kapat

21.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Her geceyi sokakta geçiremeyiz

Artık herkes biliyor ki, İstanbul; "Kuzey Anadolu Fay Hattı" diye bilinen bir deprem çizgisi üstünde..

1939 Erzincan depreminden bu yana, "Kuzey Anadolu Fay Hattı" üstünde başlayan ve herbiri büyük depremlerle felaketlere neden olan toprakaltı tabaka kırılmaları, 1940-50 arasında Kurşunlu, Niksar, Erbaa, Tosya, Bolu'dan geçerek sonunda İzmit'e kadar geldi...

Yani 60 yıl boyunca çeşitli aralıklarla birbirini izleyen 7 büyük deprem sonunda...

Ne yazık ki İstanbul da yavaş yavaş yaklaşan böyle bir deprem rotası üstünde...

Nerdeyse 100 yıldan beri bilinen bir gerçek bu.

Şimdi herkesin sorduğu soru şu:

- Peki İstanbul depremi ne zaman?

Prof. Dr. Celal Şengör en geç 10-12 yıl içinde, diyor.

Evet, en geç 10-12 yıl içinde İstanbul da sert bir deprem yaşayacak... Ancak böyle bir kaygıyla her geceyi sokakta geçiremeyiz.

Kaldı ki, korkulan felaketi de, deprem değil; "Deprem şartnamesi"ne uyulmadan yapılmış evler, gecekondular, apartmanlar, yapılar yaratıyor.

Ve yine Prof. Dr. Celal Şengör'ün dediği gibi:

- Depremden kaçılmaz, tedbir alınır.

Şimdi 8. Yüzyıl'a ait ünlü bir masalı tekrarlayalım. Bağdat'ta çok zengin bir adamın bir kölesi varmış. Bir gün köle, Bağdat pazarında dolaşırken uzaktan Ezrail'i görmüş. Ezrail dik dik bakmış kendisine...

Ve köle doğru efendisine koşmuş:

- Bugün pazarda, demiş, Ezrail'i gördüm. Bana dik dik baktı. Ne olur bir at verin çekip gideyim buralardan...

Efendisi vermiş istediği atı.

Köle atladığı gibi ata, az gitmiş uz gitmiş, ta Semerkant'a kadar gitmiş.

Semerkant'a geldiğinde birden Ezrail çıkmış karşısına:

- Ben de seni Bağdat pazarında gördüğümde şaşırmıştım, demiş. Çünkü randevumuz Bağdat'ta değil, Semerkant'ta idi.

Her depremde yaşanan felaket rezaletleriyle, rezalet felaketlerinin gerçek yüzü nedir bilir misiniz?

Türkiye'de en büyük rantı, "arazi"nin getirmesi...

Padişahlık döneminde "Memalik-i Osmaniye" padişahların şahsına aitti. Dilediklerine diledikleri yerleri verebilirlerdi.

1920 Meclis'inde "Memalik-i Osmaniye", Meclis'in tasarrufuna bağlandı; sonra da Hazine'nin; yani -gerçekte- iktidarların...

Ve "arazilerin" kadastrosu da çıkarılmadığı tabuları da..

1947'de Washington'un Türkiye'de başlattığı Karayolları seferberliği; köylülerle kasabaların, kentlerdeki Hazine arazilerini yağmalamasına ve her yöreyi çarpık bir kentleşmenin kaplamasına neden oldu.

Siyasal partiler de, seçimlerde oy almak için bu genel yağmaya göz yumdular.

Şimdi Türkiye, arazi yağmalarıyla kestirmeden köşeyi dönme furyasının bedelini başladı ödemeye...

Mesleksiz yığınlara karşı "her mahallede bir milyoner yaratma" vaadleri, sonunda depremin vurduğu her mahallede kefensiz gömülen ölülere dönüştü.

Herkesin katılmaya çalıştığı bir iç talan yarışında hesaplar tersine dönüp insanlar ziyan zebil olmaya başlayınca; palavraya dayalı "Kabuk devlet" ile altyapıya dayalı "Teknik devlet" arasındaki farkı da başlarsınız görmeye ama, fazla da birşey yapamazsınız; içinizi çekip durmaktan gayrı...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır