kapat

22.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Zengin bir kitaplık mı, son model bir araba mı?

Bir toplumda varılabilmiş olan son nokta, daha önceki dönemlerden arta kalmış birikimlerin de özünü toptan gösteren son bir röntgendir.

Hasan Cemal'in dünkü yazısından öğrendiğimize göre, "Eğitilmiş insan kaynağı açısından Birleşmiş Milletler'e göre dünyada hâlâ 72. sıradayız".

Herhalde daha önceleri de kendi kendini rendeleyip cilalamış özenli bir mobilyayken, gitgide keresteleşmedik.

Eğitilmiş insan kaynağı açısından dünyada 72. sırada olmak...

Yazı'yı bir yaşam aracı olarak değil, bir yaşam amacı olarak seçmiş ve bir ömrü, bizimki gibi bir toplum havuzunda kalem kağıt yüzdürmeye uğraşmakla yitirmiş kişiler için, ne kadar tuzruhlu bir saptama..

Geçenlerde üst düzey bir hekim olan Prof. Dr. Vedat Sezer'le konuşuyorduk bu konuları..

Türkiye'de bugün nüfusun yüzde 80'i okur yazar olduğu halde, neden yine de bu yeteneklerini kullanmadıklarını ve okuyup yazmayı benimsemediklerini kurcalıyorduk.

Ben kendi görüşümü çok başka bir açıdan belirtmeye çalıştım:

- 40 bin sözcüklü Türkçe'yi, sayısı 400-500'ü geçmeyen çok yoksul bir sözcük dağarcığıyla konuştuklarından ötürü, okuduklarını anlayamadıkları için okumuyorlar, dedim. Kendi dillerini okurken anlayamayınca da, yazmayı hiç kıvıramıyorlar..

Toplumların düzeyini, ortalama kaç sözcükle konuştuklarının hesabıyla da değerlendiren ve "structuralisme-yapısalcılık" diye bilenen, bir yöntem vardır...

Özellikle edebiyat alanında, bir yığın da inceleme yapılmıştır bu çerçeveye göre...

Örneğin Fransız edebiyatında en az sözcük kullanmış olan ozan, Racine'dir. Tüm yapıtlarında kullandığı sözcük toplamı 2 bindir. Victor Hugo'nun ise 20 bindir..

Osmanlı edebiyatında zengin bir dil kullandığı kabul edilen Fuzuli, 3 bin sözcük kullanmıştır.

Ahmet Haşim 2 bin sözcüğün altında kalmıştır.

Elbet Türkçe'nin zengin bir yazı dili olmayışının da birçok nedeni var.

Bir kez Osmanlıca yapay bir dildi ve halkın dili değildi. Türkçe halkın diliydi ama, kimse okuma yazma bilmediği için, nerdeyse "Genç kalemler" dönemine kadar, yazı dili olamamıştı. Yazı dili olamayınca da, kendi kendini damıtıp, sözcükler arasındaki ince farkların billurlaşmasına geçememişti.

Örneğin "kızmak", "öfkelenmek", "hırslanmak", "sinirlenmek", "tepesi atmak", "gözü dönmek" türünden deyimler arasında hiç mi ince anlam farkları yoktur?..

"Güzel", "hoş", "şirin", "çekici", "şuh" falan da öyle...

Hangimiz günlük dilde "sevmek"le "beğenmek" arasındaki farkı bilinçli kullanırız?

İstanbul'un alınışıyla, matbaanın icadı hemen hemen aynı tarihlere rastlar. Türkler arasında bir anket yapsanız:

- Matbaayı icat etmiş olmayı, İstanbul'u almış olmaya yeğler miydiniz, diye...

Sanırım ki, yanıtların yüzde yüzü:

- Hayır, olacaktır...

Ve yine sorsak:

- Zengin bir kitaplığınız olmasını mı yeğlerdiniz, yoksa son model bir arabanız olmasını mı?

Yanıtların çoğu ikincisi üstünde yoğunlaşmayacak mıdır?

Eğitilmiş insan kaynağı açısından dünyada 72. sırada olunca, yaşam kalitesi açısından da 80. sıraya düşmek kaçınılmaz oluyor.

2000'e de böyle bir düzeyde giriyoruz işte...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır