Neden Maltepe Camii'nde değil?
Ankara'da Maltepe Camii laik kesimin, Kocatepe Camii devlet erkânının Hacıbayram Camii ise muhafazakâr kesimin camii olarak kabul ediliyor
ANKARA - Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Prof. Muammer Aksoy, Bahçelievler 2'nci Cadde'deki evine girmek üzereyken üç el silah sesi duyuldu. Şakağı ile göğsünden vurulmuş, kanlar içinde yere yığılmıştı. Hastaneye bile kaldırılamadan yaşamını yitirdi.
Maltepe Camii'nde binlerce kişinin katıldığı bir cenaze namazının ardından toprağa verildi.
Atatürkçü, laik İlahiyat Doçenti Bahriye Üçok, kargo servisinden adına gelen kitap paketini almış evine dönmüştü.
Onun cenaze töreni de 8 ay önce öldürülen dava arkadaşı Aksoy gibi Maltepe Camii'nde yapıldı.
Uğur Mumcu, Üçok'tan yaklaşık 2.5 yıl sonra 24 Ocak 1993'te Ankara Karlı Sokak'taki evinden çıkıp arabasına bindiği sırada patlayan bomba ile öldü.
Mumcu için de Maltepe Camii'nde bir tören yapıldı. Soğuk ve yağışlı havaya karşın yüzbinlerce insan "Uğurlar ölmez" diyerek yürümüş, terörü lanetlemişti.
Bu üç cenazenin de dikkati çeken bir özelliği vardı : Üç cenaze de Maltepe Camii'nden kalkmıştı.
LAİK CAMİİ
Laik, demokratik kesimler, aralarında adeta sessiz bir anlaşma yapmışlardı. Cenazelerini bu camiye götürüyorlar ve ebediyete oradan uğurluyorlardı. Sanki Maltepe laik bir camiydi.
Maltepe, laik, demokratik, Atatürkçü kesimin ebediyete uğurlanma durağı olurken, Kocatepe Camii de, devletin üst kesimindeki insanlar için aynı fonksiyonu üstleniyordu.
Ankara'nın en eski ve ünlü camilerinden Hacıbayram ise yine sessiz sedasız bir şekilde muhafazakâr kesimin uğrağı haline gelmişti. Bu kesim yakınlarının cenaze namazlarını bu camide kılıyorlardı. Hatta, RP, 1994 yerel seçimlerinde büyük bir başarıya imza atınca başta Necmettin Erbakan olmak üzere partili milletvekilleri ve belediye başkanları bu camide namaz kıldıktan sonra Ankara'da arabalarla tur atmışlar, partilileri selamlamışlardı.
GÜVENLİK ARANDI
Ankara'daki camilerin siyasi görüşlere göre bölünmesi bugün Ahmet Taner Kışlalı'nın cenaze namazıyla sona eriyor.
Herkes ömrü boyunca laiklik savunucusu olan Kışlalı'nın cenazesinin Maltepe Camii'nden kalkmasını bekliyordu. Teamüller böyle düşündürüyordu. Çünkü, Atatürkçü, laik, demokrat insanlar için Maltepe Camii'nde tören düzenlenir, devletten üst düzey bir insan ölürse onun için Kocatepe Camii devreye sokulurdu. Siyasi İslamcıların camii ise Hacıbayram'dı...
Bugünkü cenaze Kışlalı'nın ailesinin isteğiyle Kocatepe Camii'ne alınmıştı. Kışlalı'nın yaşamı boyunca savunduğu felsefeye ters düşmek için değil, hem cami avlusunun ve bulunduğu alanın genişliği hem de güvenlik sağlamanın kolaylığı nedeniyle böyle bir karar verilmişti.
