kapat

01.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


"Yeni dünya düzeni" Türkiye'ye de geliyor; rap rap rap...

90 gün sonra koskoca bir "yüzyıl" bitiyor... Ve bitmekte olan sonuncu "yüzyıl" içinde en kötü yönetilmiş ülkelerden biri de Türkiye...

Kanıtlarına gelince:

1- Daha 1923'de Lozan antlaşmasıyla birlikte "Memalik-i Osmani" üstünde 24 devlet birden kuruluverdi. Şayet Türkiye 19. Yüzyılda aklın tutarlılığı içinde yönetilebilse, belki de bugün dünyanın üçüncü büyük konfederasyonu olurdu...

2- NATO içinde hâlâ daha köylülüğü aşamamış tek ülke Türkiye... Nüfusun yarıya yakını 70 bin mezra ile 40 bin köyde yaşıyor. Ve bir köylü yılda 37 gün çalışır sadece...

3- Dünya'daki 200'e yakın ülke arasında enflasyonunu yüzde 70'in altına bile çekememiş tek ülke yine Türkiye...

4- Avrupa Birliği ülkelerinde adam başına düşen ulusal gelir, 20 bin-30 bin dolar arasını koşmaya başlıyor. Türkiye henüz 5 bin dolara bile ulaşamadı.

5- Global sermayenin yılda Çin'e yaptığı yatırım 220 milyar dolar, Brezilya'ya 57 milyar dolar, Polonya'ya 17 milyar dolar... Ya Türkiye'ye ne kadar? Sadece yarım milyar dolar...

20. Yüzyıl biterken hepimizin yanıtını düşünmesi gereken soru bizce şu:

- Neden Türkiye koskoca bir yüzyıl boyunca bu kadar kötü yönetildi?

Bize göre bu sorunun yanıtı da şu:

- Ülkedeki egemen yönetici kadrolar, saydamlık ve tutarlılık yerine, akıl almaz palavralar sıkarak halk dolandırıcılığı yapmanın, "siyasetçilik" olduğuna inandılar...

Türkiye'nin gelenekselleşmiş kötü yönetimi önümüzdeki yüzyılda da sürüp gidecek mi?

Gitmeyecek...

Globalleşme süreci, yönetici egemenlerin adeta gizli bir sömürgeye çevirmiş oldukları ülkelerdeki yoksul halk yığınlarını da zenginleştirmek zorunda...

Değişen teknolojilerin durmadan artan üretimini, yoksul halk yığınlarının da daha zenginleştirilerek durmadan emmesini sağlamak gerekiyor.

Onun için, G-20'nin içine Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika, Türkiye v.s. alınıyor...

Bu arada Washington'un Türkiye'den beklediği nedir? Ilıman bir İslam profili içinde, eski azınlıklarıyla sarmaş dolaş, tüketimi çok yüksek ve tüm İslam ülkelerine modellik edecek, çağdaş bir Konstantaniye'nin biçimlenmesidir bizce...

Bu hedefin rotası, savunma harcamalarının makul bir düzeye indirilmesiyle, ülkede yoğunlaşacağa benzeyen global sermayenin, halk yığınlarını zenginleştirmeye dönük, saydam ve tutarlı ortamlar yaratmasından geçmede...

"Yeni Dünya düzeni", kötü yönetildiği için yoksul kalmış ülkeleri, hem çağdaşlaştırma, hem zenginleştirme, hem de usul usul dünya vatandaşlığının kapılarını açma misyonunun elektronlarıyla yüklü...

"Monizm"in ve "tarihsel dialektiğin" bir sonucu bu...

Ne yazık ki Türkiye, bol hamaset nutku ötesinde bu tür konuları hiç bir zaman gündemine almadı...

Ne yapalım, bu böyle...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır