|
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr
)
|
Gazeteci şakası
Devlet Büyüklerinin dış gezileri genellikle "soğuk" havada geçer. Çünkü herşey kurala bağlıdır, yeme, içme, yatma, ziyaret saatleri saniyesi saniyesine belirlenmiştir. Bu arada her gazeteci de "özel" bir haber yakalamak için olaganüstü bir gayret sarfeder.
Dış geziler böyle olunca, özellikle gazeteciler havayı bir parça yumuşatmak için zaman zaman "muziplikler" yaparlar. Hazır Başbakan Ecevit Amerika gezisine çıkmışken, Yavuz Donat'dan dinlediğim bir anıyı aktarmak istiyorum. Rahmetli Özal, Başbakan olduğu sırada Amerika'da. Kaldığı otelin önündeki "parlak renklerle bezenmiş" üniformalı görevli Özal'ın kim olduğunu biliyor haliyle. Bu nedenle Özal girip çıkarken "selâma duruyor" ve "Welcome Mr. Prime Minister" ya da "Good Morning Mr. Prime Minister" diyor. Yavuz Donat iki gün tekrarlanan bu manzarayı izledikten sonra kapıdaki parlak üniformalı görevliye "Bizim Başbakana hergün aynı şeyi söylüyorsun. Bir kere de hatırını sor, sağlığını sor, bunu da Türkçe söyle" diyor. Görevli "İyi de ben Türkçe bilmiyorum ki" karşılığını verince Donat "O kolay, ben sana (Sağlığınız nasıl efendim) cümlesinin Türkçesi'ni öğreteyim, sen söyle, Başbakanın da hoşuna gider" diyor. Görevli seviniyor, Yavuz Donat da bir kağıda "Bana kelek yapma" yazıyor. Sonra da bunu görevliye uzatıp "Başbakanı görünce böyle söyle" tembihini yapıyor. Görevli Özal'ı görünce yine selâma duruyor ve "Welcome Mr. Prime Minister" dedikten sonra sesini "gururla" yükselterek "Bana kelek yapma" diyor. Şaşıran Özal'ın tepkisi "What" oluyor. Görevli sözlerinin anlaşılmadığını sanarak ve bu kez daha yüksek sesle "Bana kelek yapma" cümlesini tekrarlıyor. Özal bunu duyunca hemen Yavuz Donat'ın aralarında bulunduğu gazetecilere dönüyor kafasını sallamaya başlıyor ve o an Özal dahil herkes kahkahayı patlatıyor.
Çok renkliydi Özal.
Biraz da sağlık
Okurlardan sürekli sorular geliyor, bazı hastalıklarla ilgili bilgi istiyorlar. Özellikle iki hastalık var ki, isimleri de tuhaf olduğundan pekçok kişi bilmiyor. Her nedense öğrenmek için herkes çok hevesli.
Alzheimer
Bir beyin hastalığı. Bir çocuk doğduğu andan itibaren nasıl zihnini her gün daha fazla kullanmayı öğreniyorsa, Alzheimer hastalarında da bunun tam tersi meydana geliyor. Onca yıl öğrenilmiş bütün isimler, mekanlar, yüzler, nesneler, kelimeler sanki teker teker beyni terkediyor. Alzheimer hastaları, belleklerinin yanısıra, dikkatlerini, ilgilerini, öğrenme yeteneklerini veya konuşma becerilerini kaybediyor. Daha kırılgan, daha içine kapanık ve saldırgan oluyorlar. Yalnız kalmaları sakıncalı.
Parkinson
Beyindeki bazı sinir hücrelerinin bozulmasına bağlı bir hastalık. El ve kol hareketlerinin sağlanmasında bozulmalar, parmakların para sayar gibi kasılma, bacaklarda sertleşme ve hareket kısıtlılığı görülüyor. Yüz maske gibi oluyor, yürüyüşler hızlı hızlı ve ani duruşları tipik oluyor. Elde titremeler olduğu için kendi başına yemek bile yiyemiyor, su içemiyor, idrarını tutamıyor. Düşünce dağınıklığı, yakın zamanı hatırlıyamama, unutkanlık gibi sorunlar ortaya çıkıyor.
Sepetçiler Kasrı
Celal Çapa İstanbul gece hayatının önemli isimlerinden biri. Özellikle İstanbul sosyetesine uğrak yerleri açmakta üstüne yok.
Bugüne dek sayısız lokanta ve gece kulübü açtı, hepsi de tıklım tıklım doldu. Celal Çapa açtığı yer zirvedeyken her seferinde yeni yer arayışlarına girdi ve hep eskisinden daha mükemmelini buldu. Bunun bir mantığı var herhalde. Cebinde parası olanlar sürekli değişiklik istiyorlar. Yeni yerler, yeni yüzler görmek istiyor, yeni yemeklerin tadına varmayı düşünüyorlar. Celal Çapa bu arayışın uç noktası. En ilginç ve değişik yerleri bulup hizmete sunuyor.
Celal Çapa'nın son buluşu tarihi değeri olan Sepetçiler Kasrı. İstanbul sosyetesinin çok çok uzun yıllardır gitmeyi unuttuğu, Sirkeci, Sarayburnu'ndaki Sepetçiler Kasrı müthiş dekoru ve tarihsel atmosferi ile bir anda İstanbul'un gözdesi oldu.
Sepetçiler Kasrı adını sepetten alıyor. Osmanlı Padişahı Deli İbrahim boş zamanlarında sepet örmekten hoşlanırmış. Bu nedenle Topkapı Sarayı'nın uzantısı bir köşk olan bu binada Deli İbrahim sepet örermiş. Adı bu nedenle Sepetçiler Kasrı olarak kalmış. Kasrın altyapısı Bizans'a ait. Deli İbrahim zamanında üstü inşa edilmiş. Sultan 3. Selim ise burada saz alemleri düzenlemiş. Kasır Cumhuriyet döneminde ecza deposu olarak kullanılmış. Bir ara Basın Merkezi olan binanın en üst katı şu anda Uluslarası Basın Merkezi.
|
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|