Meğerse o da bizi seviyormuş da belli etmiyormuş! Türk senaryosuna göre sizden nefret ettiğinizi düşündüğünüz biri birdenbire elinde armağan paketiyle kapınızı çalıyor, hem de kötü gününüzde!
Yunanistan ayrı ele alınmak kaydıyla Avrupa'dan gelen yardımlar Türkler üzerinde abartılı bir etki yarattı. Depremin ilk şokunu üzerimizden attıktan sonra gerçek senaryo farklı bir okuma gerektirebilir: O, böyle durumlarda asgarisinden insaniyet namına zaten herkesin yardımına koşar! Bu demektir ki sizin bir ayrıcalığınız yok...
Gelin bir de tersinden bakalım, Avrupa ülkeleri Türkiye'de yaşanan felaketi görmezlikten gelebilir miydi? İşte bu pek mümkün olamazdı, önce yukarıda belirttiğim insani nedenlerle. Ama aynı zamanda siyasi nedenlerle de. Türkiye'nin yardımına koşmamak apaçık düşmanlık sayılırdı. Bunun ötesinde Gümrük Birliği ile ekonomisi Avrupa'ya entegre olmuş koca bir ülkeyi ayağa kaldırmak zorunluluğu vardır. Küresel çağda burada oynayan tuğla, hele arada bir de Gümrük Birliği varsa, oranın taşıyıcı sistemini de etkiler.
Başta da belirttiğim gibi önyargıları sarsan Yunan halkının tepkilerini ayrı düşünmek gerekir.
İsveç umulmadık anda baş yarmazsa müthiş kucaklaşma Aralık ayında Helsinki'de yapılacak olan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinde gerçekleşecek. Türkiye'nin Aralık ayında nihayet Avrupa Birliği üyeliğine aday ülke ilan edilme şansı yüksek.
Müthiş kucaklaşma bizim Türk senaryosunun tabirlerden. Avrupa iki buçuk yıl önce Türkiye'yi aday ilan etmeyerek aptallık yapmıştı. Çünkü aday ilan edilmek yarın öbürgün üye olmak anlamına gelmez. Bırakın üyeliği, aday ilan edilenle üyelik için müzakere sürecinin başlatılması bir gerekmez. Nitekim AB tarafı bunun böyle olacağının işaretlerini vermeye başladı bile. Brüksel'de en yetkili ağızlardan yapılan açıklamalar, aday Türkiye ile üyelik müzakerelerini başlatmak için iki buçuk yıl önce Lüksemburg'da öne sürülen siyasi ve ekonomik koşulların aynıyle devam ettiğini gösteriyor. Yani topu Türkiye'ye atıyorlar.
Şimdi Türkiye'de çok sık duyacağımız soru şudur: Sırf aday ilan edildik diye taviz verilir mi? Avrupa bağlamında yeni tartışma konumuz budur.
Hayallerden ve düşmanlıklardan arınmış gerçek senaryo bize şunu söylüyor: Aday ilan edilmeyi bir kontrat tazelemesi diye düşünmek en doğrusu. Türkiye ile AB arasında ateşkes ilan ediliyor. Bu ateşkes, ilerisi için iki tarafın da siyasi ve moral sorumluluk altına girmesidir.
Türkiye'nin AB'ye aday yapılması sonrasında yükleneceğimiz süreci iyi tarif etmek gerekiyor.