Efendim dikkatinizi çekerim, "Karışık salata" okuyup "abur cubur" algılamayınız. "Bol yeşillikli, çeşit çeşit, sağlıklı" anlamında...
Belki de Amasra'ya güneş tutulmasını izlemeye gittiğimde Çeşm-i Cihan lokantasının terasında yediğim enfes salata ve mezgitin etkisi böyle tezahür etti!
Güneş tutulmasını bir iki küçük not dışında fazla anlatmayacağım, tam tutulmayı yaşayan bilir.
Amasra'da çocuklar çok eğlendi, Belediye anons yapıyor "Güneşe özel gözlüksüz bakmayın kör olursunuz" diye, çocuklardan bir çığlık "Anne anne, kör oldum!" Annelerden cevap "Evladııım, sakin dur!"
Tam tutulma anında oluşan görüntü ve onun sizde yarattığı ruh halini anlatmak zor.
Gökyüzünde oluşan görüntünün muhteşemliği karşısında eski çağlarda bunun Tanrı'dan bir mesaj olarak algılanmasını hiç garip karşılamıyorsunuz.
Dikkatiniz bir anda dünyadan kopuyor, uzaya ve sonsuzluğa gidiyor.
Aklınıza bu konularda yapılan çalışmalar, görünmeyeni bilen fizik formüllerini yazan bilimadamları geliyor.
Hemen hepsi bir yere kadar gelip gerisini Allah'a havale ediyorlar ya... Güneş tutulmasını seyretmek de benzer bir etki yapıyor.
Dünya meseleleri çok ufak kalıyor o bir anlık değişimde.
Gerçi o bir anlık değişim sizi sürekli etkileyecek kadar güçlü olabiliyor.
"Mükemmel"i hissediyorsunuz.
Geçenlerde buradan dem vurduğumuz, "İnsanın kendi mükemmelini yakalaması bir saniyelik karar ama onu sürekli kılmak bir ömürlük uğraş" teması sanki görüntülü mesaj oldu.
Bu etkilenmeyle akşam Galatasaray maçını seyredince Fatih Hoca'nın sözlerine takıldım...
"Ciddiye alınca başarıyoruz, küçük görünce kaybediyoruz!"
Yani kendi mükemmellerini yakalamışlar ama "Mükemmeliz" dedikleri anda kaybediyorlar!
Lakin değişimi başarmışlar ve Fatih Hoca'nın sisteminin sırrı belki de burada:
"İnancın gereğini yapmak" şartını vurguluyor.
Hükümet de benzer bir durumda işi kavramış ama gereğini yapacak inşallah!
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'la çok keyifli bir sohbet sırasında, Bakan dedi ki:
"Mesela çok da çözülmeyecek mesele yok. Milletçe 'biz bunların hepsini hallederiz' diye bir ruh haline girdiğimiz anda tümünü çözeriz."
Bakan'ın ne dediğini anlıyorum, "Mükemmel olmaya milletçe karar vermek bir saniye, sonra devam ettirmek ciddi icraat işi!"
Mükemmel olmaya (isterseniz olabilen en iyisini yapmak algılayın) milletçe karar vermek için bu değişimi bütün ruhuyla millete yansıtacak bir lider ve kadro gerekir.
Gerçi bizimkilerin hepsi değişimi çok seviyor da...
Başbakan Ecevit'in değişim süreci 70 yıl sürdü.
Mesut Yılmaz en "statik" değişimci.
Devlet Bahçeli ise şu sıralar değişimi partisi boyutunda yaşıyor...
Liderlerimiz arasında en üstün değişim ruhuna sahip olan Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel...
"Dün dündür bugün de bugün" aslında muhteşem bir ifadeyle bir anlık değişimi vurgular.
Ne var ki milletin kendisine verdiği "Baba" rolü ve Cumhurbaşkanlığı'nın dengeleri gereği Çankaya bu görevi kabullenmenin olmazsa olmaz şartı olarak başkanlık sistemini ortaya attı ve iş şimdilik yattı.
Ne var ki öyle veya böyle toplam değişimin tohumları atıldı ve "reform" kavramı günlük hayata yerleşti.
Hem de epeydir...
Tam tutulma anına kadar ay çok yavaş ilerliyor.
Ama ilerliyor...
Sonra tam tutulma oluyor, o esnada kıyamet tellalları davullar çalıyor, "Sonumuz geldi" diye bağırıyor.
Ardından pırıl pırıl bir güneş yeniden beliriyor.
Türkiye'de de böyle olacak.
