Her yılın Ekim ayı ortasında yaşanan bütçe-hedef sendromu bu yıl toplumda ve ekonomide daha şiddetli rahatsızlıklar ortaya çıkarabilecek. 2000 yılı bütçe tasarısı ve makroekonomik hedeflerinin belirlenmesi diğer yıllardan şu üç neden dolayısıyla daha zor:
*Gelir dağılımında, 1994 Krizi'nden bu yana bir iyileştirme yapılamadı. 2000'de de maaş ve ücret artış oranları, enflasyonun altında kalırsa, toplumsal gerilimler artabilecek.
* Dünya ham petrol fiyatları ve dolar-mark paritesi bugünkü düzeylerinde kalırsa, enflasyondaki gerilemeyi sürdürme imkânı var. İş dünyasında enflasyon tahminlerinin yüzde 40'ın üstünde belirlenmesi, bu şansın kaçırılmasına yol açacak.
*Enflasyonu düşürmeye yönelik deflasyonist bir bütçe yapıldığında, canlanmanın gecikeceği endişesi de epey yaygın. Resesyonun üçüncü yıla sarkması, ekonominin dinamizmini iyice kurutacak ve ekonomik ve sosyal dengeleri zorlayacak.
İş dünyası geçmiş yıllarda enflasyon hedefi ile gerçekleşmeler arasındaki farkı düşünüp, programlarını yüzde 50'lik orana göre yapıyor, İşadamları son 12 yılla enflasyon hedefi ile gerçekleşme arasında ortalama 28 puan farka bakıp gardını almak istiyor. Ancak enflasyondaki gerileme biraz da dış faktörler ve IMF desteği sayesinde sürdüğü takdirde, yüzde 50'ye göre 2000 programı yapan firmalar pazar payı kaybedecek. Daha cesur yerli firmalar, ürünlerine yüzde 35 dolayında zam yaptığında yüzde 50'yi tahmin edenlerin ciroları azalacak.
Diğer taraftan hesaplarını, yüzde 30-40 arasında enflasyonuna göre yapanlar, fiyat artışlarının yüzde 50-55'lerde kalması durumunda sermayenin erimesine engel olamayacak.
Bu durumda en iyi yöntem ikili senaryo yapmak olabilir. Birinci senaryoda, TEFE 2000 sonu tahmini yüzde 45 ile 55 arasında alınabilir. Ancak enflasyonun yüzde 35 ile 45 arasına inmesi intimaline göre de hesap-kitap yapıldığı takdirde, işletmeler küçülmekten kurtulabilir.
FARUK TÜRKOĞLU