükkan açmış
Dudaklarım bal satar
Diye diye övünmeler.. Kaş göz süzüp Aileden Sorumlu Memleket Bakanı'na gönderme yapmalar.. Işılay Hanım da hisli bir insan.. Evlenmediğinden hala bir genç kız kalbi taşıyor..
Ayrıca hükümet üyesi.. Bu kadar sataşmaya siniri dayanabilir mi? Nitekim dayanamadı ve ağz-ı mübareğinden Hülya Hanım için "Soytarı.." lafı çıkıverdi..
YARIN: Küçük İbo vak'ası ve okun yaydan çıkması..