10 tane Çetin Altan
Ahmet Altan, benim ilk gençliðimden öncesini bilir (ona çocukluk denir). Arada bir görüþürüz onunla. En son hayatta adetim olmadýðý halde "Tehlikeli Masallar'da oyniicam" diye tebelleþ oldum baþýna (ben bi oliim de, artýk kim oynarsa oynar ben de olmadým demem). Ne diyordum, son görüþmemizde babasý ile (yazmama gerek var mý; Çetin Altan) beni bir araya getireceðine dair söz vermiþti. Zira feci hayranýydým (-yým, öyle kalacaðým). Hayatýmdaki kan baðlý, resmi, yarý resmi, gayri resmi, ne kadar erkek varsa hepsinden babasý ile flört etmeme ses çýkarmayacaklarýna dair söz aldým. Aldým da ööyle bekliyorum ki vuslat gerçekleþsin diye.
****
Þu ahir ömrümde bunca çabaya raðmen Çetin Altan'la bir araya gelemiyorsak ne yapayým böyle þöhreti ben diimi Ahmet... Yine ne güzel yazmýþ hürmetli Çetin Altan Bey geçen perþembe günkü yazýsýnda... Ýaþe ibate ve çiftleþme üzerine... Onun gibi müthiþ beyinli birisinin yazýsýný özetlemeye kalkmak bana hiç düþmez. Ama gözünüzden kaçmýþtýr belki diye bu sütuna alýntý yapmak istiyorum. Tamamýný yazsam bu sefer benim yazýmla beraber tüm sayfa "malžmatfuruþ" olur ki o da ne mümkün. Affýna sýðýnarak da deneyelim bakalým:
"Uykuyu engelleyemezsiniz," diye baþlýyor. Bu gereksinmeyi paraya çevirmenin evrensel kadrosunu yaratanlarýn kaliteye iliþkin endiþelerinin, örneðin Ýsrail ve Ýsviçre'ye oranla ne ölçüde olduðunu sorguluyor. Nüfusun 55 milyonunu oluþturan köylüler ve gecekonducularý hesaba kattýðýmýzda kalite düzeyinin çok düþük olduðunu ifade ediyor. Kitlelerin alým gücünü yükseltmek için egemen kadrolarýn bir takým denetimsiz harcamalarýyla savurganlýðýný disipline edecek bir güç odaðý olmadýðýný, bunu ancak globalleþme sürecinde gerçekleþtirebileceðimizi vurguluyor. "Açlýðý engelleyemezsiniz," diye devam ediyor. Hemen hemen ayný gerekçeleri sýralýyor. Hallini globelleþme sürecine teslim ediyor. "Seviþmeyi, çiftleþmeyi engelleyemezsiniz," diyor. Bir tek bu konuda kaliteyi yakalayabilmek için elimizden geleni yaptýðýmýzý, bireysel anlamda üzerimize düþen görevi asla savsaklamadýðýmýzý düþünüyor. Hiç deðilse evrenselliði bu alanda yakalamak doðrultusundaymýþýz. "Darýsý karnýný doyurabilmek ve barýnabilmek sektörlerinin baþýna," diye bitiriyor.
****
Bir büyüðümüz demiþti ki "Dokuz tane daha Çetin Altan olsa bu memleketin hali daha baþka olurdu," demiþti. Bence bir sakýncasý yok. Biriyle hâlâ tanýþamasam, ötekileriyle belki þansým olurdu. Ama zaman zaman bu ülkede yaþamanýn pratikteki sýkýntýlarýný bertaraf etme konusunda her birimiz kadar (bence daha çok) zorlanacaktý dokuzu birden. Yok, o bir tane... Öyle tek kalsýn. Dertler de bizim olsun...
Çaðrý...
Emel'in (Müftüoðlu) kýzý Çaðrý intihar etti diye haberler çýktý. Ýnanamadým, kalktým gittim. Þaka yapmýþ gibi muzip bir ifadeyle Çaðrý boylu boyunca uzanmýþ yataða, pembe-beyaz yatýyor. Bir yandan da benim her türlü komikliklerime de kýkýr kýkýr gülüyor.
Birden çocukluðu aklýma geldi. Emel Afyon'dan Ýstanbul'a geldiðinde, ben Maçka'da, o Beþiktaþ'ta otururken birbirimize sýk gider gelirdik. Sonra Levent'e taþýndýlar. O günden beri hafif tertip hayatlarýmýz ayrýldý. Bu birbirini ziyaretler esnasýnda (ki bunlar daha çok sabah kahvaltýlarýna denk düþen zamanlar olurdu) pek eðlenceli saatler geçirirdik.
****
Çaðrý kýrmýzý saçlarý, annesi gibi benekli yüzü ile çok sevimli bir çocuktu. Ama sinir bir yaný da vardý. Sanýrým annesini kýskanýyordu benden. Kafayý hafif yollu bana takmýþtý. Ama çok olgun tavýrlý ve gururlu bir çocuk olduðu için çok belli etmezdi. Geliþtirdiði özel yöntemlerle beni sinir ederdi. Çocuðun çocuk olduðunu daha o günlerden bilmeme raðmen (!) bu Çaðrý beni sinir etmeyi çok güzel becerirdi.
Bir gün hiç unutmam yine kahvaltýdayýz. Masada envayi çeþit yiyecek... Emel boðazýna çok düþkündür, bunu da hiç saklamaz ben o kadar yesem Akrep Nalan ile iyi bir ikili oluþturabileceðimiz kanatindeyim mesela... Neyse sucuklar, yumurtalar vs. Bir baktým Çaðrý kare þeklindeki hamburger peynirini masanýn üzerine koymuþ, rafadan yumurtayý da kaþýkla üzerine yayýyor. Midem kalktý. "Yapma çocuðum!" dediðimi hatýrlýyorum. Kýlýný kýpýrdatmadý. Gözlerini gözlerime dikti, kare þeklindeki peyniri dürüm gibi sardý ve yemeye baþladý.
Avcundan fýþkýran rafadan yumurta kolundan aþaðý doðru akarken, öðüyk!, ben banyoya koþtum. Arkamdan Çaðrý'nýn çýlgýn kahkakalarý çýnlýyordu.
Tanrým korku filmi gibiydi. Tüm bu olanlar Emel'in umrunda bile deðildi, o 8'inci tostunu yemekle meþguldu. (2'þerden 16 dilim tost ekmeði eder.)
****
Ne zaman iþtahýmda önlenemez bir artýþ kaydetsem, gözümü kapar, hafýzamda bu sahneyi geri sararým. Ýþe yaramadýðýný söyleyemiyeceðim.
Çaðrý'ya bunu hatýrlattým o günkü ziyaretimde. En çok buna güldü. Çaðrý þimdi 17'sinde. O akýllý bir kýzdýr. Bir daha gecenin bir vakti, çamaþýr asarken balkondan yere "düþmeyeceðine!" dair söz verdi bana.