  
Ağır fatura
BELEDİYELER belki de Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik darboğazından geçiyor. Hepsinde borç gırtlakta. Bunun birkaç nedeni var.
İLLER Bankası belediyelere kaynak aktarımını kesti. Emlak Vergisi oranlarının binde 4'den binde 1'e düşürülmesi yüzde 52'lik gelir kaybına yolaçtı. Çevre Vergisi artışı enflasyon oranının gerisinde kalınca yüzde 40'lık bir kayıp da buradan doğdu. Harçlarda da enflasyon oranında artış yapılamadı.
BÜTÜN bunlar üstüste gelince belediyelerin kasaları kuruyup tamtakır oldu, "büyük kriz"in girdabına düşüldü.
TÜRKİYE'nin en büyük kenti olan, dünyanın da sayılı megapolleri arasında yeralan İstanbul'a bu kriz en ağır faturayı çıkarıyor. Bazıları, üstüne üstlük, deprem yıkımının kahırlı sonuçlarıyla da uğraşmak durumunda olan İstanbul belediyeleri bırakın hizmet vermeyi, personel ücretlerini ödeyemiyor. İçlerinde bazıları var ki tamamen havlu attı; günü kurtarmaya uğraşacak güçleri bile kalmadı.
ELİ kolu bağlı belediyelerde hizmetin durmasının bedelini İstanbullular, her geçen gün biraz daha korkunçlaşan boyutlarda ödemeye başladı.
İSTANBUL'da belediyelerin düzenli toplayamadığı çöpler halk sağlığını tehdit ediyor. Çöplüklerde, kanalizasyonlarda ilaçlama yapılamıyor; üreyen haşere ve fareler kente yayılıyor. Büyükçekmece, Kurbağalıdere, Kamil Abduş, Küçükçekmece gölleri, Altınşehir, Ayamama Deresi, Haliç, Ayazma ve Kemerburgaz'ın dev "haşere, fare ve mikrop üreme alanları"na dönüştüğü gözleniyor.
BATILI ülkelerde artık adı bile unutulan bazı hastalıklar bu çarpıklık yüzünden İstanbul'da hortluyor. İl Sağlık Müdürlüğü saptamalarına göre, son birkaç ay içerisinde resmi kayıtlara 13 dizanteri vakası geçti. Tamamen pislik ortamına bağlı olan bu korkunç mikrobik hastalık, özellikle okullar gibi insanların toplu halde bulunduğu mekanlarda çok çabuk yayılıyor.
GÖRÜLDÜĞÜ gibi belediyelerin çaresizliği İstanbul'u "halk sağlığı ve güvenceli toplumsal yaşam" açısından, "ortaçağ karanlığı"na sürüklüyor.
ANKARA'nın ise acelesi yok; çözüm için henüz parmağını kıpırdatmış değil.
|