kapat

05.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Kadınların dil becerisi ve beyinleri arasındaki ilişki

Büyük deprem felaketinden önce gazetelerde bir haber okumuştum. Özetle şöyle diyordu: "Kadınlar dil konusunda, konuşma ve düşündüklerini ifade konusunda erkeklerden daha yetenekli. Çünkü erkeklere göre beyinlerinin iki yarım küresi arasında daha iyi ilişki ve koordinasyon var."

Bu tez benim aslında aylardır kafamı kurcalayan kadın türüne ilişkin iki sorunu gündeme getiriyordu ama içindeki birçok doğrunun yanı sıra temel yanlışları da içererek.

***

Sorunu açalım. Kadınların dil konusundaki becerilerinin (Yani konuşma anlamındaki dili kastediyorum, diğeri ayrı bir mevzu...) erkeklerden daha iyi olduğunu ileri süren bu tezin dayanağı kadın beyninin yapısı.

Ama insanların çeşitli uzuvları, bilindiği gibi, birdenbire şimdiki haliyle yani son şekliyle ortaya çıkmadı. İnsanın maymun dediğimiz yaratıkla ortak atalarından ortaya çıkışından bu yana, kafatası, kolları, elleri, ayakları, kıl yapısı, ağız burun yapısı, gözleri vb. hemen her şeyi yaşam koşulları değiştikçe binlerce yıl içerisinde değişti. Tabii ki bu değişim iç organlarda da kendini gösterdi. Yani insan mevcut koşullara en iyi uyum sağlayacak şekilde mutasyona uğrayarak bugünkü insan haline geldi.

İşte yukarda sözünü ettiğim çalışmada eksik olan, şu sorunun yanıtı: Acaba kadın beyni en ilkel atalarından bu yana mı bu durumdaydı, yoksa tıpkı diğer organlar gibi zorlana zorlana mı bu hale geldi?

***

Evrim teorisine ve mutasyona inanan benim gibi birisi için yanıt ikincisi. Kadın beyni zorlana zorlana bu hale geldi. Yani kadın türü ilkel dönemlerde ciddi bir hayati tehdit, yaşama uyum sorunu gibi varlığıyla ilgili bir sorunla karşılaşmasa beynini bu kadar zorlamayacaktı.

Şimdi tekrar düşünelim. Kadın türünü hayati bir tehdit olarak zorlayan, dil kullanma becerisini, dolayısıyla beynini geliştirmek için onu zorlayan ne olabilirdi?

İşte bu soruları sorduğum anda beynimin en az bir yarım küresinde şimşekler çaktı ve yanıtları buldum sanırım. Kaldı ki kafamda uzun zamandır gelişen diğer sorunun yanıtı da ortaya çıkmış oldu. Hep şunu düşünürdüm. Dünyanın hemen bütün dillerinde "hayır" anlamına gelen kelimeler neredeyse birbirinin aynı. Yazılış olarak farklı olsa bile gırtlak sesleri olarak neredeyse aynı. Örneğin "No", "Nein", "Nyet", "Na" gibi kelimesi bile gırtlaktan çıkıyor, kaldı ki olumsuzluk ifade eden "ı ıh" sesi de tamamen bir gırtlak sesi. Bunun karşıtı olarak olumluluk ifade eden "Evet", "Vıy", "Yes", "Da", "Schön", "İyi", "Good" gibi sözcükler ise dudak ve dil ucu seslerinden oluşmuş.

İşte bunun nedenini araştırırken kadın türünün beyninin zorlanması ve dil becerisini geliştirmesi konusunda kafamda çakan şimşekler iki sorunun yanıtını da aydınlattı.

Yer misin yemez misin...
Şimdi insan atalarının ağaçlarda yaşadıkları dönemleri gözünüzde canlandırın. İnsan sürüleri o ağaç senin bu ağaç benim gezip dururken bir taraftan da ne bulursa ağızlarına atıyorlardı. Tabii kimi zehirli bitki ve meyvelerden zehirlenip ölenler gırla.

Kabile şefleri baktılar ki en yiğit ve avcı savaşçı erkekler kadınlarını besleme uğruna zehirli yiyeceklerden telef oluyor, derhal kabilenin bütününü korumak için bir yöntem geliştiriyorlar. Bir ilkel kabiledeki en gereksiz yaratık kimdir? Tabii ki çocuk yapmak ve sürekli beslenmek için erkeğe muhtaç olan ve kabilenin asalakları olarak görülen dişiler.

Şefler o zaman içgüdüleriyle, işaretleriyle şöyle buyurdular: "Yeni bir meyve ya da bitki ya da kökü ilk önce kabileden seçilen kadınlar tatsın. Onlar hayatta kalırsa besin zararsızdır, ölürlerse zaten besin zararlıdır, kadının kaybı da kabilenin hayatiyetini sürdürmek açısından katlanılabilir bir durumdur. Sıradaki kadın gelsin..."

İşte kadının tarihteki ilk zorunlu kahramanlığı ve beyninin iki yarım küresi arasındaki ilişkiyi geliştirmek için zorlanmaya başlanmalarının tarihi, bu noktada başlar. Kadın besini tadar, zaten zehirliyse o boğulan, zehirlenen insanın gırtlak sesiyle "ı ııh, no, nyet, nayır, noolamaz," diye hırıldamaya başlar.

Ama besin yenebilirse, ağzı yumuşar, dudaklar gevşer, yüzüne hayatta kalmış olmanın sevinci nedeniyle gülümseme yayılır ve "Vıııy", "yeees" "hımmm" "eveeetttt", "yaaaaaa", "gooood", "yahşiii" gibi gevşek, yavşak, dil ucu ve dudak sesleri çıkartır.

İşte dünyanın bütün dillerindeki "evet" ve "hayır" gırtlak ve ağız seslerinden oluşmasının nedeni böyle bir hayati beslenme sorunu nedeniyledir. Kadının konuşmaya ve kendini ifadeye zorlanmasının nedeni, dolayısıyla onun beynini ekstra çalışmaya zorlayıp dil ile ifade yeteneğini geliştiren de bu hayati tehdittir.

Bu buluşum da bilim dünyasına armağan olsun!


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır