Economist dergisinin yatırımcılara özel bülteninde Türkiye'nin yakın geleceği için siyasette istikrar ekonomide büyüme öngürüldü.
Rapor, yıl sonundan önce IMF ile "depremin olumsuz etkilerini de göz önünde tutan" bir anlaşma imzalanacağını belirtiyor.
Bu yıl binde 5 daralacak olan ekonomide gelecek yıl yüzde 5'lik büyüme öngörüyor.
Tespitler umut vericidir.
Ama tahminlerin tutması, devlete kaynak ararken ekonomiye zarar verilmemesine bağlı. Hükümet tüm dikkatini, üretimi, ihracatı ve istihdamı arttırmaya toplamalıdır.
Deprem vergisinden vazgeçildi ama yakında ortaya çıkacak sıkışma, yine acelenin doğurduğu yanlış kararlar üretebilir.
Yoklama kaçağı ve bakaya durumundaki 376 bin yükümlüye "bedelli askerlik" hakkı tanınmasıyla yaratılacak milyar dolarlık kaynak hükümetin önünde uyuyordu.
Genelkurmay Başkanlığı bu kaynağın değerlendirilmesini hükümete önermiştir. Özel durumlara özgü özel çözümler konusundaki yaratıcılığı siviller de göstermelidir.
Hazine arazilerine yapılmış yıkılması imkânsız görülen konutların oturanlara satılması kimine göre 40, kimine göre 70-80 milyar dolar getirecektir.
Hepimizin daha çocukken Kızılay zarflarına koyarak gönderdiğimiz küçük harçlıklarımızın o birikimde, o zenginlikte payı vardır.
"Kara Gün Dostu Kızılay" gönlümüzde yıkılmaz bir yapı idi. Deprem onu da yıktı.
Ama tuhaftır.. 55 trilyon liralık bütçeye, hemen kullanılabilir durumda 17 trilyon lira nakit varlığına ve 3 bin 300 gayrimenkule sahip bu güce hükmeden "imparator"u yerinden oynatamadı.
Ne biçim sivil toplum örgütü bu?
Kızılay'ın siyaset kökenli başkanı Dr. Kemal Demir "Kimse bana git demedi" diyor.
Diyemez.. Çünkü Kızılay da parti gibi örgütlenmiş. Nasıl hiç bir seçim yenilgisi parti liderini değiştiremiyor, onu da etkilemiyor..
Çünkü düzen "hanedanlık" esasına göre kurulmuştur. Küçük bir araştırma bu çarpık gerçeği ortaya çıkardı:
Kızılay'ın İstanbul'daki ilçe başkanları, ortalama 20 yıldan beri koltuklarını bırakmıyor. Rekor Şişli'de.. 45 yıldır iş başında..
Aynı zihniyetin üst örgütleri olan partiler, bu kangrene neşter vuramaz.
Çare, sivil inisiyatifin harekete geçmesidir.
Türkiye depremden sonra AKUT günleri yaşadı. AKUT'un etrafında oluşan ruh, sistemin enkazı altında sıkışan demokrasi geleceğimizi kurtaracak güçtür.
Sivil toplum örgütleri, "Kızılay'a üye ol" kampanyası ile işgale son vermenin hamlesini başlatmalıdır.
Aksi halde bu millet, kendini çoban yerine koyanlardan sürü muamelesi görmeye mahkumdur!