Birinci konumuz Avrupa Birliği Komisyonu'nun, iki ay sonra Helsinki'de yapılacak olan zirve toplantısında Türkiye'nin aday ülke olarak tanınmasını önerme kararı alması..
Bu sürecin başlayıp sonuçlanması, yani Türkiye'nin tam üye olması ise artık hem bize, hem onlara kalmış bir şey.. AB, bu süreç içinde, Türkiye'deki standartların yükseltilmesi için çalışacak.. Türkiye'de çıtanın yükseltilmesi için uğraşacak.. En basit örneği ile, ülkemizde artık üstü açık kamyon görülmeyecek. Leş gibi egzos gazı çıkartan Belediye otobüsleri dahil hiçbir araç trafiğe çıkamayacak.. Çevre kirliliği yok..
Aklınıza gelen her konuda Türkiye, AB standartlarına yükselme mecburiyetinde.. Örneğin Milli Eğitim, örneğin Sosyal Sigortalar A'dan Z'ye yenilenecek.. Enflasyon tek rakama inecek.. İhalelerde rüşvet ortadan kalkacak.. Vergi kaçırılamayacak.. Devlet soyulamayacak.. İnsan Hakları Avrupa ölçülerine getirilecek.. Azınlıkların sorunları çözülecek..
"Bütün bunlar bizde hayal.. Yıllardır kamyonların kasalarını kapalı hale bile getiremeyen bir ülkede bütün bunlar olmaz" diyebilirsiniz..
Moses'a yakın olan Washington'daki bazı Amerikalı dostlarımız "Umutlu gidiyor" dediler..
Bu turun sonunda Moses, ülkesine dönecek ve durumu gerek Clinton, gerekse BM Genel Sekreteri'ne anlatacak.. Ve her şey belli olacak.. Demek istediğimiz şu ki, Türkiye için son derece kritik bir gezi bu..
Bu arada hemen hatırlatalım ki, AB Komisyonu, Kıbrıs'ın tam üyeliğini, adanın bölünmüşlüğünün çözülmesine bağlamış görünüyor.. Bu durumda Denktaş, tam üyeliği çok isteyen Klerides'ten, oldukça fazla taviz koparabilir..
Enerji işlerindeki saçmalıklara müdahale eden Cumhurbaşkanı Demirel acaba, Kıbrıs'a da müdahale etmeyi düşünür mü?
Kıbrıs konusu ülkemizde en çok başlı olan konu durumunda.. Bu işin tek bir sahibi yok.. Zaman zaman Demirel ve sürekli Ecevit, Şükrü Sina Gürel, Dışişleri, Genelkurmay herkes işin içinde.. Oysa işin gerçek sahibinin Dışişleri Bakanlığı olması gerekiyor.. Ama ülkemizde olmuyor..
Türkiye ne zaman çözümü gerçekten isteyen siyasi kadrolarla yönetilse, Denktaş hemen ya muhalefeti adaya davet ediyor, ya da kendisi Türkiye'ye gelip, Türk kamuoyuna oynuyor.. Denktaş çok usta bir siyasetçidir..
Bütün mesele, Ankara'nın, AB adaylığı ile ayağına kadar gelen bu fırsatı kaçırıp kaçırmayacağı.. Kı brıs sorununun çözülmesinin gerektiğine inanması bile Ankara'yı hareketlendirecektir.. Çözümsüzlüğü savunanların bu kez yenilmesini bekliyoruz.. 65 milyon Türk insanı için bekliyoruz bunu..