kapat

13.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
COŞKUN KIRCA(ckirca@sabah.com.tr )


Pusulayı şaşırmak-II

Anayasaya milletlerarası tahkime cevaz veren bir hükmün eklenmesi laiklik ile milli ve bölünmez tekil devleti koruma gereğinden daha fazla mı önemlidir? Bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değildir.

Memleketimizde hukukun genel kavram ve ilkeleri uygulayıcılar tarafından genellikle iyi bilinmediği için milletlerarası hakemlik konusunda Anayasada bazı hükümlerin yer alması uygun olabilir. (1) Fakat, şunu da belirtmek gerekiyor ki aslında milletlerarası tahkim.

Anayasanın bugünkü metniyle de pekâlâ uygulamaya geçirilebilir. Gerçekten, bu usül pek çok ülkede uygulanmakta ve bu ülkelerin hiçbirinin Anayasasında bu konuda açık bir hüküm yer almamaktadır.

Çünkü, bu ülkelerde devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin bu sıfatla özel hukuk tüzel kişileriyle akdettikleri -kâr gayesi gütmeyeceği için bazı ayrıcalıklara sahip olacak akid özel tüzel kişi eliyle kamu hizmetinin idare adına görülmesine ilişkin- idari sözleşmeler kamu hukukunun kapsamına girdikleri ve bundan ötürü Danıştay'ın yargısal ön incelemesine tabi oldukları halde, devletin ve diğer kamu kişilerinin kanunla -yani bir egemenlik tasarrufuyla- cevaz verilen alanlarda özel hukuk tüzel kişisi sıfatıyla yerli veya yabancı özel firmalarla akdettikleri özel sözleşmeler özel hukukun kapsamına girer ve bundan ötürü milli veya milletlerarası tahkime tabi kılınabilirler; şu şartla ki hakem kararları kanunun emredici hükümlerine aykırı sonuçlar doğuramaz ve bu husus yargı organınca denetlenir.

Bu noktada sormak lâzım: Yabancı sermayeyi yeterince çekebilmek için Anayasaya bu ayrıntıyı eklemek karşılığında milli ve bölünmez tekil devlet ilkesi ile Cumhuriyet'in lâiklik niteliğinin korunmasını önemli ölçüde zorlaştırmak, sağduyunun ve Cumhuriyet'in değişmez niteliklerine sadakat duygusunun kabul edebileceği bir sonuç mudur? İktidar acaba neden diğer pek çok ülkede olduğu gibi, yukarda bahsi geçen temel kavramlara dayanarak milletlerarası tahkimin yap-işlet-devret esasına göre devletçe akdedilecek özel sözleşmelerde cari olabileceğine -başta yargı organları olmak üzere- kamuoyunu ikna etme çabasına girmiyor veya hatta halk oylamasına gitmeyi kabul etmiyor da kolay sandığı yolu seçip -üstelik bir hayli düzenleme hatası işleyerek- Anayasayı değiştirmek için köktendinci partiye tehlikeli ödünler vermeye rıza gösteriyor?

Cumhuriyet nasıl korunacak?

Gerçekten, lâikliğin korunması konusunda iktidarın bilançosu hiç iç açıcı değildir. Sekiz yıllık ilköğretimin dayandığı kesintisizlik ilkesi yaz aylarında Diyanet İşleri Başkanlığı'nca açılacak Kur'an kurslarıyla zaten yok edilmiştir.

İmam-hatip liselerinin mesleki öğretim kurumları olduğu unutularak bu liselerin mezunlarına polislik gibi hassas kamu mesleklerinin bile kapısını açan çoğunluklar meclis komisyonlarında FP etrafında kolaylıkla oluşabilmektedir.

Başbakanın takiyye ustası bir şeriat devleti yanlısını savunması ve savunurken takiyyenin ıslah edici bir yöntem olabileceği görüşünü ileri sürmesi de pek hayal kırıcı olmuştur. Çeşitli Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında alınan ve hükümet onayını taşıyan kararların yüzde 25'i bile gerçekleştirilememiştir. Bu gelişmeler doğrultusunda FP'ne verilen son ödünlerin milli ve bölünmez tekil devlet ile lâik Cumhuriyet üzerinde dolaştırılan tehditleri her zamankinden daha vahim bir hale sokacağı besbellidir.

Sayın Ecevit'in bir zamanlar lâiklik için "tarihi yanılgı", Atatürk için "gardrop devrimcisi" dediği; Tito federasyonunu değişik "halklar"ın bir arada yaşamaları için en başarılı formül saydığı biliniyordu da, sadece piyasa ekonomisi konusunda değil, çok daha hayati bu konularda da olumlu yönde değişmiş olduğu sanılıyordu.

Ama daha vakit var. Nitekim Sayın Ecevit'in, Siyasi Partiler Kanunundaki değişikliklerin Bay Erbakan'ın durumunu etkilemeyeceğini söylemesi ümit vericidir.

Umarım ki Sayın Ecevit bu hayati konularda da olumlu yönde değiştiğini kısa zamanda kanıtlar; bu ödünlerden vazgeçer ve siyasi barometrenin hızla düşmesini önler.

(1) 29 Temmuz günkü "Milletlerarası Tahkim" başlıklı yazıma bakıla.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır