|
|
'Esas patron millet'
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, deprem felaketinden sonra sessizliğini bozarak merkezi yönetimden sivil topluma, irticadan cumhurbaşkanlığı seçimine kadar geniş bir yelpazede görüşlerini açıkladı. Bazı gazete ve TV kanallarının Ankara temsilcilerini Genelkurmay Karargahı'nda kabul eden Kıvrıkoğlu, TSK'nın deprem felaketine geç müdahale ettiği yönündeki eleştirileri örneklerle yanıtlarken, sivil toplum kuruluşlarının çabalarını da övdü.
Sivil toplum örgütlerinin depremin yanı sıra diğer konularda da devreye girmesini isteyen Kıvrıkoğlu, "Tek başına TSK yetmez. Herkes üzerine düşen görevi yapmalı. Ama bu çabalar hukuk kurulları içinde olmalı. Sivil toplum kuruluşları da, siyasiler de halkın temsilcileridir ama, esas patron millettir, yani 65 milyondur" dedi. Kıvrıkoğlu, saat 16.00 da başlayıp, saat 18.00 kadar tam 2 saat süren sohbet sırasında, Türkiye'nin gündemindeki olaylara özetle şöyle değindi:
DEPREM
FİLMLERDE BİLE GÖRMEDİM: Tarihimizde bu kadar büyük felaket olmadı. Bölgeye 2 kez gittim. Üçüncü kez gideceğim. Böyle felaketi ne filmlerde gördüm, ne de tahayyül edebilirdim. Bu ilahi kudretin eseri. Ama biz ilahi kudretin verdiği aklımızı kullanamayıp bu felakete zemin hazırladık. Pek çok bilim adamı uyarılar yapmıştı. Ama şimdi hep beraber üzülüyoruz. 15 bin kişi kaybettik. 24 bin yaralımız var.
NEDEN ÖNLEM ALINMAMIŞ?: Deprem bölgesi Türkiye'nin en zengin bölgesi. Ekonomik yönden en kıymetli kuruluşlarımız orada. Neden önlem alınmadığı, bu tesislerin neden başka yerlere kaydırılmadığı düşünülmesi gereken bir konu. Bu felaketin belki bir faydasını göreceğiz. Artık toplumumuzun bilime ve bilim damlarının söyledikleri şeylere itibar edeceğini sanıyorum. Kaderci, "Allah bizi korur" anlaşıyının iyi sonuç vermediği görüldü.
YARALARI SARMA ZAMANI: Bölgedeki insanlar varlıklarını kaybettiler. Şimdi önlerinde karanlık bir tablo var. Türk halkının en önemli özelliği yardımlaşmayı sevmesidir. Şu anda 65 milyon insanımız afetzedelere yardım ediyor, destek veriyor. Yurtdışından da yardımlar geliyor. Dış krediler de gelecek.
HÜKÜMETİN KARARI: Kamuoyu uzun süre, bölgede Olağanüstü Hal veya sıkıyönetim ilan edilsin mi, edilmesin mi tartışmasını yaşadı. Üç seçenek vardı; OHAL, sıkıyönetim ve bugün uygulanan kriz yönetimi. Buna karar verme yetkisi hükümette. Bunu biz de düşünüp, uzun uzun tartıştık. Ama şunu unutmayın, deprem 20 milyon kişiyi etkiledi. Bu 50-100 Varto, 50 Ceyhan, 25 Erzincan, 100 Dinar büyüklüğünde bir felaket. Sıkıyönetime karar verilseydi, deprem bölgesinde uygulanacaktı. Yönetim de 1. Ordu Komutanı'nda olacaktı. Ama zaten bölgede hemen hemen herşey tahrip oldu. Yani, sıkıyönetim bölgesi yine merkezi hükümetin desteğine ihtiyaç duyacaktı. OHAL ilan edilseydi, atanacak vali de aynı sorunla karşı karşıya kalacaktı. Yine de, OHAL veya sıkıyönetim ilan edilseydi düzen daha rahat sağlanırdı. Yardımların dağıtımı daha iyi olabilirdi. Ama yine de, bölgedeki tahribat çok büyük olduğu için zorlanabilirdik. Hükümet, sonunda şu anda uygulanan düzeni tercih etti. Ama biz, kanunların verdiği yetkiye dayanarak bölgeye hemen müdahale ettik.
