Açık pozisyona devam
Parada rahatlama umudu 2000'e doğru kayıyor. Açık pozisyon miktarındaki düşüş zorunluluğuna rağmen, bankalar "devam" diyor
Heyecanla beklenen IMF-Dünya Bankası temasları sona erdi. Toplantılardan çıkan özet sonuç, IMF anlaşması için 2000 yılı bütçesinin kilit hale geldiği oldu. "Bütçenin onaylanması, yani IMF ile anlaşma, bu da eşittir yabancı yatırımcı" denklemiyle hareket eden piyasalar da tüm ilgilerini bütçe çalışmalarına yöneltti.
Geçen haftanın önemli gelişmeleri arasında, Hazine'nin son çeyreğe ait iç borçlanma programı da vardı. Kamu kuruluşları hariç net 4.7 katrilyon ödeme yapacağını açıklayan Hazine, 4.5 ile 5.5 katrilyon aralığında borçlanma planını sundu. İtfanın üzerinde borçlanmanın sinyalini veren bu program, ilave kaynak gelmediği sürece para sıkışıklığının devam edeceğini gösteriyor.
Geçen haftanın son günlerinde belli olan bu gelişmeler sırasında bono piyasası yatay seyretti. Faizin göstergesi niteliğindeki 23 Ağustos 2000 vadeli tahvilin oranı bileşik bazda yüzde 94-96 aralığında dalgalandı.
Döviz ise Cuma gününe kadar alıcılıydı. Yaklaşık 500 milyon dolarlık müdahale yapan Merkez Bankası, 1 Ekim'de yeniden alıma geçti.
Rasyo zorunluluğu
Eylül'de Merkez Bankası'nın Hazine'ye sattığı dövizlere rağmen 8 milyar doların üzerindeki fazla pozisyonunu koruduğunu görüyoruz. Aslında geçen ay bankacılık sisteminin net döviz alıcısı olması beklenirdi. Her ne kadar yoğun gündem nedeniyle gözden kaçsa da 30 Eylül, bankaların açık pozisyon rasyolarını sermaye tabanlarına oranla yüzde 20'ye çekmeleri gereken son tarihti.
Mali sistemdeki riskin azaltılmasına yönelik uygulanan bu kurala pek fazla uyulduğu düşünülmüyor. Rasyolar tutsa da açık pozisyonun yurtdışındaki iştirak veya bankalar tarafından taşındığını, fiktif vadeli işlemlerle saklandığını aslında herkes biliyor.
Neden?
Bunun nedeni ise basit. Çünkü kamu kesimi açığının kapanması için bankaların Hazine'nin sattığı bono ve tahvilleri alması gerekiyor. Bankalar da bu uzun vadeli aktifleri ancak açık pozisyonla fonlarlarsa para kazanabiliyor. Sarmal böyle devam ederken, Merkez Bankası'nın döviz rezervleri de 20 milyar doların üzerindeki seviyesini koruyabiliyor.
IMF anlaşmasının zamanına yönelik beklentiler en erken Kasım'ı gösteriyor. Bu tarihten sonra da 2000 yılı sorunu nedeniyle yabancıların çok fazla risk almayacağı düşüncesi var. Kısacası rahatlamanın 2000'e sarkması, sistemin bir süre daha miktarı ne kadar olduğu bilinmeyen "açık pozisyona ve riske devam" diyeceğini gösteriyor.
NADİN TAŞCIOĞLU
|