Avrupa: Boğaza tıkanan lokma!
Sanki Avrupa'nın hiç bir değeri yoktur. Sanki Avrupa'nın önemi bizim ona yüklediğimiz değerdir. Değerli ve önemli olan biz olduğumuz için hiç bir ön kefaret istemeden Avrupa Topluluğu'na alınacak adayların içine koydular. İte kaka adam edecekler. Yirmibirinci yüzyıla hazırlayacaklar.
Boğaza tıkanan lokma...
Biz adam olmayacağız..
Küreselleşme... Globalleşme....
Bizi adam edecek...
Çünkü dünyanın ileri ülkelerini modern teknolojiyi kullanarak yaptığı dev üretimi emecek zenginleşmiş Türklere ihtiyacı var. Türkler ne kadar zenginleşirse globalizm için iyi... Çünkü Türkün iştahı yüksek fakat parası yok. Ah bir de parası olsa!
Seyret sen o zaman tüketimi!
Ve böylece Türkler hem zenginleşip, hem demokrat olup, hem yontulup yontulup uygarlaşarak darbekolik Pakistan grubundaki ülkeler içinden çıkıp Avrupa'nın huzuruna çengellenecek. Ve devletteki hantallıkla hımbıllığı da ve açık veren bütçelerden denk bütçe yapmaya geçişi de Türk halkının kendisi değil bu globalizm yapıverecek.
***
Ne güzel hayal...
Tıpkı dış geziye çıkan Başbakan'a Amerika para verecek, biz oturup yiyeceğiz türünden hayaları burulmuş beklenti gibi...
Pörsümüş bir ruh hali...
Zehirli rahatlık...
Adam edilmeyi dışardan bekle!
Ey aklı başında adamlar. Lütfen görün: Hayat bize tersini söylüyor. Türkiye dersini iyi çalışmadığı sürece globalizm, küreselleşme, Avrupa sadece "nasihat vermeye..." sonra da kendi işine devam etmeye bakıyor.
Size rakamlar sergileyeyim:
Türkiye Avrupa Gümrük Birliği'ne 5 Mart 1995'de girdi ve antlaşma 1 Ocak 1996'da yürürlüğe girdi. Dört yıl geçti. Ne oldu bu dört yılda?
Yıl 1995...
AB'nin bize sattığı:
17 milyar dolar.
Bizden aldığı:
11 milyar dolar.
Yıl 1996...
AB'nin bize sattığı:
23 milyar dolar.
Bizden aldığı:
11.5 milyar dolar.
Yıl 1997
AB'nin bize sattığı:
25 milyar dolar.
Bizden aldığı:
12.2 milyar dolar.
Yıl 1998:
AB'nin bize sattığı:
24 milyar dolar.
Bizden aldığı:
13.5 milyar dolar.
Bu tabloda; AB'ye yapılan ihracat ile ithalat verileri yuvarlanarak verilmiştir. Fakat gidiş ortadadır. Gümrük Birliği'ne daha çok mal alalım fakat aynı miktarda da mal satalım, rekabet gücümüz gelişsin, firmalarımız marka üretsin, biz Avrupa'nın fason imalatçısı olmaktan çıkalım, sadece tekstil, gıda gibi katma değeri düşük ürünler değil, makine, bilgiyasar, ileri teknoloji ürünleri de satalım diye girdik değil mi?
***
Ey aklı başında insanlar!
İşte yukarıda tablo.
Bakın, eğilimi görün.
Türkiye Avrupa Gümrük Birliği'ne girdi ve her yıl aldığı mal artarken sattığı mal aynı kaldı. Ve Türkiye'nin toplam dış borcu da geldi 100 milyar dolara dayandı. Demek istemiyorum ki, Avrupa Gümrük Birliği'ne girmekle Türkiye kötü yaptı. Hayır iyi yaptı... Kendisini ileri ekonomilerle yarışa soktu... Fakat Avrupa, yani globalizm ya da küreselleşme her neyse bizim devleti yönetenlerin hımbıllıkla, hantallığını ve hayaları burulmuş pörsük ruh halini silip atamadı.
Çünkü derdi değil...
O sana satmaya bakıyor...
Fakat Türkiye niçin yapamadı: Çünkü 4 yıldan beri gümrük kanununu Avrupa'ya uyumlandırıp gümrük sistemini modernize edemedi. Avrupa'nın teknik mevzuatına uyacak altyapıyı kuramadı, yasal düzenlemeleri yapmadı. Dört yıldır Meclis'te yasa tasarısı bekliyor, çıkartamadı ve sanayiciyi rekabete iteleyecek tarafsız, bağımsız, bağlantısız Türkiye Akreditasyon Kurumu'nu (TÜRAK) kuramadı. Türkiye'nin içerde işsiz sayısı sürekli artıyor, ithalatı da alev alev şişiyor fakat 18 aydan beri İthalat Genel Müdürü bile yok. Türkiye, kendi sanayicisini rekabetçi yapma niyeti yoksa globalizm ne yapsın?
Ey akıllı insanlar...
Lütfen görün.
Avrupa teknik bir olay...
Yepyeni bir siyaset...
Yepyeni bir hukuk...
Yepyeni bir adalet..
Yepyeni bir ekonomi...
Yepyeni bir sistem ve hergün şartlara göre hemen yenilenen bir sistem. Türkiye'nin hımbıl, hantal yönetimini sarsıp, sallamadıkça biz Pakistan grubundaki ibiş ülkeler kategorisinden nasıl çıkarız?