HALKI KIŞKIRTMAYA ÇALIŞTILAR: Deprem sonrasında irticai yayın organlarının bazı yayınları bizi üzdü. Depremin merkez üssünün Gölcük'teki Donanma Komutanlığı olmasını istismar ettiler. Adeta zil takıp oynayacaklardı. Merkez üssü Donanma olunca "Depremin nedeni 28 Şubat, askerin zulmü, zina" diye yayın yaptılar. Her fırsatta TSK'ya iftira atıp, kinlerini kustular. İnsanları TSK'ya karşı kıştırtmaya çalıştılar. Adana'da Özel FM diye bir irticai radyo "Askerler içki içtikleri için, İsrailli generallerle devir-teslim töreni yaptıkları için bu bela başlarına geldi. Onlar şehit değil, leş oldular" diye yayın yaptı. Bir milletvekili bölgede bunlara benzer şeyler söyledi. PKK ürünü bölücü basın "Devlet yardım etmiyor" diye propaganda yapmaya çalıştı. Devletin kendi yandaşlarına yardım etmediğini ileri sürüp kendi çadırkentlerini kurmaya kalktılar. Derince'de, İzmit'te çadırkent kurdular. Emek Çadırkent diye. Gidin, görün sefaleti...
DIŞ BASINI İYİ TAKİP ETTİK: Bazı dış basın organları da bölücü ve irticai basınla paralel yayın yaptı. Bunları yakından takip ettik. Çok iyi yabancı dil bilen arkadaşlarımızı görevlendirdik. Hepsine kendi dillerinde cevap yolladık. Bazen internetten, bazen de doğrudan açıklama yolladık. TSK ve Türkiye aleyhinde çok yayın yapıldı. Baktık ki, Türkiye bu işi iyi takip edemiyor, beceremiyor vazifemiz olmamasına rağmen Türkiye'nin itibarını sarsacak yayınlara cevap yolladık.
KINZER ZATEN YANILMIŞTI: Bunların arasında The Independent'tan Robert Fisk var. New York Times, Herald Tribune'den Stephen Kinzer var. Kinzer'a açıklama yollayınca, tavrı biraz değişti. Bu zat benimle ilgili daha önce de bir yazı yazmıştı. "Genelkurmay Başkanı olunca irticaya daha toleranslı davranacak diye. Tabii yanıldı. L'Humanite'ye, Observer'a açıklama yolladık. Cevaplarını aldılar.
SİYASİ RANT PEŞİNDELER: Bölgede 90 bini aşkın çadırın bulunduğu çadırkentler var. Sivillerle işbirliği yapıp buralarda düzeni sağladık. Lojistik çok önemli. TSK devreye girince yardım dağıtımı düzene girdi. Yanlız Sakarya'da durum biraz farklı. 1001 türlü çadırkent var. İstismara çok açık. Asya Finans'ın var, Kombassan'ın var, Konya MÜSİAD'ın var. Mısır, Dubai, Yunanistan, Hollanda, Filistin adına kurulmuş çadırkentler var. Yaklaşık 34 ayrı organizasyon var. Bunlar, yardım adı altında siyasi rant peşindeler. Kolunda MGV bandı, kafasında Emeğin bilmem nesi, yok Kombassan... Oysa dağıtılan halkın yardımı. Bu istismar edilemez. Biz yardım dağıtımına hakim olunca tepki aldık. Ama doğrusunu yaptık.
ATILAN SUBAYLARIN MERKEZİ: Köseköy'de bir lojistik merkezimiz var. Çok iyi çalışan bir yer. Bölgeyi dolaşırken gördük ki, FP'li Derince Belediyesi de benzer bir sistem kurmuş. Gayet iyi çalışıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de destek veriyor, yardım yapıyor. Emir verdim, araştırıldı. Meğerse TSK benzeri bu düzeni kuranlar YAŞ kararlarıyla, ordudan atılan subaylarmış.
ABD GEMİSİ ABARTILDI: Basında ABD'nin hastane gemisiyle ilgili haberler çıktı. Hatta bir gazete tam sayfa haber yaptı. Hem de 1. sayfasında. Donanma Komutanlığı'na araştırttım. Bu gemide 40 yatak, 4 pratisyen doktor, 1 hemşire varmış. Bu, ilk yardım amaçlı, ilk tedavi amaçlı bir gemi. Oysa bizim hastanelerimiz zaten ilk yardım için devreye girdiler. Yani bu gemiye ihtiyaç yoktu. Onun için geri gönderildi. Su arıtma için 3 ABD gemisi geldi. Bunlar önce Körfez suyunu arıtmaya kalktılar. Baktılar çok kirli, arıtamadılar. ABD'den gelirken arıttıkları suyu, nakledecek ara parçaları da almamışlar. Onun için işe yaramadı. Sonra, arıtma makinelerini söktürüp, Cengiz Topel üssüne monte ettik.
YUNAN HALKINI TAKDİR: Yunan halkının, deprem nedeniyle Türkiye'ye yönelik yardım ve desteğinden büyük memnuniyet duyuyorum. Yunan ve Türk halkları birbirlerine çok yakın. Yunan halkı Türk halkına çok sıcak bakar. Bu çok güzel bir gelişme. Halkların gerçekleştirdiği bu yakınlaşmayı siyasilerin hızlandırması lazım. Buradan Yunan halkına bir kez daha takdirlerimi ifade ediyorum.
AKUT TAKTİR TOPLADI: AKUT sivim toplum örgütlerine iyi bir örnek. Güzel bir hareket. Hiçbir zorlama olmadan, kendileri çaba gösteriyor. Uludağ'da onlarla beraber çalışmıştık. İnsani duygularla hareket eden bir ekip. Bu da takdiri üst seviyeye çıkartan bir durum.
SİYASET
BAHÇELİ'NİN SÖZLERİNE YANIT: Bugün sayın Ertuğrul Özkök, Sayın Devlet Bahçeli'ye TSK'nın MHP'ye yönelik tavrını sormuş. Daha önce bir açıklama yapmıştık, yine tekrar edeyim: TSK, Anayasa'nın değişmez, değiştirilmesi teklif daha edilemez olan başlangıç maddelerine sıcak bakmayan, sıcak bakıyormuş gibi görünüp o maddelerin aleyhinde faaliyet gösteren siyasi partilere hiçbir zaman sıcak bakmadı. Bakmayacak da... Siyasi partiler halk adına yetki kullanan organlardır. Ama biz, Anayasa'nın temel prensiplerine aykırı hareket eden partilere sıcak bakmayız.
PİŞMANLIK YASASI'NI TEŞVİK: Pişmanlık Yasası çıktı. 6 ay süresi var. Bakıyorum, medyada bu konuyla ilgili pek birşey çıkmıyor. Basın bunu teşvik etmeli. Dağdaki adam nasıl anlasın bu yasayı. Zaten bir doktorlar, bir de hukukçular kendi yazdıklarını kimse anlamasın isterler. Siz anlatın ki, teslim olsunlar. Teşvik etmek lazım. Örgütün yöneticileri yasanın dışında. Zaten bunların sayıları çok değil. Ama bir de madde koymuşlar; "Güvenlik güçlerine karşı silah kullananlar da yararlanamaz" diye. Adamın güvenlik güçlerine karşı silah kullanıp kullanamadığını nasıl tespit edecekler ki? Yargıçlar bunu değerlendirir sanıyorum.
DEVLETİ YIPRATMAYIN: Deprem sonrasında bazı yayın organları devleti yıprattı. Bir şeyi yaparken başka birşeyi yıkmak doğru değil. Devlet, bu milletin devleti. Millet olmadan devlet, devlet olmadan millet olmaz. O, bir tek kabilelerde olur. Ben bardağın dörtte üçü doluysa, önce onu söylerim. Kalan dörtte biri doldurmak için çaba gösterin derim. Kötülerin yanında iyileri de söyleyin. Zaten devletin dış dünyadaki imajı iyi değil. Devleti yıpratmak başkalarına fırsat verir. Basın çoğu zaman günlük hareket ediyor. Reaktif değil, proaktif olmak lazım. Satranç gibi, sonraki hamleleri düşünerek hareket etmek lazım.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ: TSK olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi işinin dışındayız., Cumhurbaşkanlığı çok önemli bir makam, Oraya, en iyi hizmeti verecek kişinin seçilmesini arzu ederiz.
İRTİCA
28 ŞUBAT KARARLARI: Basın, sivil örgütler Af Yasası'na karşı çıktı. Bütün Türkiye ayağa kalktı. Zaten sayın Cumhurbaşkanı da veto etti. Ama, halk, sivil toplum örgütleri, bazı kurumlar neden başka konularda sessiz kalıyor, anlamıyorum. İşçi sendikaları o malum yasa konusunda yeri göğü ayağa kaldırdı da, neden başka konularda susuyor? Örneğin 28 Şubat kararları. O MGK toplantısında 18 kanun ve uygulama konusunda karar almıştık. Bazı uygulamalar yapıldı, 4 tane de yasa çıktı. 8 yıllık eğitim, yeni cami yapımı için bir diğer camiden olan uzaklığa (1.800 metre) ilişkin yasa çıktı. Sonra camilerin Diyanet'e devrine ilişkin yasa. Bazı tarikatlar, imamlar buna karşı çıktı. Bir de vakıfların Devlet Denetleme Kurumu denetimine girmesini sağlayan yasa. Ama diğerleri bekliyor. Yeni döneminde, 28 bunların çıkmasını bekliyoruz.
