Sökeratar Faik Bey haberlerin en titiz takipçilerinin baþýnda geliyordu.. Hiçbir haberi kaçýrmýyor, en küçük bir ayrýntýyý bile dikkatle takip ediyordu..
Özellikle de Marmara depremi ile Erzincan'da meydana gelen 1939 felaketini karþýlaþtýrmayý seviyordu..
Yaþý gereði Erzincan'da yaþanan afetin ayrýntýlarýný biliyordu.. Fakat o da bu depremin geçmiþte kalan depremden daha belalý olduðuna kanaat getirmiþti.. Nitekim bu kanaatini sýk sýk tekrarlamaktan usanmýyordu:
- "Hey mübarek hey.." diye söylendiðinde lafýn gerisini mutlaka "Erzincan'a rahmet okuttun, rahmet.." diye tamamlýyordu..
Arada altmýþ yýl fark var..
Mehmet Bey'in kafa kaðýdý da Erzincan vak'asýný bilecek kadar eskiydi ancak yine de aklýna gelen bir ayrýntýyý, mutlaka Sökeratar Faik Bey'e onaylatýyordu..
- "Erzincan'da otuz dokuz bin kiþi ölmüþtü, deðil mi?"
- "Yaaa! Otuz dokuz bin ölü de orada verdik.. Ne aileler daðýldý, ne ocaklar söndü.."
- "Þimdi Ecevit'e kýzýyorlar ama o zaman da gecikilmiþti.. Ýsmet Paþa günler sonra gidebildi Erzincan'a.."
Basketçi Nedim Abi bu tespite itiraz etti.. "Olur mu yaa!" dedi..
- "1939 yýlý nerede 1999 yýlý nerede? Þimdiki gecikmenin mazereti mi var? Yol kesikmiþ, köprü yýkýkmýþ.. Küllahýma anlatsýnlar.. Ýstanbul'u gördük iþte.. Avcýlar burnumuzun dibinde.. Sabaha kadar bir belediye zabýtasý bile gelmedi.."
- "Milletçe rezil olduk.." diye tamamladý TRT'ci Nevzat Bey..
Ardýndan Gazeteci Teoman Bey "Onlarý geçtik, bir de basýný tehdit ediyorlar.." diye lafa çanak tuttu ama suskunluk bozulmadý.. Bazen bu tür suskunluklar, en ateþli itirazlardan, en þiddetli muhalefetlerden daha etkiliydi..
Deprem sonrasý yaþananlar milleti bu noktaya getirmiþti iþte..
Baba Tunç herþeye raðmen iyimserdi.. "Yine de iyi taraflarýmýz varmýþ, onlarý gördük.." diye baþladý lafa.. "Yaðmacýlýk, adam soyma gibi þeyler yaþamadýk çok þükür.."
Ressam Orhan "Nasýl yaþamadýk abi? Televizyonda görmedin mi?" diye itiraz edecek oldu.. Baba Tunç baþýný salladý:
- "Sen yaðma nasýl olur, soygun nasýl olur görmemiþsin daha.. Birkaç küçük olay senin televizyonda gördüðün.. O birþey mi?"
Gazeteci Teoman Bey "Doðru söylüyor.." diye katýldý lafa.. "Los Angeles'te mi nerede olduydu? Yarým saat þehir elektriði kesildi, bütün kent yaðmalandý.. Hem de Amerika gibi yerde.."
- "Bizim insanlarýmýzýn yine yüksek bir tarafý var caným.. Bir tevekkül damarý var, ne bileyim.. Bir merhamet damarý var.. Kötülüðe izin vermiyor.."
Sökeratar Faik Bey elini yanýnda oturan Mehmet Bey'in dizine vurdu.. "Bak ne geldi aklýma?" diyerek..
- "Senin akýl çift devirli çalýþýr Faik Abi.. Ne geldiðini ben nereden bileyim.."
- "Caným hatýrlarsýn belki.. Erzincan depremi sýrasýnda bir aþk cinayeti olmuþtu.."
Mehmet Bey, bu hatýrlarsýn lafýna itiraz etti.. Sökeratar Faik Bey'in yaþýný kendi yaþýyla bir tutmasýna hep itiraz ederdi zaten.. "Ben o zaman çocuktum abi.." dedi.. "Nereden hatýrlayayým?"
Depremde aþk cinayeti..
Sökeratar Faik Bey bu itiraza kulak asmadý.. Elini sallarken "Bu hep böyledir zaten.. Bize pir-i fani muamelesi yapar.. Kendisi sanki mektep talebesi.." diye söylendi..
Lakin Basketçi Nedim Abi "Aþk cinayetini" merak etmiþti.. "Anlat þunu Faik Abi.. O isterse hatýrlamasýn.. Senin daðarcýðýnda güzel bir hikaye var besbelli.." dedi.. Sökeratar Faik Bey hiç nazlanmadý.. Zaten o da anlatmak istiyordu..
- "Bu Erzincan depremi gecenin bir vakti apansýzýn bastýrmýþ.. Yer gök birbirine karýþmýþ.. Üstelik de kýþ vakti.. Doðunun kýþý malžm.. Ölenlerin çoðu depremde yýkýntý altýnda kalmaktan gittiyse çoðu da donarak gitti.."
Sökeratar Faik Bey'in anlatmaya baþladýðý hikaye Þaban'ý bile sarmýþtý.. Hemen oturaðýný alýp onlarýn bulunduðu masaya yaklaþtý.. Kulak kesildi..
- "Erzincan köylerinden birinde evli bir kadýn, baþka bir erkekle alaka peyda etmiþ.."
Basketçi Nedim Abi "Faik þunun Türkçesi'ni söyle de herkes anlasýn.." diye araya girdi..
- "Yani aþk meþk iliþkisi varmýþ.. Deprem köyün evlerinden çoðunu yerle bir etmiþ.. Hayatta kalan erkekleri saða sola yollayan muhtar bu kadýnýn kocasýna da görev vermiþ.. Senin iyi bir atýn var, atla git kazaya yardým getir, demiþ.."
- "Eeee! Bak sen þu iþe.."
- "Adam da hava aydýnlanýnca hemen yola çýkarým, demiþ.. Eve gelmiþ durumu karýsýna söylemiþ.. Bir saat sonra bir deprem daha olmuþ.. Bu kez adamýn evi yýkýlmýþ.. Karýsý ile kendisi dýþarý kaçmýþlar.. Adam bir yandan can bir yandan mal derdindeyken karýsý o hengamede köyde aranýp, hayatta kalan aþýðýný bulmuþ.. (Benim adam kasabaya gidiyor, yoluna çýk öldür, diðer ölülerin arasýna katarýz, kimse anlamaz) diye fiþtiklemiþ.."
- "Bak alçaða.."
- "Alçak ya! Köy yeri tarumar.. Bir sürü ölü var.. Üstelik deprem durmayýp devam ediyor.. Yýkýlmayan bina varsa o da yýkýlýyor.. Aþýðý da kadýnýn dediðini yapmýþ.. Tüfeðini alýp kasaba yoluna pusu kurmuþ.."
***
Sökeratar Faik Bey'in anlattýklarýný ilgi ile dinleen kahve sakinleri Talat'ýn masalara býraktýðý çaylarý dahi farketmediler.. Talat "Çaylarý soðutmayýn beyler.." diye uyarmak zorunda kaldý..
- "Kadýnýn aþýðý adamý öldürmüþ.. Cesedini de gece vakti omuzlayýp köye getirmiþ.. Köyde kimse kalmamýþ.. Hayatta kalan kim varsa açýk ve yüksekçe bir araziye kaçtýðýndan bunu görmemiþler.. Adamýn cesedini alýp kendi evine götürmüþ.. Yýkýntýnýn ortasýna koyup orasýný burasýný taþla ezmiþ, biraz da moloz atmýþ üzerine.. Köyden çýkmýþ.."
- "Bunlar tam þeytanmýþ.." dedi Ressam Orhan..
- "Evet.. Ertesi gün köye dönenler arasýnda karýsý da var tabii.. (Kocam yýkýntý altýnda kalmýþ..) diye baþmýþ feryatý.. Güya atýný almaya gitmiþ, ev üzerine yýkýlmýþ.. Herkesin derdi kendi baþýndan aþkýn.. Kim dinleyecek tabii inanmýþlar.."
- "Durum ortaya çýkmamýþ mý?"
- "Çýkmaz olur mu? Dinle! Depremden üç dört gün sonra o köyün baðlý olduðu ilçenin kaymakamý atlý, katýrlý bir heyet yapýp köyleri dolaþmaya baþlamýþ.. Yanýnda savcý yardýmcýsý da var.. Ýlk olarak merkeze yakýn bu köye gelmiþler..
Yýkýntýlara bakmýþlar.. Ölüleri saymýþlar.. Yanyana yatýrýlmýþ ölülerden birinin, yani kurþunla öldürülen adamýn üzerine kapanan örtüyü sert bir rüzgar açývermiþ.."
- "Bak Allah'ýn iþine.."
- "Evet ilahi adalet iþte.. Savcý yardýmcýsýnýn gözü cesede takýlýnca kurþun yarasýný farketmiþ.. Tecrübeli tabii.. (Bu adama ne oldu) diye sormuþ.. Cesedi bir incelemiþler ki kurþunla ölüm.. Gerisi çorap söküðü gibi gelmiþ.. Jandarma zoruyla kadýna da aþýðýna da tertibi itiraf ettirmiþler.."
Sökeratar Faik Bey hikayenin burasýnda sustu.. Þaban "Ýkisine de 24 sene vermiþlerdir.." diyecek oldu.. Faik Bey baþýný salladý:
- "O zaman kanunlar sýkýydý.. Böyle soytarý gibi cezalar verilmezdi.. Ýkisine de idamý basmýþ koca yargýç.. Hem de kalemi kýrmamýþ.. Ýkisine de ayný yerde astýlar.. Gazeteler bir hafta hikayesini yazmýþtý.."
Bu sonuç üzerine yeni bir suskunluk oldu.. O sýrada kanallardan biri deprem alanýndan bir merkeze canlý baðlantý yapmýþtý.. Gözler yeniden televizyona kilitlenirken Baba Tunç'un sesi duyuldu:
- "Þaban þunun sesini biraz açsana.."