kapat

22.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Müziğimiz nasıl kurtulur?

Bu sorunun en akla yakın cevabı "Sen önce kendini kurtar" şeklindedir ama yapacak birşey yok.. Eğer bugünkü yazıyı kurtaramazsam kendimi de kurtaramam.. Böylece Türk Sanat Müziğine hiç sıra gelmez.. Tartışmayın benimle..

Arada bir TRT'nin "Gençlerle Türk Sanat Müziği" programını izliyorum.. Hem büyük keyif alıyorum hem de bu güzelim tarzın geri plana düşmesinden dolayı yüreğim cız ediyor..

TRT Korosu'ndaki gençler bu işin neşeyle yapılabileceğini de gösterdiler.. Eskiler bu işi yaparken kendilerini "Tek Parti" yönetiminin bürokratik ciddiyetine kaptırmasalardı, belki bugün durumlar daha farklı olurdu..

Hatırlıyorum da!

O devrin sanatçıları sahneye "Kürsüye yemin etmek için gelen" milletvekili ağırlığında çıkarlardı..

Hele Safiye Aylalar'ın, Müzeyyen Senarlar'ın genç kızlığında şarkı ayakta da söylenmezdi.. Solist sahnenin ortasına oturur, saz heyeti de arkasına konan sandalyelere yerleşir.. Eserler bu şekilde icra edilirdi.

Öyle, gülümsemek, sırıtmak, yılışmak sahne adabına aykırı şeylerdi.. Şarkının sözleri neşeli bile olsa solist neşelenemezdi. Sesine özellikle ağlamaklı bir hava verirdi.. Böylece en neşeli şarkıya bile "başsağlığına gidilmiş ölü evindeki ağıt" havası getirilir, dinleyeni de helak ederdi..

BUNLARI AZDIRAN..
Sonra ne olduysa oldu.. Hepsi birden ayaklandı..

Allah günah yazmasın.. Bunları azdıran da türkücülerin ilk kraliçesi Zehra Bilir oldu.. Bir "mendil" icadı çıkardı.. Piyasayı kırdı geçirdi..

Sahnede eline aldığı mendili iki ucundan tutup "Manda yuva yapmış söğüt daaaalınaaaa.. Yavrusunu sinek kapmış gööördün müüüü?" diye cilveli cilveli salladıkça, seyirci oturduğu yerden "Aczmendiler" gibi zikre girerdi..

Zehra Bilir'in sahnedeki zerafeti ile türküsündeki mandanın uyumunu işte o mendil sağlardı..

Sonraları sahne adabı bir kere daha değişti..

Sanat Güneşimiz Zeki Müren arzı endam ettiler.. Zehra Bilir şarkıcı tayfasını nasıl ayağa kaldırdıysa, bu Zeki Müren de kılık kıyafet konusunda milleti baştan çıkardı..

Allı pullu, incikli boncuklu kıyafetler bile kesmedi rahmetliyi.. Sonunda "cinsel kimliği konusunda kararsız kalmış gladyatör" kıyafetiyle sahneye çıkıp rahatladı..

ooo

Ne var ki rahmetli Zeki Müren'in kıyafet konusunda tutturduğu ayarı, diğerleri tutturamadı.. Özellikle de yeni yetme kadın assolistler..

Onlar ne kıyafetlerdir öyle..

Bir assolistin sahne kıyafetinden, üç eve salon perdesi çıkar..

Bunun da sebebi assolist makulesinin kendisine güveni olmamasından.. Eskiden assolist olmak marifete tabi idi.. Sesin güzel olacak, müziği bileceksin. Eserlerin hakkını vereceksin.. Sahnen de iyi olacak. Birileri seni keşfedip assolist yapacak..

Devir değişti..

Şimdi assolist olmanın raconu başka.. Parasının hesabını bilmeyen bir dam budalası bulacaksın.. Sahne terminolojisinde buna "otobüs" diyorlar..

Adam parayı harcayacak, gazinolara el altından, gazete reklamları için el üstünden paralar verecek.. Hanımefendiyi assolist yapacak..

Bu durumda yeni assolistin ilk işi kendisine kat kat sahne elbisesi yaptırmak oluyor.. Böylece devreye mahalle terzileri giriyor.. Artık bunlara terzi demek de "out".. Modacı ya da stilist diyeceksiniz ki "in" olsun..

Assolist adayına akla hayale gelmeyecek bir kıyafet icat etmek bunların işi..

Eğer assolist adayı şişmansa, bu özelliğini gizleyecek yerde iyice belirgin hale getirirler..

Ona parlak kumaştan, sımsıkı fistanlar dikerler. Giyildiğinde kadının kasnak kısmı değirmen taşı gibi durur..

DAYANILMAZ AĞIRLIK..
Sahnede o haliyle yürürken görenlerin "Ulan bir çuval buğdayımız olsaydı da şu kadının altına koyup, öğütseydik" diyesi gelir..

Nasıl ki bir generalin rütbesi, omuzunda taşıdığı "çapraz kılıçlı ay-yıldızdan" anlaşılırsa; bir şarkıcının da assolist olup olmadığı üzerinde taşıdığı çiçekten anlaşılır.

Yani sahne kıyafetinin üzerinde bir yerlere kondurulan çiçek, sanatçının manevi rütbesidir.. Bu çiçek de çoğu zaman güldür..

Üstelik ne kadar büyük olursa o kadar makbuldür.. Terziler bu çiçeği nedense makul bir ölçüde yapmazlar.. O kadar abartırlar ki assolistin üzerinde hormonlu lahana gibi durur..

Eğer assolist fazla şişman değil de ne bileyim, balık etinde filansa kıyafeti daha da ağırlaştırılır.. 14'üncü Lui dönemindeki aristokrat Fransız kadınlarının giydiği ağır etekler birinci tercihtir..

Ayrıca bu kıyafete milli bir görünüm vermek için yerel motifler eklenir ve "deprem çadırı-üç etek" sentezine ulaşılır..

Ebru Gündeş gibi kilo alması imkansız olanlara ise yukarıdaki teknikler fayda etmediğinden, başka teknikler uygulanır. Genellikle açıkhava bahçelerinde kullanılan şemsiyelerden "şapka" takviyesi yapılır..

ooo

Eğer "ağırlaştırılma programına alınan" sanatçı ele avuca gelmeyecek bir tipse "modacısı" en son çareyi kullanır..

Elbisesinin arkasına bir de kocaman fiyonklu kuyruk eklenir.. Sanatçıya, yerçekimi yasasının da yardımıyla istenilen ağırlık kazandırılmış olunur..

Bence bütün bu tedbirler, Türk Sanat Müziği icra eden assolistlerin yeni yetme popçulara özenmesini engellemek için alınıyor..

Kişiliği ve fiziği güven vermeyen assolistler bu teknikle ağırlaştırıldığından, sahneye çıktıklarında popçular gibi hoplayıp zıplayamıyorlar..

Gerçi "Tuti-i mucize guyem.. Ne desem laf değil.." diye şarkıya başlayan bir assolistin, sıra "Çerh ile söyleşemem, ayinesi saf değil.." dizesini okumaya geldiğinde "Haydi eller havaya.." deyip zıp zıp zıplaması bana da normal gelmiyor..

Ama bu işte yine de bir yanlışlık var.. Nerede yapıldı onu kestiremiyorum..

Bulursam Türk Sanat Müziği'ni kurtarmış olacağım.. Aklıma kuvvet.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır