kapat

04.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
YILMAZ KARAKOYUNLU(yilmazk@sabah.com.tr )


Affın vicdan muhasebesi...

Bir ülkede kötü kişilerin yaşaması, iyi yasalar yapılmasına engel değildir. Hatta zorunlu kılar.

JJ. Rousseau, "Toplumsal Sözleşme"de, bir ülkenin kanun yapma ciddiyetini depremle karşılaştırır. Mimarın depremde dayanıklılık için önce zemin etüdü yapması gibi, siyasetçilerin de kanun yaparken halk vicdanını incelemelerini söyler.

***

Af yasası veto edildi. Halk da, cumhurbaşkanı da amacına ulaştı... Bir sabırlı bekleyişteyiz. Asıl sorumluluk ve tavır ciddiyeti şimdi başlıyor.

İlk kez bir yasa, anayasaya uygunluğundan daha önemli bir gerekçeyle, kamu vicdanına aykırılığı gerekçesiyle veto edildi.

Yani Rousseau'nunu 250 yıl önce tanımladığı "halkın vicdanı"nda ayıplandı... Cumhurbaşkanı buna "mâşeri vicdan" diyor.

***

"Mâşeri vicdanın siyaset kantarını kim tutar?

Ecevit, DSP'yi savunurken, "adaletsiz tüketim topluluğu ve çarpık kentleşmenin tahrik ettiği suçları" affetmeyi düşündük diyor. Çok soyut bir tanımlama; mâşeri vicdan bu soyutu kavrayamıyor.

Mesut Yılmaz, "Affa karşıydık; pazarlık değil uzlaşma yaptık. Uzlaşan herkes her hükmü içine sindirmiş demektir" diyor.

Bahçeli'nin hükmü kısa ve kesin: "Yasanın arkasındayız; 312'ye karşıyız..." Caymak tutarsızlık olur."

***

Görülüyor ki koalisyon af kanunundan vazgeçmeyecektir. O halde sorun nasıl çözülür?

Cumhurbaşkanının sorumluluğu büyüktür. Af kanununu veto ederken, "hiç kimse lehine; kanunla, imtiyazlı durum yaratılamayacağını" gerekçe göstermişti. Aynı suçu işleyen basın mensupları ceza erteleme kapsamına alınırken, siyasetçilerin kapsam dışında tutulmasını anayasaya aykırı bulduğu için veto etti.

Ama ertesi gün basın mensuplarının suçlularını erteleyen yasayı onayladı. Açıkcası, kendi onayı ile basın mensupları lehine imtiyazlı durum yarattı. Maşeri vicdan henüz bu imtiyazlı durumu fark etmedi.

Meclis basınla aynı suçu işleyen siyasetçilerin affını öngörmeyen maddede ısrar ederse ve cumhurbaşkanı da bunu onaylarsa bu çelişkiyi "maşeri" dediği vicdana nasıl açıklar? Maşeri vicdan çeteler ile işkencecilere karşıydı diyerek çelişkisini geçiştirebilir mi?

***

Değerli okuyucularım sizlerin de ciddi sorumluluğunuz var. "Kamu vicdanı olarak sesimi yükselttim" demekle yetinemezsiniz.

Af yasasının Meclis tartışmalarını izleyiniz. Seçtiğiniz milletvekilini ekranda arayınız. Göremezseniz telefona ulaşıp Meclis'e gidip oyunu belli etmesini isteyiniz.

Çünkü Meclis görüşmelerine gelmeyen ve af yasasının çıkmasına engel olmayanların ekranlarda, "ben yasaya karşıydım" diye caka sattıklarını gördüm.

İkinci önerim, af yasasının zorlaştırılmasıdır. Meclis yasama yetkisini kötüye kullanamaz. "Çeteciyi, katili, dolandırıcıyı, işkenceciyi, ırz düşmanını aranıza gönderiyorum" diye halkını tehdit eden kanun çıkaramaz... Kamu vicdanının ayaklandığı ciddiyetsizlik budur.

Af kanunları, tıpkı anayasa değişikliği gibi milletvekili sayısının üçte iki oranında oyu ile kabul edilmelidir. Ve on gün arayla iki kez oylanmalıdır. Gerekirse tıpkı anayasa değişikliği gibi referanduma götürülmelidir.

***

İki bin yıl önce Seneca, keyfiliğini doruklaştıran Neron'un Senatosu'nda Roma vicdanının sözcüsü olmuştu. Sesi gür, hükmü kesindi: "Toplum farklı bir ağaçtır, kökü vardır ama, zamanı gelince kalkar ve yürür..."

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır