kapat

05.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
"Kendimi Madonna'dan daha büyük görüyordum"
Ebru Gündeş şöhret bunalımını nasıl aştı?

Şöhretin ve paranın getirdiği psikolojik bunalımı yaşadım. İki yıl sürdü bu. Kendimi ilah zannediyordum. Sonra bir gün kendime 'Dur bakalım. Senden başka insanlar da var' dedim.

Eskiden en büyük gezmemiz Gülhane'ye gitmekti. Şimdi Akmerkezler'e transfer olduk. Böyle bir ikilem işte. Ve bunları yaşamak beyinde ciddi bir tahribata yol açıyor.

Eğitimimi orta 2'de bıraktım. Bu sene sınavlara girip orta ve liseyi bitireceğim. Kitap okuyarak, televizyon izleyerek ve bilen insanlarla bol bol sohbet ederek eksiklerimi gidermeye çalışıyorum.

Tüm geçimlerini sağladığım en az 25 kişi var. Saz ekibimde olanları da dahil ederseniz 50-60 kişi. Şirketimde çalışanlar var bir de. Bütün sorumluluk benim üzerimde. Para işlerinin bütün trafiği bende. Kimseden yardım almam. Ben veririm ama kimseden almam. Bütün hesap kitap benim elimdedir.

Çok sıkıldığımda kendi içime kapanırım. Bir gece yarısı arabaya atlar, Edirne'ye kadar gider, sabaha karşı dönerim. Yanıma birini alırım ama tek kelime konuşmam. Ağlarım. Ağladıktan sonra rahatlıyorum. Bir de mum ışığını seyreder, rahatlarım.

Ebru Gündeş... 40 günlükken babası tarafından terk edilen, zorlu bir çocukluk dönemi geçiren, ortaokulu terk edip konfeksiyon atölyelerinde kendisinin ve evinin harçlığını çıkarmaya çalışan, 17'sinde şöhrete ve zenginliğe ulaşıp, kendi deyimiyle 'ne oldum delisi' olan bu genç kadın şimdi 25 yaşında... Kendisine ve çevresindekilere hayatı zehir eden fazlalıklarından kurtulmuş. Üstelik eksiklerinin de farkına varmış. Şimdi hayatla yarış halinde, kayıp zamanların telafisinde. Okuyor, soruyor, araştırıyor, öğreniyor. Ve önce ortaokulu, ardından da liseyi bitirmeyi hedefliyor... İşte değişimin içindeki Ebru Gündeş...

-Büyürken aslında çok küçük olduğunu hissetmişsin. O noktada neler yaşadın ve o zorlukları nasıl aştın?

"Bundan üç yıl önce çok başkaydım. Dünya üzerinde en büyük star kim? Michael Jackson ile Madonna... 'Hayır, ben onlardan daha büyüğüm' diyordum kendi kendime. Öyle sanıyordum. Çevreme dehşet saçıyordum. Neden? Altyapısızlıktan kaynaklanıyor. Bir anda şöhretin ve paranın getirdiği psikolojik bunalımdı bu. Bunu iki yıl yaşadım. Kendimi Türkiye'de ilah zannediyordum. Sonra bir gün kendime "Dur bakalım, senden başka Ayşe de var, Fatma da var. Kendine gel" dedim."

-Bu değişimde ayrıldığın sevgilin Ömer Durak'ın payı vardı mutlaka?

"Evet, Ömer'le birlikte değişti hayatım. Bu anlamda bana çok büyük faydaları olmuştur. Hiç kitap okumazdım mesela. Kendi müziğimin dışında başka müzik dinlemezdim ya da keyif almadığımı düşünürdüm. Onunla birlikte müzik zevklerim değişti. Yemek yemek benim için bir ihtiyaçtı. Onunla birlikte masada bir saat, ağır ağır yemek yemenin ne demek olduğunu öğrendim. Çünkü karşımda sohbet edebileceğim bir insan vardı."

-'Herşeyi ben bilirim, üstelik en iyisini bilirim' havalarından sıyrılmak kolay olmasa gerek?

"Ciddi bir yoksulluk ve cahillikten bir yere geliyorsunuz. O noktadan sonra eğer akıllı olmazsan, kendini bilmezsen o yerden çok kolay gideceğini görüyorsun. Bir anda bir ışık yanıyor kafanda. Ve ondan sonra hayata daha farklı bakmaya başlıyorsun. Benim kendimce çok fazla eksiklerim vardı. Eğitimimi orta 2'de bıraktım. Kitap okuyorum. Bu sene sınavlara girip orta ve liseyi bitireceğim. Kitap okuyarak, televizyon izleyerek ve bilen insanlarla bol bol sohbet ederek kendimdeki eksiklikleri gidermeye çalışıyorum."

-O yoksulluktan ve yokluktan, paranın ve refahın geldiği hayata geçiş nasıl oldu?

"Raks'a geldiğim günü hatırlıyorum da, kırmızı ekoseli bir etek giymiştim. Üzerine kırmızı bir ceket giymiştim ve yanlış hatırlamıyorsam bir deodorant kullanmıştım. Çünkü benim için temiz kokmak çok önemli. Ama parfüm alacak param yoktu. O gün orada 5 yıllık kontrat imzaladım, 6 ay sonra bir kasete girdim, Cuma günü tanınmıyordum, Pazartesi günü tüm Türkiye tanıyordu. Milyonlarca kokum oldu, milyonlarca eteğim oldu. Ve bu arada ben kendimi çözemedim. Birkaç ay önce Bakırköy'deki minibüs durağında eve gitmek için saatlerce kuyrukta beklerdim. Bir baktım, bir sene sonra oradan şoförümün kullandığı arabayla geçiyorum. Hüngür hüngür ağladım.

O yoksulluktan, zor koşullardan bir anda başka bir hayata giriyorsun, Allah'a çok şükür ki, mayam iyiymiş. Bizim gezmeye gidebildiğimiz tek yer vardı, o da Gülhane'ydi. Oradaki konserlere giderdik. Bugün Akmerkezlere transfer olduk. Böyle bir ikilem işte. Bunu bir psikologla konuşmak istiyorum aslında. Bu insanın beyninde ciddi bir tahribata yol açıyor."

-Elde ettiklerinin tadını çıkararak mı yaşıyorsun, yoksa geçmişe dönük bir öc alma duygusu, bir hırs var mı?

"Hayır öyle bir hırsım yok. Bugün eğer oturaklı, konuştuğu dinlenebilir bir insansam, giyim-kuşam, para-pul derdinde değilsem eğer, o günlerin yaşanmışlıklarıdır bunlar. Trilyoner bir insanın kaset yaptığında alacağı mutlulukla benimki arasında çok büyük fark var. O günlere karşı hiçbir öfkem yok. Yaşanması gerekiyordu ve yaşandı. Bugün de bunlar yaşanıyor. Yarın ne olacağını ise hiç kimse bilemez. Depremi hep birlikte yaşadık işte. O gün bir şiir yazdım. Hayatın ne kadar boş ve manasız olduğunun farkına vardım. Şu saatte herşeyi çok keyifle yaptığım söylenemez. Acayip stresle yaşıyorum. Şarkı bulduk mu, klip iyi oldu mu, dizi tutacak mı, para gelecek mi? O kadar çok sorunu üzerime aldım ki... 17 yaşında aldım, şimdi 25 yaşındayım. Ama 40 yaşındaki bir kadın kadar yorgunum. Ve bu arada bir de o kadar duygusal ilişki. Onların sorumlulukları... Buna can mı dayanır. İşte bunları üst üste koyunca kendimi inanılmaz güçlü buluyorum. Zor bir hayat. Yani öyle dışarıdan göründüğü gibi değil. Benim yerimde olmak isteyen binlerce genç kız vardır. Soruyorlar, 'Sizin gibi olmak için ne yapmalıyız?' diye. Onlara evlerinde oturmalarını tavsiye ediyorum."

-Şimdi bir iş kadınısın. Bütün bu hayatın ve hayatındaki insanların trafiğini sen idare ediyorsun. Geçinmek için kaç kişi senin eline bakıyor?

"Tüm geçimlerini sağladığım en az 25 kişi var. Saz ekibimde olanları da dahil ederseniz 50-60 kişi. Şirketimde çalışanlar var bir de. Bütün sorumluluk benim üzerimde. Para işlerinin bütün trafiği bende. Kimseden yardım almam. Ben veririm ama kimseden almam. Bütün hesap kitap benim elimdedir. Yediğimde, içtiğimde, oturduğum evde, ailemin oturduğu evde kimsenin bir kuruşu yoktur."

YARIN: "Aşk değil şefkat arıyorum"

ŞENGÜL BALIKSIRTI


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır