Başkan Clinton Başbakan Ecevit'in karşısında koltuğa yarım oturdu, bizimki ayakta diye Türkiye'nin dengesi bozuldu.
Sonuçta bir algılama meselesi...
Yarım oturmayıp da ayakta olsaydı ne olacaktı?
O resmi hayal edin...
"Başkan Clinton, Başbakan Ecevit'e yukarıdan baktı!"
Hadi bakalım buyrun buradan yakın...
Göz teması var, samimi bir hava var ve kültürel farklar var, o kadar.
Bu resimden bu denli alınmak, şekle bu kadar takılmak yerine Amerika'dan ne umduk da ne bulduk diye "Büyük resme" bakmak daha doğru olacak sanki...
Uzmanlar resmi yorumladıklarında burada -bize ters gelen yanları olsa da- Amerikan samimiyetinin yansımasını görüyorlar.
Prof. Dr. Acar Baltaş konuyu bizlerin samimiyeti "saygısızlık" olarak yorumladığımız şeklinde irdeledi ve kendi alınganlığımızın nedenlerini araştırmamızın daha doğru olacağına dikkat çekti.
Katılıyorum.
Gelelim Amerika gezisinin "Büyük resim" sonuçlarına...
Bu konuda en önemli açıklamalardan biri İstanbul Sanayi Odası Başkanı Hüsamettin Kavi'den geldi.
Kavi, yaptığı temaslar sırasında, bir de bakmış ki Kongre'nin Türkiye konusunda bilgi kaynağı olarak kullandığı raporu hazırlayan bir ekip var. Ekip dediği bir kaç kişi, onların başı olarak da bir genç hanım. Bu genç hanımı tanıyan, onu bilgilendiren bir Allah'ın kulu Türk yok.
İşin kötüsü büyük ihtimalle Yunanlılar bu hanımı biliyor, biz bilmiyoruz.
Aynı şekilde Kongre'yi Yunanistan hakkında bilgilendiren biri de var, Yunan lobisinin, Yunanlıların kendileriyle ilgilenen kişiyi tanımayacaklarını düşünebiliyor musunuz?
Düşünemiyoruz ama kendimize gelince boşveriyoruz!
Kavi'nin dikkat çektiği gibi bizim kafamız "işi yukarıdan bağlamak" üzerine çalışıyor...
Oysa Amerika'da aşağıyı tutmadıkça yukarıya ulaşamıyorsunuz, çünkü yukarısı aşağıdan gelen rapora göre bilgileniyor.
Günümüz diplomasisinde resmi temasların en önemli bölümünü gayri resmi temaslar oluşturuyor.
Politikaları sivil toplum örgütleri arasında karşılıklı giden mesajlar yönlendiriyor.
Bire bir markaj ve ilişkiler ülkelerarası ilişkileri doğrudan etkiliyor.
Son gezide Türkiye "Yardım istemiyoruz" diye gitti, New York Times "Türkiye eli boş dönüyor" diye yazdı.
Olsun, bence öğrenilmiş çok önemli bir ders var...
Bundan sonra en azından özel sektör, sivil toplum örgütü temsilcileri Amerika ile ilişkilerinde ne istediklerini biliyor olacaklar.
Türkiye bazen maalesef "Ne iş olsa yaparım" diyen işsiz misali "Ne yardım verebilecekseniz alırım" konumunda algılanıyordu, "Yardım aramıyoruz" diyerek bunu kırdık.
Bundan sonra yapılacak iş "Şu konuda işbirliği istiyoruz" diye somut önerilerle gitmek.
Ürdün ve İsrail örneğinde olduğu gibi Amerika'ya gümrüksüz ticaret imkanı yaratacak bir serbest bölge kurulması fikri pırıl pırıl parlıyor.
Yapılacak iş bunu hemen alıp, şekillendirip, Clinton'un Kasım ortasındaki Türkiye ziyareti sırasında bağlamak.
Bu iş kotarıldığı taktirde Başbakan Ecevit'in gezisi son derece başarılı bir temas olarak kalacak, aksi takdirde ders almamış olarak bir başka gezi için geriye saymaya başlayacağız.