kapat

13.08.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Cevapsız kalan sorular..

Ev kadınlarının elektronik araçlara gösterdiği güvensizliğin sebebi neydi? Bilmiyorum.. Elektronik ile uğraşanları neden uzaylı gibi görürdük? Bilmiyorum.. Bu sorulara neden cevap veremiyorum? Onu da bilmiyorum..

Dünkü yazının başlığı "Türk-Japon Yakınlaşması" diye çıktı.. Siz elinizdeki gazetenin birinci sayfasında muhtemelen bu başlığı görüyorsunuz ancak ilk baskıda durum şöyleydi:

Türk-Japon yakınlaşması (Veya Güney Kore)

Değerli Yazı İşlerimiz'in algılama kapasitesini gözümüzde büyüttüğümüzden, ayrıca taksitle aldığımız Hyundai arabayı üreten firmanın milliyetini bilemediğimizden, ortaya böyle bir başlık kombinezonu çıktı..

Değerli okurlarım benden çok manalı başlıklar okumaya alışık olduğu için "Belki yadırganır" diye bu açıklamayı yaptım.. Hoş görüle!

ooo

Bu arada, gelelim Hyundai arabayla kurmaya çalıştığımız ilişkiye.. Dün gösterge panelinin uzay teknolojisine uygun bir tasarımla yapıldığını anlatmış, hatta "Baytekin'in feza aracı" gibi bir ifade kullanmıştım..

Bizim kuşak teknoloji ile sonradan tanıştığından iki arada kalmıştır.. Yani evlerimizde hem teldolabı hem buzdolabının yanyana durduğu mutfak kültürü gibi birşey..

Teknoloji başka şey canım..

Evimize giren ilk elektrik süpürgesini hatırlıyorum.. Montajı üç gün sürmüştü.. Şimdi kendi kendinize "Altı üstü bir elektrik süpürgesi.." diyeceksiniz ama 1960'lı yıllarda bizim için manası başkaydı..

Babam Doktor Abdullah Duman aleti getirip oturduğumuz odanın tam ortasına koydu.. Önce ailece etrafına toplanmamız, sonra konu komşunun katkısı ile daha kalabalık bir halde kutusunu seyretmemiz daha başlangıçta bir saatimizi aldı..

Kadınların kimi el açıp duasını okudu, "Tüh tüh! Maşallah!" diye nefesini ambalaja doğru saldı.. Kimi "aletin direk kendisine okumak yan etki yapar" düşüncesinden gidip başka teknik denedi..

O teknik de şöyleydi.. Bir dikiş yüksüğü dolusu susamı avucuna koyup üç kulhü, bir elham okuyacaksın..

Sonra o susamları küçük bir bez keseye koyup ağzını sıkıca bağladıktan sonra getirip aletin içinde bir yere gizleyeceksin.. Hem nazara karşı etkili bir yöntem hem de aletin motor kapasitesini arttırıyor..

Bizim süpürgeye de bu teknikler sıra ile uygulandı, iş garantiye alındıktan sonra aletin ambalajı açıldı..

Birinci günü; aletin parçalarını çıkarıp, halı üzerine yaydıktan sonra gece yatısına kadar seyretmekle geçirdik..

İkinci gün mesai dönüşü aletin başına oturan babam tek tek parçaları incelemeye başladı.. Biz sadece bakıyoruz.. Maksat bilgimiz, görgümüz artsın.. Hani ileride ev bark sahibi olursak, alacağımız elektrik süpürgesine nasıl muamele edeceğimizi bilelim..

Zaten haddimiz mi el sürmek?

ooo

Babam aletin bütün parçalarını tek tek eline alıp dikkatle bakıyordu.. Sonra gözlüğünü çıkarıp bir de çıplak gözle bakıyordu..

Gözlük camı ile çıplak göz arasındaki görüş farkının önemli olup olmadığına karar vermesi yaklaşık iki saatimizi aldı.. Neden derseniz, ele alınan her parçanın gerçek olup olmadığını anlamamız için kullanma talimatnamesine de bakmamız icap ediyordu..

Eğer kullanma talimatnamesinde o parçanın resmi varsa "Tamam!" deyip bir kenara koyuyorduk..

Babam bu işlemleri yaparken kızkardeşim ile benim teknik katkılarımızdan yararlanıyordu.. Diyelim ki babam eline aletin plastik hortumunu aldı.. Biz iki kardeş bir ağızdan:

- "Hortuuum!" diyorduk..

Eğer metal borulardan birini tutmuşsa "Boruuuu!" diye çığrışıyorduk.. O tarihlerde kardeşim de ben de ortaokul öğrencisiyiz.. Yani fizik neyim okumuşuz.. O yüzden teknolojiye olan merakımızı gösteren sorularımız birbiri ardına geliyordu;

- "Baba bunun motoru içindedir di mi?"

- "Baba bu elektrikle mi çalışır?"

Babamız ne de olsa üniversite mezunu.. Açıklamaları hem zamanında hem de doyurucu:

- "Motorun içinde olması lazım.."

Her şeyin başı azim..

İkinci gece bütün parçaları ailece denetimden geçirdik, ambalajın içinde ne varsa prospektüste de o var.. O geceyi huzur içinde geçirdik.. Gerçi annem bir miktar normal süpürge propogandası yaptı;

- "Benim süpürgemin elektrik masrafı yok hiç değilse.." türünden bir iki laf sokuşturdu ama baba kulak asmadı..

Üçüncü gece montaj tamamlandı.. Metal borular yerli yerine takıldı.. Plastik hortuma geçirildi.. Plastik hortum alete.. Fiş prize sokuldu ve süpürge çalıştırıldı..

Üç günümüzü almıştı ama başarmıştık..

Yalnız annemin teknolojiye gösterdiği güvensizlik birkaç ay daha sürdü.. Evi elektrik süpürgesi ile süpürdükten sonra mutlaka çalı süpürgesi ile bir kez daha şartlıyor, ancak o zaman içi rahat ediyordu..

ooo

O günleri yaşamayanlara teknoloji ile olan ilişkimiz inandırıcı gelmeyebilir.. Lakin öyleydi.. Elektronik eşya tamircilerini bile normal insan gibi görmeyip, yaratık muamelesi yapanlar olmuştur..

O günlerde bir mevlid düzenlenmiş.. Sadece kadınlara.. Mevlidin bir yerinde şak diye elektrikler kesilmiş.. Kadınlar karanlıkta bekleşiyor.. Ev sahibi elektrikçi çağırmış.. Adam karanlıkta el yordamı ile sigortanın bakır telini değiştirip yerine takmış..

Birden ortalık aydınlanmış.. Kadınlar oturdukları salonun antreden göründüğünü bildiklerinden hemen başlarını örtmüşler.. Misafirlerden biri olan taze gelin örtmemiş..

Kaynanası "Başını ört.." niyetine gelinine bir dirsek atınca canı yanan kızcağız:

- "Ne vuruyon boş böğrüme gııız!" diye yakınmış..

Kaynana hâlâ öfkeli "Görmüyon mu adamı gııı?" diye çıkışmış.. Dirseği yediği böğrünü oğuşturan taze gelin, bu fırça üzerine gafil avlanmanın gerekçesini izah etmek durumunda kalmış:

- "O adam mı gııız? Alentirikçi.."

Bunlar Türkiye'de teknoloji ile tanışmamızın gayri resmi hikâyeleridir ki benzerlerini hâlâ tekrarlıyoruz.. Hyundai'nin gösterge paneli karşısında aciz kaldığımız gibi..

Allah Allah! Yine köşemizde yer bitti.. O iş yine yarına kaldı..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır