BİZİM kuşak Beykoz kunduraları ile büyüdü. O kunduralarla okula gidip geldik.
GÖRÜNÜŞLERİ kabaydı; ayağımızı sıkar, topuğumuzu vururlardı. Ama biz onları giymek zorundaydık.
ÇÜNKÜ o dönemde ipek gibi yumuşacık İtalyan iskarpinleri yoktu. Ayakkabıcı mağazalarının vitrinlerini dünyanın en prestijli markaları doldurmazdı. Kaliteli ayakkabı yapan birkaç yerli firma vardı. Ama çoğumuzun babalarının maaşı onlardan almaya yetişmezdi.
BİZ, Beykoz kunduraları ile yetinmek zorundaydık.
EVET, ayağımızı vururlardı.. Ama bizler yine de Beykoz kunduraları ile övünürdük. Çünkü onlar, Hollandalılar'ın şu meşhur tahta ayakkabıları kadar sağlamdı. Tepe tepe kullanırdık; bitmez tükenmez çocukluk enerjimizle taşlara şut atardık, yağmur sularına girip çıkardık. Bunca hor kullanılmaya Beykoz kundurası, "Bana mısın!" demezdi. Kimilerimiz, eğer ayağımız içine sığmayacak kadar büyümezse, ilkokula aynı Beykoz kundurasıyla başlayıp onunla bitirirdik.
O günler. "Yerli malı kullanalım" sloganının bayrak olduğu günlerdi. Ve biz topuğumuzu vurmasına rağmen Beykoz kundurasını sçok severdik. Çünkü o, "yerli malı"nın "kaya gibi sağlam" bir simgesiydi.
DÜNYANIN her yerinde "markaların geçmişi" ile gurur duyulur. Bir malın tarihçesi ne kadar eskiye dayanıyorsa, toplumsal değeri ve piyasa saygınlığı o denli yüksek olur. Gelişmiş batılı ülkelerde, bir malın tanıtımında en fazla öne çıkan unsur, onun geçmişidir. Sözgelimi, üretimine 17. yüzyılda başlanmış bir giyim eşyasının markası, amblemi bugün de bir övünç vesilesi olarak aynen kullanılır. Tarihsel geçmişi, o ürüne saygınlık ve güvenilirlik kazandırır.
BİZDE ise tarihin izleri hoyratça siliniyor. Beykoz Kundura Fabrikası gibi, 1800'lerden bu yana kesintisiz faaliyet gösteren, anıt-eserlikle işlevselliği kusursuz şekilde kesiştiren efsanevi kuruluşların kapısına acımasızca, düşüncesizce, bilinçsizce kilit asılıyor.
BUNU yapanlar Türk insanının tarihiyle, geçmişiyle olan bağını kopartıyorlar.
BİZE, dünümüzü hatırlatacak hiç bir şey bırakmıyorlar..
TARİHİN izleriyle beraber çocukluğumuzu da karartıyorlar.