Suikastın ikinci gününde tespitler
*Kışlalı 1 yıldır tehdit ediliyordu
Saldırganlar en az 2 kişi
* Bomba suikasttan kısa süre önce konuldu
*Bombacı otomobilde alarm olmadığını biliyordu
AHMET T. Kışlalı'ya yapılan suikasttan sonra yürütü-len soruşturmada dün varılan bazı sonuçlar şöyle:
TEHDİT EDİLİYORDU- Yaklaşık bir yıldır tehditler geliyordu. Bu tehditlerin Akit gazetesinin kendisini hedef gösteren yayınından sonra arttığı belirlendi.
İKİ KİŞİLER- DGM Savcısı Hamza Keleş tarafından yürütülen soruşturmada, Kışlalı'nın otomobiline bomba bırakan saldırganların en az iki kişi olduğu ve saldırganların bölgede daha önceden kapsamlı bir keşif yaptığı olasılıkları üzerinde duruluyor.
BOMBANIN KONULUŞU- Birinci olasılığa göre, teröristler bombayı bir gece önce herkes TV'de Galatasaray'ın UEFA Kupası maçını seyrederken yerleştirdi. Ağırlık kazanan ikinci olasılığa göre ise bomba patlamadan çok kısa bir süre önce bırakıldı. Bombacı çalışırken biri de gözcülük yaptı.
KEŞİF YAPTILAR- Kışlalı'nın otomobilinde alarm tertibatının bulunmaması ve evden çıkış saati konusunda saldırganlarca daha önceden kapsamlı bir keşif yapıldığı sanılıyor.
ARŞİV TARAMASI
DGM Başsavcılığı aralarında Uğur Mumcu suikastının da bulunduğu bombalı saldırılarla ilgili kriminal inceleme raporlarıyla saldırılardan sonra kayda alınan video görüntülerini polisten alarak incelemeye başladı.Bu arada, Kışlalı'ya, patlamadan sonra doğru tıbbi müdahale yapılamadığı da ileri sürüldü. Buna göre, patlamada kopan sol kola boğma yapılmadığı için aşırı kanama oldu ve Kışlalı kan kaybından öldü.
MURAT BİRSEL "Türkiye'ye bomba kondu bugün" dedi, beni konuk ettiği programda.. Haklı.. Bomba Türkiye'ye kondu, Ahmet'e değil.. O kadar belliydi ki, bunun böyle olduğu.. Hedef Ahmet olsa, o bomba, en kolay görünecek yere mi konurdu?.. Hayır bombayı koyanın Ahmet'i öldürme niyeti yok.. Ön kaputun üzerine, camın yanına koyuyor ki, arabaya gelirken görmese bile, yerine oturunca farkına varsın.. Aynen de öyle oluyor zaten.. Böyle bir ortamda, Ahmet gibi kritik bir isim ne yapar?..
Polise telefon eder, bomba imha ekipleri gelir, bombayı temizler.. Ahmet'e bir şey olmaz ama ülke karışır.. Yer yerinden oynar..
Ama katilin bilmediği bir şey var.. Ahmet aklının köşesinden geçirmiyor kendisine suikast düzenlenebileceğini.. Belki de bir sarhoşun bıraktığını sandığı kesekağıdını eline alıyor..
***
Türkiye'ye konan bombanın hedefi belli.. Bu ülkede işler ne zaman iyi gitmeye başlasa, bombalar başlar.. Hedef de özenle öyle seçilir ki, herkes, ama herkes korkuya düşsün..
Yahu Türkiye Cumhuriyeti'nde Atatürkçü olmak, laik olmak suç olur mu?.. Aslında herkesin Atatürkçü ve laik olması doğal değil mi?..
Kurbanı "Doğal"dan seçersen, dehşet panik daha büyük olur..
İki gündür izliyorum..
Devleti yönetenlere kimse, ama kimse güvenmiyor..
"Sakın ha, 'Kanı yerde kalmaz' palavraları atmasınlar, sakın ha, 'Yakalanacak' diye namus sözleri vermesinler" diyor herkes..
Millet bu lafları kaç kez duydu.. Artık kimse inanmıyor..
Bu inançsızlık içinde komplo teorileri güçleniyor..
"Devlet yakalamıyor çünkü işin içinde devlete sızanlar var. Cinayetleri belki de onlar işliyor.. Bunlar soruşturmaları bir noktada tıkıyorlar.."
Düşünün Büyük Millet Meclisi'nin soruşturma komisyonu bile engelleniyor.
Komisyon başkanı raporu devrin başbakanı Tansu Çiller'e bir türlü sunamıyor. Her defasında atlatılıyor.. Rapor bir türlü Meclis gündemine alınmıyor..
Bunlar hep tesadüf olabilir mi?..
***
Devlet bu defa suçluyu bulmak zorundadır.
Ahmet Taner Kışlalı'yı öldürenin cezasını vermek değil, kendisini aklamak için.. Bu defa da bulamazlarsa, artık bu işin içinde devletin olmadığına, çocukları bile inandıramazlar..
O zaman işte asıl halkın devlete güveni sarsılır.. O zaman işte devletle ulus arasına öyle bir şüphe uçurumu girer ki, artık ne devlette hayır kalır, ne ulusta..
Bülent Bey,
Televizyonlardaki görüntülerinize bakıyorum.. Görüntünüz bana zerre güven vermiyor.. Konuşmanız ve konuşma tonunuz da..
Korkak, çekingen, bıkkın, sinmiş bir haliniz var..
Konuşuyor ama hiçbir şey söylemiyorsunuz. Soruları duymazdan geliyor, sizden "Evet" ya da "Hayır" yanıtları beklenirken, kıvırıp kaçıyorsunuz.. Böyle zamanda başbakan kaçar mı?..
Öyle bir görüntü verir, öyle bir gürler ki, milletin içine su serper..
Siz tam hani o dedikleri "Derin Devlet" var ya.. Tam onun oyuncağı görüntüler veriyorsunuz.. Bir bant istetin ve halinize bakın.. Bugünlerde bu ülkenin istediği ve beklediği lider bu mu?..
Siz olsanız bu görüntüdeki lidere inanır, peşinden gider misiniz?..
Meclis'te Merve için gürlerken "Hah oluyor galiba" demiştim.
İkinci Merve olayında, tam tersine bir görüntü ve tutum sergilediniz.. Yargıya müdahale ettiniz.. Görevini, bu ülkenin bugüne kadarki geleneklerinden hiç farkı olmadan yapan savcı hakkında soruşturma açtırarak, gelecek için de gözdağı verdiniz..
Endişeniz belliydi.. Ülke değil.. Ne olur ne olmaz.. Refah oylarına bir jest yapalım.. Bu yüzden size artık hiç inanmıyorum..
Bu yüzden sizden, hükümetinizden süreye bağlı söz istiyorum..
Bir süre verin ve bu süre içinde çözemezseniz çekin gidin ki, başkaları gelsin ve devlet üzerine düşen bu kapkara gölgeyi kaldırsın..
Ben devletime güvenerek yaşamak istiyorum..
Bu güveni sağlayın..
Ya da gidin.. Lütfen gidin.. HINCAL ULUÇ
Güldal Mumcu'dan anlamlı ziyaret
AHMET Taner Kışlalı'ya yapılan bombalı saldırıdan sonra Kışlalı'nın evine başlayan ziyaretçi akını dün de sürdü. Ancak gelen onlarca kişi arasında birisi vardı ki çok özel duygular taşıyordu. Kışlalı'nın eşi Nilüfer Kışlalı'yı dün aynı gazetenin yazarı olan eşini benzer bir suikast sonucu kaybeden Güldal Mumcu ziyaret etti.
24 Ocak 1993'te bombalı saldırıda ölen Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu saat 11.45'te Çayyolu'ndaki eve geldi. Mumcu, aynı kaderi paylaştığı Nilüfer Kışlalı'nın yanında yaklaşık 20 dakika kaldıktan sonra ayrıldı. Mumcu çıkışta yaptığı açıklamada, "Devlet bundan önceki failleri bulamadı. Umarım bundan sonra bulur. Umarım ellerinden geleni bundan sonra gerçekleştirirler. Çünkü ellerinden bu kadar geldiğine inanmıyorum" dedi.