28 ŞUBAT BİTMEDİ: 28 Şubat bir süreçtir. Ama bu süreç 28 Şubat 1997'de başlamadı. 1923'ten beri irticaya karşı ortaya çıktı. İrtica var oldukça da sürecek. İrtica 3 yıl varsa 3 yıl sürecek, 1.000 yıl varsa 1.000 yıl sürecek.
PKK VE APO
PKK'NIN ÇEKİLMESİ YETMEZ: PKK 1 Eylül'den itibaren Türkiye sınırları dışına çıkma kararı almıştı. Bazı terketmeler başladı. Üç-dört yüz kişi sınırlarımızın dışına çıktı. Bazı bölgelerde sınır dışına çıkmak üzere toparlanmalar var. Ama hepsi çıkmaz. Bir kısmı Türkiye'de kalır, kentlerde faaliyet göstermek, siyasi organizasyonlar yapmak için. Türkiye'yi terketmeleri önemli değil. Zaten her kış belli bir bölümü Türkiye'yi terkeder. Önemli olan silahlarını teslim edip, kendilerinin teslim olmaları. Yoksa baharda yine gelirler.
HAKLAR GELİŞİR: Örgütün elebaşı da, silahlı mücadeleyle bir yere varılamayacağını kabul etti. Bunu söyledi. "Bölünme istemiyoruz, federasyon da istemiyoruz" dedi. "Sadece bazı haklar istiyoruz" dedi. Sonra, "Bu hakların bir bölümü verilmiş, benim haberim yoktu" dedi. Kürtçe gazete, çıkıyor, Kürtçe kasetler satılıyor. Bunlara itiraz eden yok. 37 belediye başkanlığı HADEP'in. Kimse buna karşı çıkmıyor. Devlet aleyhine çalışmazlarsa kimse de karşı çıkmaz. Bir çok hak verildi. Demokratikleşme çerçevesinde haklar da gelişir.
İDAM KARARI SİYASİNİN: PKK'nın elebaşısı hakkında verilen idam kararının iki safhası var. Bize sorulduğunda "Biz bu işte tarafız. 15 yıldan beri ona karşı savaşıyoruz. Bize sormayın" diyoruz. Safhanın ilki yargı. 7 Ekim'de Yargıtay kararını verecek. Sonra, uygulama kararı siyasi. Sistem siyasilere bu hakkı tanımış. Ne karar verirlerse o geçerli olacak.
KURUMLAR
SADECE TSK YETMEZ: Bana sık sık heyetler gelir. Hemen hemen hepsi, TSK'ya olan güvenlerinden bahsederler. TSK'nın en iyi çalışan kurum olduğunu söylerler. Bende hepsine şunu söylerim: Tamam TSK iyi çalışan bir kurum. Ama sadece TSK yetmez. Yargı var, üniversiteler var, NGO'ler var, sendikalar var... Herkes kendine düşen görevi yapmalı. (O sırada önünde sehpayı örnek gösteriyor) Bakın bu sehpanın şekli Türkiye'ye benziyor. Bu masanın tek bacağı TSK olursa ve o bacak bir darbe görürse masanın üzeri dağılır. Ama masanın 4 sağlam bacağı olursa birşey olmaz.
BEDELLİ ASKERLİK İYİ DEĞİL AMA... TSK olarak bedelli askerliğin yol edilmesine karşıyız. 1987 ve 1992'deki uygulamaları siyasiler yaptı. Bu kez, ülkenin durumunu dikkate alarak biz teklif ettik. Bize kimse öneride bulunmadı, biz düşündük, incelettik ve sayın Başbakan'a teklif ettik.
PATRON MİLLETTİR: Deprem sonrası sivil toplum kuruluşlarının tepkisini, öne çıkmasını müspet karşılıyorum. Ama bu hukuk kuralları çerçevesinde olmalıdır. Sivil toplum kuruluşları, siyasiler milletin temsilcisidir. Ama şu da unutulmamalı, esas patron millettir, yani 65 milyondur.
