Beş dakikada Beşiktaş
Perşembe, saat 12.00... Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı halinde... Kürsüde DYP milletvekili Kamer Genç var.
Kamer Bey'in her konuşması "olaylıdır."
Ama bu kez Meclis'te "çıt" bile yok.
Kamer Genç "oy almak için seçmene altın dağıtan parti var" diyor.
"Çıt" yok.
Genç:
- Oy için her türlü melanet yapılıyor.
"Çıt" yok.
Genç:
- Bir kanun görüşülürken... Cep telefonları çalıyor... Holdingler milletvekillerini arıyorlar... Ve kanun, holdingler nasıl istiyorsa, öyle çıkıyor.
"Çıt" yok.
Genç:
- Siyasi partiler, ekonomik olarak, holdinglere bağlı.
"Çıt" yok.
Kamer Genç, içinde bulunduğu kurumu "yerden yere" vuruyor.
"Çıt" yok.
***
Kamer Genç'in söylediklerini gazete yazsa, yer yerinden oynar.
Dava açılır.
Meclis Başkanlığı, gazeteciyi... Gazete yönetimini arar.
Ama bu kez durum farklı.
Kamer Bey "ağzına geleni" söylüyor.
Yüce Parlamento da "hazmediyor."
Sahi, niçin?
***
Meclis'te "büyük uzlaşma" var.
"İktidarın istediği bazı yasalar" çıkacak.
Karşılığında da "muhalefetin bazı talepleri" karşılanacak.
Örneğin, dün görüşülen "Siyasi Partiler Yasa değişikliği."
Yani...
"Fazilet'in kapanmasının güçleşmesi... Hoca'nın yolundaki dikenlerin temizlenmesi."
"Büyük uzlaşma" olunca...
"En ağır sözler" sineye çekiliyor.
Yeter ki "iş uzamasın."
"Pazarlık" yürüsün.
Kamuoyu yıllardır, siyasetten "uzlaşma" istiyor, istemesine de...
Toplumun istediği "uzlaşmanın böylesi" değil.
Ama siyaset "böylesini" seviyor.
***
"Siyasetin finansmanı" demokrasinin en önemli kavramlarından.
"Sağlam esaslara" bağlanması şart.
Aksi halde...
"Siyaset-para ilişkileri" yerli yerine oturmaz.
Siyaset "rant bölüşümü" haline gelir.
Mafyalaşır.
Siyasi Partiler Yasa değişikliği "finansman konusunu" da kapsıyor.
Ama "işin bu yönüyle" ilgilenen yok.
Konuşan yok.
Sırası gelip, kürsüye çıkan da...
"Onbeş saniyede... On saniyede" iniyor.
Zira...
"Büyük uzlaşma" var.
Ayrıntıyla (!) zaman kaybedilmeyecek.
Tahkimin bedeli (!) ödenecek.
***
Kürsüde bir Fazilet milletvekili:
Musa Uzunkaya.
"Çıkması, inmesi" on saniye...
Maksat "konuşmak" değil.
Maksat "adet yerini bulsun... Ne olacaksa, bir an önce olsun."
Bedel (!) tahsil edilsin.
Meclis bir süredir gece, gündüz çalışıp, "düşen itibarını" yeniden kazanırken...
Arada "böyle sahneler" de yaşanıyor.
"İtibar kırıcı" müzakereler.
***
Dün Mehmet Keçeciler ile konuşuyorduk.
"Ne olur" diyordu:
- Ne olur, şu Gümrük Yasası'nı değiştirelim.
Değiştirmediğimiz sürece...
Türkiye'nin yıllık kaybı "ikibuçuk milyar dolar."
Yani günde "yedi milyon dolar."
"Karşılıklı lider aklama... Ya da kuyudan Hoca çıkarma" konusunda "beş dakikada Beşiktaş" misali, uzlaşıveren siyaset...
"Ana konularda" da... Örneğin Gümrük Yasası'nda da uzlaşıverse ya.