Gözaltına alınan Mengi sorguda
CUMHURİYET Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya tarafından Emniyet Müdürlüğü'ne bildirilen ismin, Mazlum-Der'in İstanbul Şubesi eski Başkanı Tufan Mengi'nin kardeşi matbaacı İbrahim Mengi olduğu öğrenildi. Gözaltına alınan Mengi'nin, sorgusu sürüyor. Çetinkaya, Mengi ismini bir kadınının telefon ihbarı üzerine Emniyet'e bildirmişti. Derhal harekete geçen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mengi'nin İstanbul'da matbaacılık yaptığını belirleyerek gözaltına almıştı. Bütün ipuçlarını birleştiren polis soruşturmayı derinleştirdi ve Mengi'nin sorgusuna devam edildiğini açıkladı. Ünsal ERGEL
Bomba bira kutusundaymış
KIŞLALI'YI öldüren bombanın nitelikleri netleşti. Buna göre teneke bira kutusuna yerleştirilen bomba basit elektrik aksamlı fünye sistemine sahip, bubi tuzaklı, çift anahtarlı tipteymiş. Kışlalı'nın arabasının öncamı ile kaputu arasına sıkıştırılan bombanın basit bir yöntemle hazırlandığını saptayan uzmanlar şu sonuçlara vardılar:
* Teneke bir bira kutusu dış kap olarak alınmış. İçine barut ve dinamit yapımında hammadde olarak da kullanılan Potasyum Nitrat konulmuş.
*250-300 gram kadar konulan nitratı çelik bilye ve çivi ile beslemişler.
*Basit elektrikli kablolar fünye olarak kullanılarak, pillerden çıkan kabloya iki ayrı anahtar sistemi kurulmuş.
*Bubi tuzağı denilen bu sistemde, basmak değil, basılı duran düğmenin eski haline gelmesi için paketi kaldırmak yetiyor.
*Bu tuzakta ikinci anahtar için de kurulu bir saat kullanılmış. Akrebin dönmesi ve 12'ye gelmesine ayarlanan saat bombayı taşırken emniyet supabı olarak kullanılmış.
* Paket arabaya yerleştirildikten sonra bir de gazete ile örtülmüş. Gazetenin bir parçası da iki silecek ile kaput kapağı arasına sıkıştırılmış.
*Uzaktan gazete parçası gibi gözüken bomba tahmine göre 5 saat sonraya ayarlanmış.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün arşivlerini tarayan uzmanlar, 1995 ve 1998 yıllarında Kışlalı'nın da yönetiminde bulunduğu Atatürkçü Düşünce Derneği'ne gerçekleştirilen saldırılarda aynı tür bombanın kullanıldığını saptadı.
Evren: Yakalayınca hemen asmak lazım
İZMİR'DE bir özel hastanenin açılışında Kışlalı suikastını değerlendiren 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren olay için "Vahşet" kelimesini kullandı. Bu tür eylemleri yapanların idam edilmesini savunduğu için zamanında çok eleştiri aldığını hatırlatan Evren, "Bu tek kelime ile vahşettir, bunu hayvanlar bile birbirine yapmaz. Bu tür eylemlerle hiçbir şeyi kabul ettirmek mümkün değildir. İdam cezası uygulanmıyor, kaldırılması düşünülüyor, ancak bu suikastı yapanları idam etmeyip de ne yapacağız, Bu vahşeti yapanları besleyecek miyiz" dedi.
Cumhuriyet'ten Akit için suç duyurusu
CUMHURİYET Gazetesi Yazarı ve Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya Akit Gazetesi'nin haberleri ile Ahmet Taner Kışlalı'yı hedef gösterdiğini belirterek, dünkü manşeti dolayısıyla da suç duyurusunda bulunduğunu bildirdi. Akit Gazetesi'nin dünkü sayısında, Kışlalı için "Kemalist militan" ifadesi kullanılmıştı.
|