'Depreme hemen müdahele ettik'
GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, "TSK'nın felakete geç müdahele ettiği" yolundaki kasıtlı eleştirileri, çok geniş bilgiler vererek yanıtladı. "TSK, olaydan hemen sonra kanunların ve kendi yönetmeliklerinin verdiği yetkiye göre hemen müdahale etti" diyen Kıvrıkoğlu şu bilgileri verdi:
"DEPREM 31 bin kilometrekarelik alanı etkiledi. Geceyarısı olması kayıpları artırdı, kötü sonuçlar vermesine neden oldu. TSK'nın bölgedeki tüm birlikleri de felaketten etkilendi. Buna rağmen hemen müdahale ettik. 7269 sayılı Afetler Kanunu'nun 6 ve 7. maddelerinin bize verdiği görevler çerçevesinde, vali ve kaymakamların yardım taleplerini beklemeden harekete geçtik.
Donanma tehlikedeydi
Gölcük'te Donanma tehlikedeydi. Rafineri, Donanma'dan 4 kilometre. uzaklıkta. LPG depolarını sıçrasa Donanma da zarar görecekti. Rafinerinin yerinin yanlış olduğu ortaya çıktı. Donanma'yı Körfez'den dışarı çıkartmak zorunda kaldık. Karada görev yapan subay, astsubayla bunu yapmaya çalıştık. Ki, bu insanların evleri de deprem bölgesindeydi.
Ertesi gün ben bölgeye gittim. Sayın Cumhurbaşkanı'na bilgi verdim. Sayın Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, beraberce bölgeye gittik. Bölgede TSK'ya ait 47 helikopter, 2'si ambulans 17 uçak görev yaptı. Uçaklar 64 saat, helikopterler 390 saat uçuş yaptı. Sadece hudutlardaki birlikleri kıpırdatmadık. Keşan, Edirne ve Kırklareli'ndeki birlikleri. Kar altında kalan askerleri kurtarmak içih hazırlanan köpekli kurtarma timleri de devreye girdi.
Bölgeye temiz su sağlamak için gemilerimiz de çalıştı. 6 gemiyle günde, Bostancı'dan günde 3 bin ton su taşıdık
Hava harp Okulu Yalova'daki kampında kalan personel harekete geçti. Aksa'daki tehlikeye karşı harekete geçtik. Sadece bu kamptaki personel 150-160 kişi kurtardı. bin 40 kişilik kampı kullanıma açtık. Ayrıca 480 çadır kuruldu, şu anda 600 kişi orada kalıyor. TSK, bütçedeki kendi ödeneğinden harcama yaptı. Kara Kuvvetleri şimdiye kadar bütçesinden 2 trilyon harcadı.
* TSK'nin elinde 200 bin çadır var dendi. Bu yanlış. Söyledikleri 2'şer kişilik çadırlar. Elemizde 2.000-2.500 büyük çadır var. Çoğu da terörle mücadele bölgesinde. Soğuğa, yağmura dayanıklı bu çadırlar. Kendimiz imal ediyoruz. Bölgede 96 çadırkent kurduk. 18 kreş işletiyoruz. 655 çocuk kalıyor. Talimat verdim, elinizden geldiği kadar çadır kent kurun diye.
* Toplam 2.563 kişilik kampı kullanıma açtık. Ama insanlar evlerini terk etmek istemiyor. Şu anda 880 kişi ağırlıyoruz.
* İlk gün 37 bin 500 personelimiz görev başındaydı. 46 iş makinemiz vardı. İkinci gün 43 bin 200 personel, 98 makineye çıktık. Sonra 50 bin personel ve 119 makineye. Şu anda 63 bin 500 personelimiz görev yapıyor.
* Bölgede 96 bin 720 çadır kuruldu. 13 bin 207'sini TSK kurdu. 1.765 çadır bizzat TSK'nın. Seyyar hastanelerimiz, mutfaklarımız, tuvalet çadırlarımız da var.
Emir verdim, basını getirdik
Depremin ilk 3 gününde hep yabancı kurtarma ekipleri öne çıktı. Mehmetçik geri planda kaldı. Oysa köpekli kurtarma ekiplerimiz, SAT ve SAS timlerimiz hemen müdahale etti. Baktım Mehmetçik, hek ettiği yeri bulamıyor hemen emir verdim ve "Mehmetçiğin yaptığı işleri gösterin. Gazeteciler gelmezse, zorla alıp getirin, yaptığımız işleri gösterin" diye. Sonra Mehmetçiğin yaptığı işler görünmeye başladı.
TAYFUN DEVECİOĞLU
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|