kapat

04.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Hukuk bilinci, hukuk bilimi, hukuk bilgisi...

Yarım yüz yılı aşkın yazı emekçiliği içinde en gönlümü ekşiten yamukluk, toplumsal ortamdaki "hukuk bilinci"nden yoksunluk oldu.

Nedir hukuk bilinci?

"Hukuk"un taraflar arasında uyulması karşılıklı kabul edilmiş kurallar demeti olduğuyla, bu demetteki sürekli tutarlılık özeninin, herkes için bir yaşam platformu oluşturduğu bilincinde olmaktır.

Taraflar arasında uyulması karşılıklı kabul edilmiş kurallar...

Diyelim ki taraflardan biri "yönetenler", öteki de "yönetilenler"..

Her iki taraf da karşılıklı kabul ediyor hangi kurallara uyacağını...

Örneğin bu kurallara uyma konusunda herkes eşit olacak. Kimseye ayrıcalık tanınmayacak..

Biri bu kuralları çiğnemiş olmakla suçlanıyorsa, gerçekten çiğneyip çiğnememiş olduğuna bağımsız yargıçlar karar verecek..

Nasıl karar verecek? O da kurala bağlı. Şöyle karar verecek:

1- Hangi kuralın çiğnenmiş olduğu hangi kanıtlarla iddia ediliyor...

2- Suçlanan kişi bu iddialara karşı kendini nasıl savunuyor ve ortaya hangi kanıtları koyuyor..

"Yönetenler" ile "yönetilenler" arasında karşılıklı kabuledilmiş böyle bir mekanizmayla denklemin bulunduğunu özümsemek... Böyle bir özümseme hukuk bilincinin mayasını oluşturur.

Böyle bir bilincin pekişmiş olduğu toplumlarda, hiç kimsenin aklına, kahvelerde "Sallandır iki kişiyi de bak ortalık nasıl düzelir" türünden bir düşünce gelmez..

Nasıl ki sorumlu bir yöneticinin de aklına, herhangi bir sanık için "asmayalım da besleyelim mi" gibi bir fetva vermek de gelmez..

Şayet geliyorsa, toplumdaki hukuk bilincinden yoksunluğun göstergeleridir bunlar..

Hukuk bilimine gelince... Taraflar arasında uyulması -zımni dahi olsa- karşılıklı kabul edilmiş kurallar tarihçesinde, vazgeçilemeyen ilkeler nelerdir?

Örneğin hırsızlığın, vazgeçilmeyen bir suç sayılması gibi.. Evliliğin mutluka bir belgeye dayandırıldığı zaman geçerli sayılması gibi..

"Yönetenler" ile "yönetilenler" arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar, hangi aşamalardan geçmiş, hangi düzeye kadar gelmiş ve ne tür aksamalara uğraımıştır? Bu aksamalar nelerdir, nasıl düzeltilmelidir ve bazı köhnemiş kurallar nasıl değiştirilmelidir? v.s..

Örneğin bizim Anayasa ve T.C.K gibi...

"Devlet" kavramı, değişik çağlarda değişik tanımlamalardan süzüle süzüle nasıl bir formülasyon içinde gelmiştir günümüze? v.s..

Başarıya ulaşmış hükümet darbeleri, bir emri vaki olarak kabul edilse bile, hukuk açısından "cezalandırılamamış bir suç sayılması" konusundaki çeşitli görüşler nelerdir? v.s..

Hukuk bilimi, geniş bir perspektiv içinde tutarlıyla tutarsızı, kaliteyle kalitesizi çok rahat ayırıp ayıklayan beyinsel bir formasyon sağlar aynı zamanda...

Ve kişiye, çağını evrensel bir cihannümadan izleme olanakları verir.

Hukuk bilgisi ise... Mevcut yasa maddelerini bilme ve değerlendirme üstünde yoğunlaşmış bir donanımdır..

T.C.K 159. maddesinin neleri suç saydığıyla, bu maddeye dayanılarak verilmiş Ağır Ceza kararlarından bazılarının, hangi gerekçelerle Yargıtay tarafından bozulmuş olduğunu bilmek, araştırmak, incelemek; hukuk bilgisi alanına girer..

Hukuk bilinci, hukuk bilimi, hukuk bilgisi... Bir toplumun hem akciğerlerini, hem oksijenini, hem de nefes alıp vermesindeki mutlu rahatlığı sağlar onlar..

Ve bunun böyle olduğunu en iyi bilenler de, siyasetçilerden çok, gerçek hukukçularla yazı emekçileridir...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır