kapat

21.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Derinleştikçe batıyor

Dedemin gençliğinde Ulus gazetesi varmış. 60 yıl önce Erzincan depremi olduğunda Ulus'ta Falih Rıfkı şöyle yazmış:

"Felaketin, bilhassa can kaybının mesuliyetinin inşaat kusurlarına ait olması bize cidden ağır geliyor."

Önceki gün görüntülerini gördüm 1939 Erzincan depreminin... Yurttaşlar, yakınlarını yaka paça çekiştirerek kurtarmaya çalışıyorlardı enkaz altından...

Tam 33 bin can alan Erzincan depremi olduğunda Ankara'da Meclis "sinemaya yeni sansür nizamnamesi" hazırlamakla meşgulmüş. Dedem bunları okuyarak tüketmiş gençliğini...

***

Babamın gençliğinde ise Cumhuriyet okunurmuş.

Dün baktım; 30 yıl önce Varto depreminden sonra "bölgeye gerekli yardımın ulaştırılamadığını", "salgın hastalıkların ortaya çıktığını" yazmış Cumhuriyet... Bir de bölgeye gönderilen yardıma el koyup vatandaşlara satan sahtekarlar kınanmış. Depremzedeler devletin geçiktiğini görünce enkaz altındaki yaralılarını kolundan bacağından çeke çeke kurtarmaya çalışmışlar.

2500 can gömülmüş Varto'ya...

Ankara ise İlhami Soysal'la uğraşıyormuş o ara... Daha Varto enkazının altından sesler gelirken, Genelkurmay Başkanı'nı eleştirdi diye kaçırıp dövmüşler İlhami Soysal'ı... Sonra Çayyolu'nda arabadan atmışlar. Ecevit, CHP Genel Sekreteri olmuş o yıl... Demirel Başbakan'mış...

***

Dedemden 60, babamdan 30 yıl sonra bugün de ben, Marmara depreminin haberlerini devrediyorum oğluma, lanetli bir miras olarak...

4. kuşak da inşaat kusurlarıyla artan can kaybı", "yardımın zamanında ulaştırılamayışı", "salgın hastalık korkusu" haberleri ve yakınları tarafından ite kaka kurtarılmaya çalışılan depremzedelerin görüntüleriyle yetişiyor.

Düne kadar "enformasyon devrimi"nden söz eden Cumhurbaşkanı Demirel, deprem gecesi 4,5 saat hiçbir yerle iletişim kuramadığını söylüyor. Onca telefonu izinsiz dinleyen devletin Başbakanı Ecevit, bakanlarıyla ancak TV kameraları aracılığıyla haberleşiyor. Sağlık Bakanı "Kana ihtiyacımız yok" derken, ekranın altındaki banttan hastanelerin acil kan anonsları geçiyor.

Ve bize "Ya deprem değil savaş olsaydı..." "ya televizyonlar olmasaydı" diye sormak düşüyor.

***

Devlet, 60 yılda inşaat kusurlarını gidermeyi, vaktinde yardım göndermeyi, ulusal seferberliği koordine etmeyi beceremedi. Üstelik 60 yıllık beceriksizliğin, tedbirsizliğin, dökülen kanların, yitirilen canların sorumlusu olduğu halde, yaptığının, yapamadığının hesabını vermeden "Duruma hakimiz, yaraları saracağız" teranesini okuyup durdu 60 yıl boyunca, metnini bile değiştirmeden...

Ama "öbür iş"i hiç aksatmadı.

"Düşünce Özgürlüğü" davasının duruşmasındaydım önceki gün deprem telaşı içinde, DGM'de... 8. maddeye çevirmişler istenen cezayı... Tecili mümkünmüş hiç olmazsa... Devlet, kriz anında TEM'de trafiği kesemiyor, denizi kullanamıyor, iletişimi sağlayamıyor, koordinasyonu beceremiyor, yangını söndürecek teknolojiyi üretemiyor, doğru dürüst bir inşaat altyapısı geliştirip denetleyemiyor, ama 60 yıldır, düşünen, üreten yurttaşına ülkeyi dar etmek için elinden geleni yapıyor.

"Derin"leşiyor, lakin derinleştikçe batıyor.

***

"30 yılda bir olur böyle büyük deprem" diyorlar. 2030'u, oğlumun gençliğini düşündükçe kaygılanıyor, utanıyorum! Tek tesellim, artık büyük devlet" masalına kimselerin inanmıyor oluşu...

Devletin aczini gören, kazmayı küreği kapıp koşuyor Marmara'ya... Sivil toplum ayaklanıyor. Tercümanı, doktoru, dağcısı, eczacısı gencecik çocuklar internet aracılığıyla haberleşerek yardım için seferber oluyor. Devletin yapamadığını özel kanallar ve "Deprem için sivil koordinasyon merkezi" türü örgütlenmeler üstleniyor.

Onca evle birlikte devlet denen kağıttan kaplanın da çöküşüne ve o enkazdan sivil toplumun doğuşuna tanık oluyoruz Marmara'da...

"Yara saran", değil, akılcı tedbirler alıp yaralanmaları önleyen bir "teknik devlet ihtiyacı" konuşuluyor artık...

3 kuşağa malolsa da bu da az gelişme değil. 2030 depreminde durum birazcık farklı olur belki...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır