Yazılarda giriş, gelişme ve sonuç bölümleri mevzuunu hâlâ tam belleyemedim midir nedir, siz neye "maaşallah" denecek, hâlâ onu bilmiyorsunuz mesela. E, bilemeyin, böylece yazının gerilimi artar. Bütün pazar gevşek gevşek oturuyorsunuz zaten. Öte yandan yazı şanslı olanlarınızın elinde şu an. Hadi bakim kendinize gelin! Bi dakka; "Mevzuya gir mevzu nedir?" diye tepinerek saçlarınızı havaya dikin demedim.
Vücut gevşeklikten, birdenbire "yay gibi gerilme" pozisyonuna bu hızla girerse sizin daha çok işiniz var demektir. Şimdi hemen eski sakin hâlinize dönün "hınk" diye gitmeden. İyi misiniz? Ben de... Ben de çok iyiyim hamdolsun.
Yeni bir yaşıma daha girdim geçenlerde. "Bir yaşıma daha girdim" deyimiyle "buyurun cenaze namazına" deyimi arasında geçip gidiyor ömrümüz. Onu fark ediverdim doğumgünümde "zınk" diye.
O zaman hiç terüddütsüz bu pazarın konusu da bu olacaktı bu durumda (bana üç tane "bu" fazla, isteyene dağıtabilirim!).
Görenler neye "maaşallah" diyecek, hafiften bu konuya girmek lâzım gelir. Neye olacak? Bana. Yeni yaşım için telefonda babam; "Bu yaş tam ihraz ettiğin yaş senin," dedi. Tamam biz de kullanıyoruz eski laflar ama inan olsun bu sefer çuvalladım. "Ne ola ki bu ihraz?" diye soracak oldum babama.
O da birden açıklayamadı, ikimiz birden elimizdeki telefonları açık bırakarak, sözlüklere koşuştuk. Ben önce davrandım. Baktım ihraz etmek, "kazanmak, elde etmek, erişmek" anlamında imiş.
Bizim de ilkokulda yaptığımız gibi cümle içinde kullanılmış. Atilla İlhan'ın bir şiirinden alıntı yaparak; "Ölenler şehitlik mertebesini ihraz eder," diyor. Örnek doğumgünüm için pek uygun kaçmasa da yukarda verdiğim "cenaze namazı" örneği ile uyumlu durdu aslında.
Yıllarca yaşımı uluorta söylemedim. Söylemedikçe tahminlerin iki ucundaki kefe bir o yana, bir bu yana ağırlaştı durdu.
Ben sıkılıp; "Artık karar kıldım, söölicem," dedikçe annem; "Ne gerek var kızım?" deyip, tekrar tekrar yaptığı hesaplarla en az üç yaş kazandırdı durdu bana! (Olumlu anlamda tabii) Unutup unutup anneme sormak en iyisi idi. Makâleler bile yazdılar amcam yaşındaki yetkili (!) ağızlar. Kimsenin bilmediğini bilmek iyi bir şeydir ya, hem sanki ben küçükken onların kucağına işerdim. Abesti yani. Yaşlanmanın iyi yanı, yaşadığın sürece birilerinin her daim senden küçük olduğunu bilmenin keyifsizliği yanında birilerinin de her daim senden büyük olduğunu bilmenin keyfidir.
Kendimi iyi hissediyorum... (Ağzınızla mucuk yapıp, kulağınızı çekerek tahtaya vurdunuz mu?) Ölmeye umarım daha vardır. "Olmak" iyi bir şey zira. Ölüm korkusu değil, ölmenin zamanının ilerde olduğunu ummak.
Bu zahiri dünyada kalmanın gayet hoş yanları mevcut zira. Neyin ne olduğunu şavullayana dek geçip gidiyorsun. Hiçbir şeye tam vakıf olamadan üstelik.
Yolunda gitmezlere kafa yorup, çalışıp çabalarken, bu aldanma sürecinden kâm almak yapılabilecek en iyi iş olsa gerek. Hadi size iş çıktı bu kadar iş arasında! Alın size pazar bulmacası: Kaç yaşına girdim?
Siz mi bana soruyorsunuz? Yalan yanlış hesaplanmasına mani olmak için doğumgünlerimi uluorta kutlamamaktan, üzerine "yazı" yazıp üstelik "bulmaca sorunuz" olarak size sunmak hâline geçiş yaptığıma göre yaşlanmayı es geçip, büyüme fırsatlarını değerlendirip, çocuk kalmaya karar verdim demektir. Hem her yıl değişiyor bu yaş dediğin; siz en iyisi anneme sorun.