FARUK TÜRKOĞLU
21. Yüzyıl'da yaratıcılık, katılımcılık ve girişimcilik ön plana çıkacak. Vitrinde sanayi değil, hizmetler sektörü olacak. Çalışanlarla, müşterilerle ilişkiler önem kazanacak. Bu konularda doğal yetenekleri daha fazla olan kadınlar, iş hayatının doruklarına daha hızlı yükselebilir.
Üniversite öğrencileri içinde kızların payı 20 yılda yüzde 26'dan yüzde 41'e yükseldi. Üniversite mezunları içinde kızların payı son 10 yıllık dönemde her yıl ortalama yüzde 13.3 arttı. Erkeklerdeki artış oranı bu oranın beş puan altında. Önümüzdeki 10 yılda ticaret ve bankacılık gibi sektörlerde çalışan kadınların oranı yüzde toplam 55 oranında artacak. Ereklerde beklenen artış oranı ise bunun yarısını bile altında ve yüzde 22 dolayında. Doğurganlık hızının düşüşü, ev işleri için gerekli makinelerin yaygınlaşması, kadınların boş vaktini artırıyor.
Bu rakamlar çok güzel ama iş hayatına atılınca tablo değişiyor. Kadınların istihdamı genellikle firmaların alt ve orta kademelerinde yoğunlaşıyor. Doruklara göz koyan kadın, kafasını Amerikalılar'ın deyimi ile bir cam tavana (glass ceiling) çarpıveriyor.
Bazı kadınlar engellerle boğuşmayı bırakıp evine kesin dönüş yapıyor. Bazıları "Eziliyoruz, hakkımız yeniyor" diyerek kurban rolünü oynuyor.
Bir bölüm kadın profesyonel ise, oyunu erkeklerin kurallarına göre oynuyor. Bu kez karşımıza erkeklerden daha gaddar ve acımasız yöntemlerle kariyer mücadelesi öneren kadınlar çıkıyor.
Durum Amerika ve Avrupa ülkelerinde de pek farklı değl. ABD'de çalışanların yüzde 46'sı kadın ama üst yönetimde kadınların oranı yüzde 3'ü aşmıyor. Kadife eldivenin altındaki demir yumruklara orada da sık sık rastlanıyor.
Cam tavan konusunda ilk umut ışığını feministlerin anası Betty Friedan yaktı. Friedan 1980'lerin başında kadınlara ileri komutunu şu sözlerle verdi: "Yeni dönemde iş dünyasının en çok ihtiyaç duyduğu nitelikler, katılımcılık, yaratıcılık ve yeni fikirlerdir. Bu ihtiyacı da en iyi şekilde, cinsiyetlerine has özellikler nedeniyle kadınlar karşılayabilir. Mücadeleyi bırakmayın, erkekleşmiş tavırları terkedin ve kendi yönetim stilinizi geliştirin". Bu işaretin ardından cam tavanı parçalamaya yönelik fikir ve eylemler, dalga dalga yayıldı. Prof. Judy Rosener, 1990 yılında yönetim dünyasının en saygın dergisi olan Harvard Business Review'da yayınladığı "Kadınların Yönetim Stili" adlı makalesinde şu görüşleri savundu.
- Kadınlar, yönetim işlevinde farklılıklarını, kendi cinslerin özelliklerini kullandıkları takdirde erkeklerin başarısını yakalayabilir hatta onları geçebilir.
- Erkek yöneticiler, daha çok emir-komuta zincirine, hiyerarşiye ve "emir demiri keser" kuralına inanır. Kadınlar ise, ellerindeki kudret ve bilgiyi paylaşmayı esas alan "interaktif" bir yönetim stiline daha yatkındır. Zaman otoriter yönetim tarzının aleyhine, katılımcılığın lehine işlediği için, gelecek kadın yöneticilerin olacak.
- Kadın doğası itibariyle olaylar ve faktörler arasındaki ilişkileri erkeklerden daha net bir şekilde sezer ve görür. Kadınlar, olayın bütününü daha iyi kavrayabilir. Erkekler ise sezgisi yerine daha çok mantığının ve deneyiminin sesini dinler. Günümüzde değişimi anlamak, mantıktan çok sezgi ile mümkün olduğu için kadınlar bu alanda da avantajlı.
- 21. Yüzyıl'da, bankacılık ve ticaret gibi alanları içeren hizmetler sektörü sanayiden daha hızlı gelişecek. Bu sektörde müşteriye odaklanma, kaliteli ve hızlı servis çok servis önem kazanacak. İnsanlarla ilişkiler ve pozitif motivasyon konusundaki yetenekleri zaten genlerinde mevcut olan kadınlar, gelecek yüzyılda ön plana çıkacak.
Rosener'in ve onun takipçilerinin görüşleri üzerindeki tartışmalar henüz sona ermiş değil. Ancak bir nokta şimdiden kesin gibi: Nüfusun yarısını oluşturan kadrınların, iş dünyasına, sivil toplum örgütlerine ve siyasete, kendi cinslerinin tüm olumlu özellikleri ile ağırlıklarını koymaları hem nicel hem de nitel yararlar sağlayacak: Daha fazla sayıda yönetici adayı ekonomi için büyük bir zenginlik oluşturacak. Kadınların, insancıl, katılımcı, sezgisel, gözlemci yönetim stilleri ise, toplumdaki çirkinlikleri ve verimsizlikleri zamanla azaltacak.
Kendi yönetim stilinizi geliştirin: İçinizden ve genlerinizden gelen sesi dinleyerek, kadınlara has, sıcak, interaktifliğe, diyaloğa gönüllülüğe dayanan bir yönetim stili geliştirmeyi hedefleyin. Bu işte başarılı olduğunuz ölçüde, sizi arkadan hançerleyen kadınların sayısı ve astınız olan erkeklerin direnci azalacak.
Edilgen olmayın: Erkeklerin gereksiz bulduğunuz alışkanlıklarına kafayı takmak yerine, siz de kendi alışkanlıklarınıza öncelik verin. Örnek: Erkeklerin kaba ve anlamsız gördüğünüz futbol maçlarına yönelen merakını, gece-gündüz eleştirmek yerine siz de daha "nezih" bulduğunuz sporlarla ilgilenin.
Kalıcı bağlantılar kurun: Sosyal ve iş ilişkilerinizi kokteyllerde kartvizit dağıtarak değil, daha kalıcı bağlantılarla kurmaya çalışın. Sosyal faaliyetlere daha fazla zaman ayırın.
Gözlemleriniz çok önemli: Çocuklarınızdan geleceğin ipuçlarını öğrenebilirsiniz. Çarşıda, pazarda tüketici talebindeki farklılaşmayı sezebilirsiniz. Söyleşiler, toplumla bağınızı canlı tutar.
Olmadı mı işi bırakın: İstediklerinizi gerçekleştiremediğinizde işi eve kesin dönüş yapmamak koşulu ile bırakın. İstatistikler, bu konuda kadınların erkeklerden daha cesur olduğunu söylüyor.