


İstanbul metrosu sağlam çünkü bilim oradaydı
Acaba toplum bu depremden bir ders çıkartıyor mu? Hurafeler, boş vermişlik, kadercilik geriliyor mu?
Akıl çıtası yükseliyor mu?
Bilim öne geçiyor mu?
Bu ülke birçok deprem yaşadı. İnsanlar öldüler, yakınlarını yitirdiler, evleri yıkıldı. Ankara'daki devlet, hükümet, bakanlık, şehirlerde belediye, üniversite, müteahhit, mühendis ve evini yaptıran halk bu depremlerden ne ders çıkarttı? Geçmiş depremlerin sonrasında neler yapıldı?
Bunu araştırıyordum.
Gazete'nin arşivine gittim.
Bir fotoğraf buldum.
***
Fotoğrafta Kuzey Anadolu fay hattını ilk defa keşfetmiş jeoloji profesörü İhsan Ketin, yanında İstanbul Büyük Şehir Belediyesi eski Genel Sekreteri Tuğrul Erkin'le beraber görülüyordu. Prof.İhsan Ketin, İTÜ'den öğrenicisi olan Tuğrul Erkin'in daveti üzerine, İstanbul'da olabilecek bir depremin vereceği zararlara karşı metro güzergâhı üzerinde jeolojik formasyonları ve ilk 300 metre galeriden alınan taş numunelerini incelemişti. Metro tünelleri bu büyük profesörün bilimsel bilgisini esas alan projelere göre yapılmıştı.
***
Bu fotoğraftan çıkan ders:
İstanbul metrosu sağlam.
Çünkü bilim oradaydı...
Marmara bölgesinde Türkiye'nin kalbi sayılacak sanayi koridorundaki Bolu, Adapazarı, İzmit, Yalova, İstanbul, Bursa, Eskişehir şehirlerini vuran Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın keşfedicisi Prof.İhsan Ketin'in bu buluşuyla bu bölgede ve İstanbul'da deprem yönetmeliği değişmişti. Afet İşleri Genel Müdürlüğü, mühendislerin "c-0 katsayısı" dedikleri depreme dayanıklılık ölçüsünü yüzde 8'den yüzde 20'ye çıkartmıştı.
***
Bu ne demekti?
Bir deprem olacak...
Bütün binalar, ağırlıklarının yüzde 20'si bir yatay kuvvetle sallanacaklardı. Yani 100 kilometre hızla giden bir kamyonun briketten bir kulübeye çarpması gibi olacaktı.
Mühendisler, kalfalar, müteahhitler, belediyeler, ev ve işhanı sahipleri hesaplarını buna göre yapmalıydı.
***
Fakat son depremde yıkılan şehirler, Prof.İhsan Ketin'in bilimsel bilgisine göre projelendirilmiş olarak yapılmadı.
Çünkü yönetmelik işlemedi.
Çünkü yüzde 20 katsayıya göre bina dikerken her kat için ayrı plan yapmak, ayrı kalıp çakmak, kolonlar ve kirişlere konulacak demir sayısını artırmak gerekiyordu. Ayrıca kalıp çakmayı, demir bağlamayı, beton karmayı çok ucuz işgücü olan, 15-16 yaşında köyden kopup gelmiş insanlara yaptırmak inşaatın depreme dayanma katsayısını da düşürüyordu. Daha deneyimli işçi çalıştırmak ve her kat için ayrı kalıp yapmak, maliyeti yükseltiyordu. Apartman yaptıran ev sahipleri, kalfalar, müteahhitler, belediyeler, mühendisler ise bu yüksek maliyetten kaçmak için hileye baş vurdular. Göstermelik bir resmi proje yaptılar, ruhsat aldılar. Uygulumada ise istediklerini yaptılar.
***
Ucuzcu kalfa..
Ucuzcu müteahhit...
Ucuzcu belediye..
Ucuzcu mühendis..
Ve ucuzcu halk...
Bilime sırtını döndü...
Bu yüzden son depremde Türkiye, Prof.İhsan Ketin'in bilimsel buluşuna kör bakmanın faturasını ağır ödedi.
Toplum ders çıkartıyor.
40 yıldan beri İsviçre'deki kantonlarda taşıyıcı sistem projeleri yapmakta olduğunu söyleyen yüksek mühendis Erol Öge, şu uyarıyı yapıyor: Demode olmuş, Batıda çoktan terk edilmiş karkas inşaat sistemini derhal değiştirmek; deformasyona daha mukavim, zemine uyumlu daha kolay ve daha ekonomik olan beton perdeli sisteme geçmek gerek..
Deprem aklımıza da vurdu...
Türkiye ders çıkartıyor...